03 Nisan 2016 04:00

Pazarcı Nesim Abi: Hayat bizi hep deplasmana göndermiş

Paylaş

Adem ERKOÇAK

Nesim Bakışlı 1976 doğumlu. İstanbul’a lise son sınıfın, son dönemini okurken gelmiş. Dersleri çok iyi olmasına rağmen maddi imkansızlıklar nedeniyle üniversite hayatının kapısından dönmüş. “Göç hep İstanbul’a olmuştur bizim oralarda,” diyor “Herkes kendi çevresinin yanına gelir. O günlerde başı kesilmiş bir tavuk gibi sağa sola çarparak yol alıyordum adeta. Hem Kars’ta büyüdüğümüz hem de fakir olduğumuz için birçok sebze meyvenin adını bile duymamıştım.”

Nesim Abi’nin dayısı başlatıyor onu pazarcılığa, iki kasa maydanoz koyuyor önüne ve “sat bunları” diyor. “Pazarda sabit yerim yok. İşi bilmiyorum. Yaşım küçük. Pazar kahyası gelip sıkıştırıyor. O zamanlar çok güçlük çektim, itilip kakıldım ama arkamda 10 tane kardeşim vardı. O yüzden deneye deneye az da olsa para kazanmaya başladım,” diyen Nesim Abi’nin bu karanlık yılları yaklaşık 8 yıl sürmüş. En sonunda kendi pazar yerini alacak kadar parası olmuş da rahatlamış.

‘SIRA ARKADAŞIMA DERS VERİRDİM, O ŞİMDİ AVUKAT!’

Nesim Abi’nin özellikle matematiği çok iyiymiş. Lise ve ortaokul yıllarında arkadaşlarına ders verirmiş. Onlardan biri de şu an Kadıköy’de avukatlık yapıyormuş. “Neyse ki hayırlı çıktı, hâlâ arayıp sorar,” diyor onun için. Evde geçirdiği süre çok az olmasına rağmen her gün en az 1 saat çocuklarının dersleriyle de ilgilenirmiş. “Bu konuda şanslılar,” diyor “ama dün akşam ders anlatırken uyuyakalmışım, öyle yorgun düşmüşüm ki!”

“Akşam 8’de pazarı tek ederiz,” diyen Nesim Abi, gece 1 ya da 2 gibi sebze haline gider ve kaynayan bir kazana ya da bir arı kovanına dalmak gibi o büyük hengamede malın iyisini kapmak için uğraşırmış. “Erken giden en güzel malı alır. Sabah 6’ya kadar sürer bu durum. Sonra pazar kuracağımız yere geliriz. Pazarcıların kabusu olan tenteleri kurarız. Tezgahları açarız ve sonra sergilemek üzere tek tek malları dizeriz,” diye anlatıyor bu durumu.

‘EN GÜZEL YANI BAĞIRIP ÇAĞIRMAK!’

“Pazar yerine göre mal değişir. Lüks semtlerde alıcı pazarlık etmez, o yüzden malın kalitelisini almaya çalışırız. Ama fakir semtlerde fiyat çok önemlidir. İkisinde de değişmeyen tek şey akşam pazarının daha ucuz olmasıdır. Malı sabah peşin paraya aldığımız için bitirmeye çalışırız. Yani kepçeyle verip kaşıkla toplarız. Ertesi güne kalan mal iyi olmaz,” diye anlatan Nesim Abi pazarcılıkta gösterilen yoğun emeği “Geçenlerde öyle bir yağmur yağdı ki iç çamaşırlarımıza kadar ıslandık. Akşam eve gelince sırıksıklam olmuş paraları da eşime gösterip ‘Bu 80 lirayı çerçeveletip saklayalım. Öyle zor kazandım bu parayı!’” diyerek özetliyor.

Pazar yerlerinin en güzel yanının bağırıp çağırmak olduğunu söyleyen Nesim Abi “Bu öyle bir şey ki, 57 lira cezası olmasına rağmen yapmaya değer. Hem motivasyon sağlıyor, hem vakit geçmiş oluyor, hem de yorgunuluğunu atıp deşarj oluyorsun,” diyor “Yani amaç kesinlikle satışa katkı yapmak değil!”

‘ESNAF TOPRAK GİBİDİR, HER ŞEYİ KABUL ETMELİSİN’

Pazarcıların en büyük rakipleri büyük marketler. “Pazar kurulduğu günler ‘halk günü’ yaparlar. Ama ertesi gün fiyatlar iki katına çıkar. Bir gün değil, her gün ucuz olan yerler pazarlardır. İnsanların bunu düşünmesi lazım,” diye anlatan Nesim Abi “Ama biz her zaman haksızız çünkü pazarcılar en alt meslek gruplarından biri olarak görülüyor,” diyor “Evinde sinirlenen gelir bunu senden çıkarır. Ama esnaf toprak gibidir, her şeyi kabul eder. Kimi gelir tezgahın altını üstüne getirir ve hiçbir şey almadan gider. Sesimizi çıkarmayız.”

“Pazar yerleri garibanların ekmeğidir. Akşamları gelip sebze-meyve toplayanları görmelisin,” diyen Nesim Abi, Kur’an kurslarının da büyük arabalarla hemen hemen her tezgahtan ücretsiz ürün topladıklarını söylüyor. Çevre baskısı ya da dışlanmaktan çekinerek veren de, gönülden veren de varmış. Ben buna değil ama bu kursların ‘yollarını bulmalarına’ takıyorum. Nesim Abi’nin anlattığına göre artıkları toplayan hem Türkiyeli hem de Suriyeli çok sayıda insanın varlığını biliyorken.

“Çipras’a sormuşlar,” diyor Nesim Abi “Türkiye yüzde 3-4 büyümeyi nasıl gerçekleştiriyor, diye. O da ‘Türkiye’deki gibi ayda 800 liraya çalışacak 20 milyon kölem olsa ben de yüzde 20 büyürüm’ diye yanıtlıyor. Paralar hep başka yerlere gidiyor. O yüzden muhalifiz. Maalesef bizde din, siyaset tarafından kullanılan bir olgu oldu her zaman. Seçim zamanı Doğu’da Kur’an sallandı. Bundan utandım. Ama bizler de ‘Bunlar dindar’ diye, Erbakan döneminde de olduğu gibi, aynı hataya düştük,” diyerek özeleştirisini getiriyor.

Diken.com.tr’yi sıklıkla okuduğunu söyleyen Nesim Abi “Toprağım Levent Gültekin’i çok seviyorum. Yalpa yapmaz, direkt gider,” diyor. “Hayat bizi hep deplasmana sürüklemiş, o yüzden hep iktidarların karşısındayız,” diyen Nesim Bakışlı “Bizim iktidar da gerçek yüzünü Güneydoğu’da gösterdi. Oradaki savaş iyiyle kötünün, artıyla eksinin, anotla katotun, yüksekle alçağın, hırsızla mağdurun, Roboski’yle Skorskinin, yaşı 16 olanlarla F16’ların savaşıdır,” diyerek noktayı bir güzel koymuş oluyor.

ÖNCEKİ HABER

Gökyüzü nasıl oluşur!

SONRAKİ HABER

Elmas yüklü bir gemi: Edip Cansever

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...