18 Mart 2016 00:59

Doğayı yaralayan bir karar

Malatya Mamurek köylüleri adına gazetemize mektup gönderen Rasim Toprak, Naldöken dağında kurulan taş ocağına karşı verdikleri mücadeleyi yazdı.

Paylaş

Mamurek köylüleri adına
Rasim Toprak

Mayıs 2015 tarihinde Malat-ya, Battalgazi Belediyesince köylerimiz Mamurek’te Naldöken Dağı’nda bir taş ocağı kurmak istediğini makinelerin buraya getirilmesiyle ve çalışmalara başlamasıyla gördük. Tabii ki çevremize dağımıza ve insanımıza zararlı bir faaliyetin yöremize kurulmasına razı olamazdık.
Biz çevre köylüler olarak ilgili belediye başkanı ve yardımcı yetkilileriyle saygın bir şekilde birkaç kez görüşmeler yaparak yöremizde taş ocağının kurulmasını istemediğimizi kendilerine anlattık. Belediye biz köylülerin talep ve duygularını önemsememiş veya aldırmamış olsa gerek ki çalışmalarını aynen sürdürmeye devam ettiler. Buna karşılık tepkimizi göstermek ve sesimizi alanlara duyurmak amacıyla belli zaman aralıklarla yürüyüşler ve basın açıklamaları gerçekleştirirken aynı zamanda 20 Temmuz 2015 günü mahkeme sürecini başlatarak, ocağın kurulmasına karşı direndik. Konu Malatya CHP Milletvekili Veli Ağbaba’nın da çabalarıyla Meclise intikal etmiş oldu.
Mahkeme ise birkaç kez evraklarımızda eksik veya yanlışların olduğunu söyleyerek bize zaman kaybettirip o arada taş ocağının faaliyetlerini sürdürmesine ve buraya daha iyi yerleşmesine zaman kazanmış oldu. Tabii ki bizler bu mücadeleyi mahkeme katında haklılığımızı Türkiye’de gelişen ve mevcut konjonktür itibariyle kaybedeceğimizi biliyorduk ve maalesef de kaybettik. Yine de mücadele kaçınılmazdı, bundan ötürü çok üzgün ve kırgın olduğumuzu ve orada her patlatılan dinamitin doğayı parçaladığı gibi yüreğimizi de parçaladığını belirtmek istiyorum.
Bizler Mamurek köylüleri olarak Naldöken Dağı’nı öncelikle tabiatın bir parçası ve kutsalı bilmekte olup, aynı durumda hayvanlarımızın otlak alanı su kaynaklarımızın koruyucu tabakası, aldığımız nefesin mis havası ve daha başka düşündüğümüzde, koyunun, kuzunun, arının, karıncanın, kuşun yurdudur Naldöken Dağı. Bulunmakta olduğumuz coğrafyamızı düşündüğümüzde ise taş ocağının yakınında bulunan binlerce dönüm maddi manevi kıymetli değere sahip olan araziler, bahçeler ve burada yaşayan biz köylüler son derece tedirgin ve kaygılıyız. Bu gidişle doğa, yaşam ve dünya nereye götürülmek isteniyor birileri çıkıp bunları anlatabilir mi?
Söz konusu taş ocağında çevremize yayılacak kimyasal tozların insan sağlığı başta olmak kaydıyla ekinleri, meyveleri, sebzeleri, içme sularını yer altı su hatlarına dek aşama aşama zehirleyeceği, hastalığa neden olacağı ve doğal yaşamı gitgide yok edeceğini düşünüyoruz ve bu da bizleri son derce üzüyor ve kahrediyor.
Mahkeme heyetinin keşfe geldiği 24 Aralık 2015 günü düşüncelerimizi, şifahen hakime, mahkeme dilekçemizde olduğu gibi sıkıntılarımızı tekrar anlatmamıza rağmen ve o an orada yayılmakta olan hayvan sürüsünü görmelerine ve gerçekler tüm çıplaklığıyla gözler önünde görülmesine rağmen yine de sonuç itibariyle mahkemenin seyri aleyhimize kararlaştırmıştır.
Bizler son çeşme kuruduğunda ve son ağaç yok olduğunda paranın bir değeri olmayacağı düşüncesiyle gerek Türkiye’de gerek dünya genelinde doğaya yapılan bu türden saldırının, barbarlığın son bulmasını ve bu düzenin bu gidişin durdurulması gerektiğini düşünüyoruz. Dünyanın aydınları, çevre ve doğa hayranları nezdinde; doğaya ve insana yapılan bu barbarca saldırıların hesabı elbette bir gün sorulacaktır. Yaşasın doğa, yaşasın insan ve yaşasın dünyanın kardeşliği ve barışı!

ÖNCEKİ HABER

Örgütlü olarak hareket etmemiz gerekir

SONRAKİ HABER

Fenerbahçe, Braga'ya 4-1 yenilerek Avrupa'ya veda etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa