06 Nisan 2016 00:34

İşçileri yine düşünen yok

Paylaş

Orhan KARAKAYA*

Öncelikle ne adına kim adına yapılmış olursa olsun bu mektup metnini izah edemez. İçimden daha ağır bir söz söylemek geliyor ama burası yeri olmadığı için söylemeyeyim. Devlet güdümlü sendikalardan her şeyi bekliyorduk, her şeyi yapacaklarına inanıyordum. Ama yine de bu kadarını beklemiyordum. Öncelikle Cumhurbaşkanına yazılan mektup da onu insan üstü bir varlık güç yerine koyması, halkın ve onun temsilcisi göstermesi başlı başına bir sorun. Sonrasında mektubun devamında taşeron çalışmanın övülmesi, taşeron sisteminin savunulması, sendikanın ve sendikacı geçinenlerin mücadele ederek işçileri üye yapmayanların, patronların, hükümetlerin uşağı olarak sendikacılık yapanların geldiği son nokta.
Bir de sanki ülkemizde kendi başına davranan ve kararlar alan bir hükümet varmış ve de taşeronların bu şekilde kadroya (kadrosuzluğa) alınması işinden Cumhurbaşkanının haberi yokmuş gibi mektubun sonuna doğru “Bizim Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’da akıl olsa SSK’yi batırmazdı. Şimdi başbakanımız onun taahütüyle bizi bitiriyor. Sizden ricamız taşeron işçilere dokunulmasın asıl iş denilen alınsın temizlik, büro hizmetleri, güvenlik kalsın. Tek güvencemiz sizsiniz.”
Tek güvencemiz Cumhurbaşkanı ise niçin sendikacılık yapmaya soyundunuz, niçin insanları sendikaya üye yaptınız?
Tabi Kayseri’de bu mektup olayında rolü olanlar sendika, sendikacılar ve taşeron şirket yöneticileri aynı kişiler olunca başka türlü bir sonuç mümkün olamazdı. Bu mektubu kaleme alanlar bu taslak metni taşeron işçilere dağıtarak kendi el yazılarıyla yazıp sendikaya, şirkete geri teslim etmelerini istemiş. Toplanan mektupları kargo yoluyla veya elden Cumhurbaşkanına ve diğer yerlere göndermeyi, götürmeyi planlamışlar. Bu tutum işçilerin iradesine ipotek koymaktır. İşçilerin söylemediklerini, yazmadıklarını yazmış gibi göstererek hem sendika çıkarlarını hem de taşeron şirketin çıkarlarını korumak istemişlerdir. İşcilerin bu koşulda taseron köleliğinde çalışmaya devam etmesi istenerek, hem şirket varlığını koruyarak kazanmaya devem edecek hem de sendika üye kaybetmeyerek sendika ve sendikacılar çıkarlarını, kârlarını koruyacaktı. Yani işçileri yine düşünen yoktu. Tek dertleri kendileri ve kârlarıydı. Az çok kendisini sendika olarak gören-gösteren kuruluştan beklenen ve yapması gereken getirilmek istenen devletin yeni taşeron olduğu işçilerin özel sözleşmeye tabi olarak geçmiş haklarından vazgeçerek, sınav şartı getirilerek kadroya alınmak istenmesine itiraz etmesi, işçilerin güvenceli kadrolu bir çalışmaya geçmek istediklerini anlatması beklenirdi. Samimi ve tutarlı olmasa da bağlı bulundukları konfederasyon başkanlarının yaptığı açıklamaya uysalar yeterlidir. Ya da hiçbir şey yapmayacaklarsa sussunlar.

*SES Kayseri Şube Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Behçet Necatigil 100 yaşında

SONRAKİ HABER

Bir gün sevinmeyi bile çok gördünüz bize

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa