25 Mart 2016 10:44

Bu dava artık Cumhurbaşkanı ile bizim davamızdır!

Paylaş

Fatih POLAT
İstanbul

Yağmak ile yağmamak arasında kararsız bir hava...  Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin önündeyiz. Dava için yabancı basın örgüleri temsilcileri ve heyetlerin de aralarında olduğu geniş bir katılım var. Can Dündar, Adliyeyi karşıdan gören merdivenlerin başında  söze “İki saray arasında sıkıştık” diye başlıyor.

Buradaki kısa açıklamanın ardından duruşma için Adliyeye giriyoruz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın duruşmaya iki gün kala Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nda soruşturma savcısı olarak çalışan savcı Evliya Çalışkan’ı 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne duruşma savcısı olarak ataması endişeleri artırmıştı. Bu atama, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına  karşı açık tutum alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tutumunu takiben gelmişti ve artık soru şuydu: Bu atamadan sonra davanın seyrinin Cumhurbaşkanının taleplerine uygun olarak gelişmesine mi tanık olacağız?

Salona bu kaygıyla girdik. Duruşma büyük salona alınmış olmasına rağmen gelenler sığmadı. Çoğu kişi dışarıda kalırken, biz içeriye girmeyi başaranlar da sevgili Hilmi Hacaloğlu’nun tabiriyle metrobüste gibiydik. Duruşmayı ayakta izledik ve ayakta kalanlar içinde ‘nefes alamıyorum’ diyerek çıkanlar oldu. Birçok ilden baro başkanları da duruşmadaydı.

Can Dündar ve Erdem Gül’ün avukatı Tora Pekin söz alarak, dosyaya son anda konulan belgeleri bir gün önce Hükümete yakın yayın organlarının haberlerinden öğrendiklerini söyledi. Savcı da ardından bu ve benzeri eleştiriler için ‘sataşma’ kelimesini kullanınca salondan tepki geldi. Ardından Avukat Akın Atalay, yapılanın eleştiri olduğunu ve savcının bunlara açık olması ve alışması gerektiğini belirterek “Biz bu davayı böyle götüreceğiz” dedi.

DÜNDAR VE GÜL DAVASINA GİZLİLİK KARARI

Duruşmaya damgasını vuran gelişme ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) avukatlarının müdahillik talebinde bulunması oldu. İddia makamı da davanın tamamının “milli güvenlik” gerekçesi ile kapalı görülmesini isteyince içerideki hava ile dışarıdaki hava birbirini tamamlamış oldu. Artık ortam nemlenmişti, bu salonun rutubetten kırılmaya başladığını hissetmeye başlamıştım.

Avukat Ergin Cinmen, söz alarak Cumhurbaşkanının bu davadan mağdur olmasını düşünmenin hiçbir akli gerekçesi olamayacağını belirtirken, MİT’in müdahillik talebine de karşı çıktı. Ardından söz alan deneyimli Avukat Bahri Belen de, aslolanın duruşmaların aleniliği olduğunu belirtirken, “Biz olduğunu düşünmüyoruz ama eğer  varsa, milli güvenlik için sorun olan bölümler için duruşma kapalı yapılabilir. Ama tamamı yapılamaz” dedi.

Ardından 10 dakika ara verildi. Heyet salona 39 dakika sonra döndü ve ara kararında savcı ne dediyse kabul ettiğini açıkladı. Erdoğan’ın müdahillik talebinin kabulünün gerekçesi olarak “Fethullah Terör Örgütü’nün başbakanlığı döneminde Erdoğan’ı ortadan kaldırmak istediği” iddiası gösterildi.

Böylelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin de bir gereği olan silahların eşitliği ilkesi savunma aleyhine bir kez daha bozulmuş oldu. Zaten ne kadar vardı ki?

Bundan sonra artık bu dava kapalı görülecek. Ve bu davanın ortaya koyduğu endişe verici gerçek şudur: Cumhurbaşkanı artık uygun mahkeme heyeti bulunan her davanın savcısıdır.

Cumhurbaşkanı ve MİT bu davanın doğrudan tarafı haline getirilirken, biz gazeteciler doğrudan mesleğimizin yargılandığı bu davanın duruşmalarına alınmayacağız. Ama böyle bile olsa şu bilinsin ki, onlar bu davanın savcısı ise biz de avukatıyız.

Gazetecilik suç değildir!

Bu gerçeği dört gün sonra da, Diyarbakır’da Beritan Canözer’in davasında haykıracağız!

ÖNCEKİ HABER

Cizre'de Demirtaş ve beraberindeki heyete polis tazyikli suyla saldırdı

SONRAKİ HABER

Maltepe’de yıkımlara asbest şartı getirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...