03 Nisan 2016 13:21

Yoldaşım Kenan

Paylaş

Kamil Tekin SÜREK

Kenan’ı yaklaşık kırk sene önce İstanbul YDGD (Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği)’de tanıdım. İstanbul Çapa Tıp Fakültesi öğrencisi idi. Neşeli, şakacı bir yoldaşımızdı. Sayısız eylemde birlikte yer aldık. Geceleri afiş, yazı eylemlerinde eli siyah paltosunun cebinde köşe başında güvenlik alırken ki resmi daha dün gibi gözümün önünde.

Sonra 12 Eylül. Gayrettepe Siyasi Şube’de birlikteyiz. Bir ay civarında sürmüş işkenceli sorgu bitmiş, polis fezlekesi tamamlanmış, artık Selimiye’ye Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’na götürüleceğiz. Hücrelerimizden çıkarılmışız koridorda bekletiliyoruz. Doktor (biz ona doktor derdik) başka bir isimle savcılığa gitmenin mi, yoksa gerçek ismini söylemenin mi doğru olacağını soruyor fısıltıyla, kısa bir görüş alışverişinden sonra gerçek kimliğini açıklamanın daha doğru olacağını kararlaştırıyoruz. Doktor, Polis Timi’nin şefine benim gerçek ismim Kenan Ateş diyor. Poliste bir panik başlıyor. Yeniden mi ifade alacaklar, Kenan Ateş ile ilgili arşiv araştırması mı yapacaklar. Küfürler, koşuşturmalar…Savcı ile telefonlaşıyorlar. Savcı “Tamam o şekilde getirin” diyor. Selimiye’de beş arkadaş aynı hücrede kalıyoruz. Hücredeki günlerimiz öğrenci evlerindeki gibi sohbetler, şakalar, birbirimize takılmalarla geçiyor. Tutuklanıp Hasdal Askeri Cezaevi’ne gönderiliyoruz. Yine gırgır, şamata. Cerrahpaşalı Cemil arkadaşlara İngilizce dersi veriyor. Ben ODTÜ geçmişim nedeniyle kursa katılmıyorum. Sınavda gözetmenlik yapıyorum. Doktor ile Kutsi’yi kopya çekerken yakalıyorum. Üst ranzadan alt ranzaya kopya vermek için bir düzenek yapmışlar. Doktor güzel türkü söylüyor. Huma Kuşu ve Kürdün Gelini söylediği en güzel türküler. Koğuşta kendini hasta hisseden herkes Doktor’a başvuruyor. Doktor bazısına “daha oraları okumadık” diyor. Aspirinci doktor diye takılıyoruz Kenan’a… Kutsi ve Doktor Parti (TDKP) ’nin “Teknik Büro”sunda çalışmakla suçlanıyorlar. Hasdal dağıtılıyor. Yarımız Sultanahmet, yarımız Metris’e gideceğiz. Hasdal’da çok sayıda kitabımız var. Kapital ve SSCB Bilimler Akademisi’nin Ekonomi üzerine kitapları dahil. Metris’in çok sıkı olduğu ve kitapları almayacakları söyleniyor. Hemen “Teknik Büro” ya başvuruyoruz. Bize patatesten İstanbul 1. Ordu Komutanlığı Sıkıyönetim Başmüşavirliği“ Görülmüştür. Sakınca yoktur.” kaşesi yapıyorlar. Bütün kitapların ilk sayfalarına kırmızı mürekkeple vuruyoruz kaşeyi. Doktor Sultanahmet’e götürülüyor. Ben, Metris’e. Girişte tahmin ettiğimiz gibi kitapları almak istemiyorlar. Biz Sıkıyönetim Komutanlığının kaşelerini gösteriyoruz. Kitapların izinli olduğunu anlatıyoruz. Ve kitapları sokuyoruz. Metris’te sadece bizde kitap var. Tabii, ilk koğuş aramasında kitaplara el konuyor o başka…

İddianamemizin hazırlanması bir seneden fazla sürüyor. İki yüz elli kişi kadarız yargılanan. Uzun aradan sonra, iddianamenin okunduğu ilk duruşmaya götürülüyoruz. Metris Cezaevi içindeki duruşma salonuna. Hasretle sarılıyoruz yoldaşlarımıza duruşma salonunda. Kimsenin iddianameyi dinlediği yok. Kısa süre içinde ayrı olduğumuz zamanlardaki yaptıklarımızı anlatıyoruz birbirimize. Yine espriler, şakalaşmalar, şamata… İddianameden sonra ifade almaya parça parça çıkarıyorlar mahkemeye ve bize sıra gelip ifademiz alındıktan sonra bırakılıyoruz. 

YARALI GERİLLALAR İÇİN ERİTRE'YE GİDEN EKİBİN İÇİNDEYDİ

Doktor çıkınca Tıp Fakültesi’ni bitiriyor ama sabıkalı diye doktorluk yaptırmıyorlar. Yurt dışına gidiyor. Eritre’de silahlı ayaklanma var. Gerillalar Başkent’e doğru yürüyor. Doktor Eritre’ye gidiyor. Yaralı gerillaları ameliyat eden ekibin içinde yer alıyor. Daha sonra Londra’da gen teknolojisi üzerine çalışan bir bilim heyetinde çalışıyor. Bu arada Avrupa’daki örgütlülük içinde siyasi çalışmasını sürdürüyor ve Türkiye’deki yayın organlarına bilimsel makaleler yazıyor. Sosyalist bilim insanlarının kırklı, ellili yıllarda yazdığı makaleleri çeviriyor. Özgürlük Dünyası’nda genetik üzerine ve diğer bilim dallarına ilişkin yazılar gönderiyor. Bilim Dergisi’nin editörlüğünü yapıyor. Daha sonra İstanbul’a dönüp yine Çapa Tıp Fakültesi’nde genetik ile ilgili bir bilim heyetinin içinde çalışmaya başlıyor. Siyasi faaliyetlerine ise Emek Partisi’nin propaganda faaliyetleri çerçevesinde devam ediyor. Artık gerçekten doktor. “Aspirinci” değil. Ama kendine bakmamış. Keşke kendine her gün bir coraspirin yazsaydı. 

Sevgili Doktor, seni hep Laleli’de siyah paltonla gece karanlığında köşe başında elin cebinde güvenlik alırken, Hasdal’da şakalaşırken, HumaKuşu’nu söylerken hatırlayacağım. Seni unutmayacağız.  

ÖNCEKİ HABER

Pakistan’da maden patlaması, en az 5 işçi öldü

SONRAKİ HABER

Ensar Vakfı protestosuna saldırı: 4 gözaltı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...