25 Mart 2016 01:00

CHP'li eski Vekil Erdal Aksünger: Zarrab, Türkiye'nin göreceği en büyük dava!

Türkiye’deki yolsuzluk soruşturmasını yakından takip eden CHP’li Eski Vekil Erdal Aksünger, Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasını değerlendirdi: 17 Aralık soruşturması yapılanların yüzde 10’u değil!

Paylaş

Sultan ÖZER
Ankara

17 Aralık soruşturması sürecinde ve üç bakanın fezlekeleri Meclise gönderildiğinde, konuya ilişkin en çok emek harcayanlardan biri de o dönem CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger olmuştu. Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanması ve açılan davayı, “Türkiye’nin göreceği en büyük dava” olarak yorumlayan Aksünger, olası senaryoları ve davanın zamanlamasını gazetemize değerlendirdi.
Davayı, “uyuşturucu, kara para aklama, hayali ihracatlar, ambargonun delinmesi, rüşvet, yolsuzluk gibi çok yönlü” bir dava olarak nitelendiren Aksünger, sadece 17 Aralık’ın yapılanların yüzde 10’u olduğuna inandığını söyledi.

Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD ile bu konuda bir iş birliği mi var?
Amerika ile iş birliği yapacak olan, şüphe üzerindeki Türkiye ise bu mümkün değil. Ama tabii çok ilginç. Bazı dönemeç noktaları var. Ancak İran’la bir anlaşma olabilir, bazı konularla ilgili. Reza Zarrab’ı tutuklama nedenlerinden biri ‘ambargoyu delmek’ olsa da biliyorsunuz ki bunun artık hiçbir önemi yok. İran’la Amerika bu konuda anlaşmış durumda. Geçmişe dönük olarak, ‘Ambargoyu deldi mi delmedi mi’ meselesi bence birinci konulardan biri değildir. Daha doğrusu, adamın o konuda arama noktasında olacağını düşünmüyorum.
Dediğiniz gibi arka planında çok farklı şeyler olabilir. Nedeni de şu; Reza Zarrab zaten birçok kere Avrupa’ya da giriş çıkış yapıyor. Daha önce de gördük ki özel uçağıyla Avrupa’ya da gitti geldi. Demek ki o dönemlerde böyle bir konu yoktu. Yani bundan altı ay, bir sene önce eşiyle birlikte, dostlarını da alıp özel uçakla gezen mezen bir adam. Nispet edercesine yapıyordu bunları.
Çünkü AB ile Amerika’nın ilişkileri çok yüksektir. Yani Amerika birini arıyorsa Avrupa  Birliği onu ona verir sonuçta.

Yani yeni bir konu diyorsunuz?
Demek ki bu üç-dört ay önce başladı. Birbirine denk gelen konulardan biri İran’a ambargonun kalkması. İran’a ambargonun kalkmasından sonra İran ile Amerika’nın konsültasyonu var. Bu arada sadece o yok. İran Babek Zencani’nin idam hükmünü verdiği gün, 1-1.5 ay önce  ve dört bakanın fezlekesi Meclise geldiği zaman da şöyle bir yorum yapmıştım; Bu uluslararası bir organizasyon. Dört bakanı aklayacaklar diye arka plandaki bir sürü gerçek suç örgütünü de aklıyorlardı. Şüpheler bunu gösteriyordu.
Uyuşturucu, kara para aklama, hayali ihracatlar, ambargo, rüşvet, yolsuzluk gibi çok konunun olduğu, bir ayağının da uluslararası olan bir konu olduğunu söylemiştim. Burada da dört bakanı aklamak isterken iktidar, bunların hepsini de aklıyordu. Çünkü ucu rüşvet ve yolsuzluk anlamında bir yerlere dokunuyordu ama başka bir yere de parmak basmak lazım. Çok önemli olan konu şu; Amerika bugün Reza Zarrab’ı  ambargoyu delme meselesi üzerinden de mahkum etmeye çalışıyor. Ambargoyu delerken Reza Zarrab Halkbankası aracılığıyla bunu yapıyordu. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kamu bankası da bakanlar da bu işin içinde ve bunu biliyorlarsa o zaman Türkiye’yle ilgili ciddi sorunlar da çıkabilir diye insanın kafasında soru işaretleri var.

BAKANLARA DEĞİL TÜRKİYE’YE DOKUNUR

Zarrab bu davada suçlu bulunması halinde işin ucu bakanlara kadar da uzanabilir mi?
En büyük tehlikesi bakanlardan ziyade Türkiye Cumhuriyeti’ne... Bu suçun bir karşılığı var, o zaman da görülüyordu, ama o zaman siyasallaştığı için... Parlamento parti devletine döndüğü için sonuç alınmadı. Hem parlamentoda hem yargıda... Çünkü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da baskılarla Reza Zarrab dosyasına takipsizlik kararı verdi.
Bakanlar meselesi... Reza Zarrab’ın üç bakanla alakası var, (Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış) Erdoğan Bayraktar dosyası başka bir dosya, 25 Aralık’la ilgili. Bu davanın rüşvet ve yolsuzluk tarafı bence en basit tarafı. Türkiye’yi zora sokacak olan ambargoyla ilgili, uluslararası kararlara uyulmaması gibi durumda Türkiye’nin karşılaşacağı yaptırımlar.

Ne olabilir o yaptırımlar?
Birincisi şu olması lazım, Amerika bununla ilgili olarak Türkiye’deki karşılıklarının araştırılmasını isteyecek herhalde. Oradaki davaya bağlı olarak burada ya soruşturmanın ya davanın açılmasını isteyecek. Türkiye’deki ayakları noktasında. Veya iadelerini talep edecek. Bunun hukuki prosedürü ne olur çok bilmiyorum, Dışişleri aracılığıyla yapacaktır.
Burada Türkiye’nin davranış şekilleri de önemli. Eğer Amerika bunu uluslararası yaptırımların delinmesi ve Türkiye’nin de kamu bankaları ve bakanların da içinde olduğu bir operasyona bağlarsa Türkiye’yi başka yaptırımlar bekler.

Mesela?
Uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa o.

Türkiye bunu kabul etmez ve ‘tanımıyorum’ derse...
Onlar isteyecek. Türkiye ya bunu kabul edip, burada davayı açacak. Birinci prosedür bu. İkinci prosedür Türkiye Amerika’ya gidecek, görüşecekler...
Şöyle bir durum daha var, bunun hem hukuki, hem siyasi bir konusu var. Hukuki anlamda bu prosetürlerin ne olduğunu hemen hemen herkes bilir ama siyasi anlamda neden Türkiye sıkıştırılmaya çalışılıyor?
Önümüzdeki hafta da Recep Tayyip Erdoğan Amerika’ya gidecek.
Çok ilginçtir şöyle bir rastlantı var, manidar olan. Başbakan Ahmet Davutoğlu Davutoğlu İran’a ziyaretinde, Tahran’da yaptığı açıklamada dedi ki; ‘Tüm konularda mutabıkız’. Bunu dedikten birkaç saat sonra Babek Zencani’ye idam hükmü geldi.
Burada hangi konularda mutabık oldukları konusu çok ilginç. Burayı iyi irdelemek lazım. Arkasından da; Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika ziyaretinden önce de Reza Zarrab’a tutuklama geldi, arkasından davası gelecek. Bunlar çok şeyi ifade ediyor bence.
Davutoğlu neyi biliyordu, nede mutabık oldular? Topyekün Cumhurbaşkanı ile de mutabıklar mı? Değillerse bunun altında ne yatıyor? Ayrı ayrı soru işaretleri.
Dönersek yaptırımları konusuna, birincisi hukuki dedik. İkincisi de Türkiye dışarı gidip Amerika ile kapalı kapılar ardında başka şeyler konuşacaklar,
Üçüncüsü, tehlikeli olan o bence, bunların hiçbirini kabul etmez Amerika, kararlı bir şekilde ambargo dahil bunların hepsini istiyorsa kıyametler kopacak demektir. Burada da kabul etmeyip, meydanlarda Amerika’ya meydan okunduğu anda, uluslararası yaptırımlar, ambargo gibi, yalnızlaştırmaya gidebilirler. Türkiye açısından felakete gidebilir, en kötü senaryo da bu!

CİDDİ İSTİHBARATLAR DÖNÜYOR

ABD, bakanlarla ilgili Meclise de gönderilen fezlekeleri, dosyaları isteyebilir mi?
Reza Zarrab ile ilgili dosyaları isteyebilir. Hukuki prosedürleri çok bilmiyorum. Ama konu çok ciddi araştırılacaksa isteyebilir. Sanki iddianamede bu dosyaların içinden alıntılar varmış gibi gözüküyor.
Bank Mellat’ından, Royal Denizcilik AŞ’ye  Durak Döviz, Kapalıçarşı. Nuruosmaniye’deki yerlere kadar hepsi yazılmış. Demek ki ciddi başka istihbaratlar dönüyor veya bilgi akışları sağlanıyor. Bu dosyalarla benzeşik konular bize gönderilen fezlekelerde vardı. İddianameye yazmışlarsa isterler gibi gözüküyor.

İRAN’IN 3 MİLYARI TÜRKİYE’DE İÇ EDİLDİ

O zaman bu soruşturma, Zarrab davası Türkiye’ye de yansıyabilir?
Şu andaki iddianamenin içine baktığınız zaman Reza Zarrab’ın hayali ihracatları gerçekleştirdiği ve altınları götürdüğü şirketlerin hepsi de iddianamenin içinde var. En büyük ayağının Türkiye olduğunu söylüyor. Burada Türkiye ile temas kurmadan aydınlanması mümkün olmadığını biliyordur. Ama İran’da Babek Zencani idam hükmü aldığında da ben şunu söyledim; burada diyor ki İran, ‘Benim param- 3 milyar dolar bir paradan bahsediliyor- Türkiye’de iç edilmiş.’
Babek Zencani’nin Türkiye bacağının Reza Zarrab olduğunu bütün iddianamelerin içerisinde gördük biz zaten.  Şirketlerle ilişkilerin bir bacağı da Babek Zencani idi. Hatta patronaj gibi bir durumu da vardı orada. İran tabi bunu araştırıyor, hükmü verdikten sonra diğerlerinin peşine düşüyor.
İran daha önce yani ambargo olduğu dönemlerde uluslararası yaptırımlara kendisi ambargo konduğu için dahil olamıyordu. Şimdi İran, Amerika ile herhalde iş birliği gerçekleştirdi ki daha önce alınmayan bir adam FBI tarafından alındı.

DEMOKRATİK KAMUOYU HAREKETLENMELİ

Türkiye’de olması gereken bir soruşturma Amerika’da açılıyor? Bu dava Türkiye’den nasıl takip edilmeli, demokratik kamuoyuna düşen bir görev var mı?
4 Nisan itibariyle konu netleşince, oradaki davanın konusunun kamuoyuna düzgün anlatılması ihtiyacı doğacak. Arkasından da bazı taleplerde bulunulabilir. Davalar açmak, savcılıklara başvurmak gibi...
Kamuoyunun hareketlendirilmesi lazım. Bu ülkenin görüp görebileceği en büyük rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ve arkasında da çok büyük bir çete olduğu düşünülen bir dava bu. Belki toplu başvurular yapılabilir. Siyasiler Mecliste gündeme getirebilir. Basının da ne kadarı yazabilirse...  Sadece 17 Aralık’ın bile yapılanların yüzde 10’u olduğuna inanıyorum.

 

ÖNCEKİ HABER

Sur’da gezinmenin anlamları ve ‘mahallenin çocukları’ üzerine

SONRAKİ HABER

Lavrov ve Kerry: Suriye anayasasının ağustosa kadar oluşturulmasını hedefliyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...