22 Nisan 2012 08:30

Demir çelik grevi 6. ayına girdi

“Bu zorlu sınıf mücadelesinde hepimiz bir yumruğuz. Mücadelemiz sermayenin saldırılarına karşı basit bir sınıf dayanışması olarak değerlendirilmemelidir. Tersine bugün işçi sınıfı için bir ölüm kalım sorunu çerçevesi içinde görülmelidir. Mücadele ederek kanımızla kazandığımız haklarımızda

Paylaş

Ekonomik krizle beraber AB ve IMF merkezli saldırı politikalarının hayata geçirilmesi, işçi ve emekçilerin her türlü hak ve kazanımını ortadan kaldırmaya yönelik yasaların da yürürlüğe girmesini beraberinde getirdi. Sermaye sınıfları, işten atmalar başta olmak üzere esnek çalışma, ücretleri düşürme, primleri kaldırma, mesai ödemelerini durdurma gibi saldırıları dayatmakta gecikmediler. Yıllardan beridir sermaye daha yoğun bir sömürü ve daha büyük kârlar için zaten bu talepler üzerinde duruyor ve “rekabetçi güçlü bir ekonominin” olmazsa olmazları olarak gündeme getiriyordu.

Büyük iş yerlerinde kademeli olarak işten atmaların yasallaştırılmasıyla beraber 17 işçiyi işten atan demir-çelik fabrikası patronları aynı zamanda 5 saatlik çalışmayı da dayatarak işçilere karşı savaş başlatmış oldular.

Ancak işçiler bu saldırılara karşı üretimi durdurarak direniş kararı aldılar. İşten atılan işçilerin hemen işbaşı yapmasını ve 8 saatlik iş günü talebini gündeme getirdiler. Kriz ve buna bağlı olarak hükümet politikalarını bahane eden ve sermaye yanlısı basını arkasına alan işveren bu taleplere 17 işçiyi daha işten atarak gözdağı verme yoluna gitti. İşçiler saldırılara karşı sonuna kadar direnecekleri yönünde genel kurul kararını kamuoyuna açıkladıklarında grev 2. ayını doldurmuş ve işten atılanların sayısı 93’e ulaşmıştı.

Gün geçtikçe geniş işçi ve emekçi kitlelerinin yanında gençliğin ve diğer ezilen kesimlerin desteğini kazanan işçiler, artık geriye dönüşün olmayacağını söylediler. Demir-çelik işçilerinin grevinin artık genel bir işçi ve emekçi direnişinin sembolü olduğunu açıklayarak taleplerini genişlettiler.

Hükümet cephesinden yapılan açıklamalar, işvereni her alanda destekleyen ve koruyan bir tutumu açıkça ortaya koyuyordu. İşçilerse Başkent Atina’nın Aspropirgo adlı ilçesini ve Atina’nın merkezi meydanlarını her gün miting alanına çevirerek saldırılara karşı direnişin tek yol olduğunu açıklıyordu. Basın yayın organları, fabrikanın zarar ettiği, (Oysa fabrikanın zarar etmediği ve son iki yılda üretimini 70 bin ton artırmış olduğu biliniyor) direnişlerin, alınacak borçları tehlikeye sokacağı ve grevin arkasında Yunanistan Komünist Partisinin küçük parti çıkarlarının olduğu yönünde hedef saptırma ve grevi halktan tecrit etme propagandalarını gündeme taşıdı. İşçiler üzerinde her türlü terör estirilmeye çalışılırken Sendika Başkanı Yorgos Sifinio ve yönetim kurulu üyeleri gözaltına alındılar. İşçilerin kararlı direnişleri karşısında gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Çalışma Bakanlığı ile işçiler ve işveren arasında yapılan görüşmelerde, işçilere, haftada 4 gün iş ve işten atmaların durdurulması karşılığında grevin bitirilmesi dayatıldı. İşçiler bu önerileri kabul etmeyerek greve devam kararı aldılar.

6. ayına giren grev süresi boyunca hükümet ve ana muhalefetin denetiminde olan konfederasyonlar greve sessiz kalırken birçok sendika şubesi, aydın, sanatçı, işsiz, işçilerin yanında yer alarak desteklerini sundu. Ülke genelinde çok sayıda lise ve ortaokullarda grevci işçiler için yardımlar toplandı ve dayanışma gösterileri yapıldı.  Birçok Avrupa ülkesinden emekçiler grevdeki işçilere destek oldu ve olmaya devam ediyorlar.
Gelinen noktadaysa işveren grev kırıcılarını kullanarak üretimi başlatmak için sürekli girişimlerde bulunuyor.  Ancak işçilerin kararlılığı, şimdiye kadar bu yöndeki saldırıları boşa çıkardı.

Hükümet ve sermaye her yöntemi kullanarak demir-çelik işçilerinin grevini kırmaya çalışıyor. Çünkü bu grev, gelinen aşamada bütün işçi ve emekçi direnişlerinin sembolü olmuş durumda. Başarıya ulaşması, ezilenler için bir kazanım olacak ve sermaye politikalarına karşı yeni direnişlerin yolunu açacaktır. Grev ve talepleri halkın ve emekçilerin temel talepleri durumunda ve sermayeye karşı direniş ve mücadeleden başka bir yolun olmadığını ortaya koyuyor. İşçiler, bu yönüyle daha şimdiden kazandıklarını ve hiçbir mücadelenin kayıp olmadığını dile getiriyorlar: “Grevi buraya kadar getirdiğimiz için onur duyuyoruz. Grevimiz ülkede ve ülke dışında sermayeye karşı verilen mücadelenin sembolü olduğu için daha şimdiden kazandığımızı açıklayabiliriz. Sonuna kadar direneceğiz. Kazanacağımızdan hiç bir kuşkumuz yoktur.”

(Yorgos Sifonio- Demir-çelik İşçileri Sendikası Başkanı)

ÖNCEKİ HABER

Bir intiharın anatomisi

SONRAKİ HABER

LGBTT bireyleri AKP’ye yürüdü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa