13 Mart 2016 03:05

Koyunların stresi...

Paylaş

Barış AVŞAR

İletişim kanallarının büyümesi ile küçülen dünyamızın dört bir yanında olup bitenleri, (bazen de lüzumlu lüzumsuz) her haberi, elimizin altında, gözümüzün önünde, kulağımızın dibinde buluveriyoruz. Aslında -gerçekten haberse- haberin ‘lüzumsuzu’ da yoktur tabii. Okuyana, izleyene, duyana göre öyledir en fazla. ‘Lüzumsuzluğunu’ belirleyen, haberi alanın durumudur aslında. Nerede yaşadığınız, ne iş yaptığınız, aile hayatınız, nasıl bir eğitim aldığınız, ihtiyaçlarınız, özlemlerimiz, geçmişiniz, özel ilgi alanlarınız... Hepsi bir araya gelip okuduğunuz el birliğiyle haberin notunu verirler: Lüzumlu ya da lüzumsuz! Ama gerçekten bu mudur? Bu kadar mıdır?

İlk bakışta sadece hayvancılıkla uğraşanları, veterinerleri, amatör zooloji meraklılarını, belki köy/kır hayatını merak edenleri hadi hadi diyelim ‘kuzu eti sevenleri’ ilgilendirecekmiş gibi duran şu haber örneğin:
İngiltere’deki bir çiftlikte, köpeklerin kovaladığı tam tamına 116 koyun, can haliyle ve korku içinde arazinin sonundaki çitlere kadar koşup kaçmışlar. Ancak bu çok sıkı kaçma kovalamacanın sonunda çitlerin önünde sıkışıp da gizlenecek de bir yer bulamayınca… Tutup oradaki bir kuyuya atlayıvermişler! Kuyuyu bulmuşlar da oraya atlamışlar garipler, ne yapsınlar! Atlamışlar ve köpeklerden kurtulmuşlar amma gel gör ki yine de canlarını kurtaramamışlar. Yok yok, kuyuya düşerken yaralanarak falan değil, ‘koyun stresi’nden! Zira -haberde bu ayrıntı verilmese de sonucun ‘stres’den kaynaklandığı belirtildiği için- çok da derin olmadığı anlaşılan bu kuyunun içerisinde yaşadıkları ‘kıstırılmışlık hissi’ nedeniyle ‘şok’ geçirmişler. Ve maalesef, işte bu kıstırılmışlık hissi ve şokun etkisiyle telef olmuşlar!

116 koyuncuğun 114’ü orada ölüp gitmiş velhasıl… Sadece ikisi canlı kalmış ama onlardan birinin durumu da o kadar kötüymüş ki çiftlik sahibinin dediğine göre kendisine ‘ötenazi’ uygulanmak mecburiyeti doğmuş. Böylece bu büyük felaketten sadece bir tek kuzu kurtulabilmiş! Onun da bundan sonra nasıl yaşayacağını tahmin edebilirsiniz. Bir karabasan gibi uzayıp giden bu haberin sonunda, çiftçilerin maddi kaybının rakamsal karşılığı ve maddi kayıp dışında karşılaştıkları vahim tablo yüzünden ne büyük üzüntü duydukları da var, ‘koyun stresi’nin tarifi de: “Köpekler tarafından kovalanan koyunların yaşadığı şok” diye açıklanıyormuş söz konusu olay. Zoolojide ya da işte neyse kuzularla ilgilenen alt dalı, orada bahsi geçmekteymiş. Köpekler değil de aslanlar ya da kurtlar falan kovalasa olmuyor ama demek ki. Çünkü onlar her türlü yer malum… Bir de tabii aslan, kurt nereden girecek de çiftliğe koyunları kovalayacak! Çiftliğin içinde bulunmaları ‘meşru’ olanlar bunu yapabilir. Ki buna benzer vakalar daha önce de yaşanmış ve her defasında kuzucukların stresinin kaynağı köpekler olmuş demek ki haberde bunu ayrıca belirtme ihtiyacı duyulmamış. Ancak bu son olay işte, ‘koyunluk tarihinin bilinen en büyük telefatı’ olarak kayda geçmiş. Bir canlının başka bir canlı yüzünden şoka girip korkudan ölecek kadar stres yapması büyük olay gerçekten de.

Gerçi tarafları kıyasladığınızda köpekler tarafından kovalanan koyunların şoka girmesi çok da abes görünmüyor: Dörder pençeye, köpek dişleriyle dolu bir ağza (ki ağzıyla gazoz kapağı açan birini görmüşseniz insandaki versiyonlarının dahi ne denli ürkütücü şeyler yapabildiklerini biliyorsunuz demektir) ve kocaman kocaman havlamalara karşı; dört gariban toynak, ancak çim, yonca falan kemirmeye uygun dişlerle dolu ince uzun garip bir ağız ve tatlı ‘meeee’lemelerle savunmasız olarak kalakalmış biçareler! Çitlere kadar kaçıp sonra da şoka girmek bu durumda normal görünüyor. Ki yine anlaşılıyor ki o en sağlam savunma mekanizması aslında: Yetişip üstlerine çullanmadan ama belli bir mesafeden havlayıp diş göstererek sürekli tehditler savuran köpekler bunlar. Isırmıyor, koparmıyor, parçalamıyor. Sadece şiddetli tehdit ile korku salma! E karşılık da veremiyorsun, komik etli butlu toynaklarınla! ‘Abi ben iyisi mi şoka falan gireyim, kendimden geçeyim de bunlar da ne halleri varsa görsünler, en azından hissetmeyeyim’ demek son makul savunma değil mi?

İşte bu ‘olayın’ büyüklüğü de burada zaten. Bakar mısınız doğanın ettiğine! Bir çitin dibinde köpekler tarafından çevrilince kendinizi geri çıkamayacağınız bir kuyuya atmışsanız ve üstelik halen de korkuyorsanız… Boyut değiştirebilirsiniz! Çoktan seçmeli hayat sınavında doğa size bu şıkkı da sunuyor demek ki… Kuzulara, koyunlara yani… En azından hayvanın son anlarında kendinden geçip paşa paşa ölüp gitmesine imkan tanıyor!

Köpeklerin durumu da bir başka değişik tabii… Koruman için sana emanet edilen kuzucukları kim bilir hangi saçma gerekçeyle huzursuzlanıp ya da daha fenası sırf oyun olsun diye kovalamaya başlamışsın, çite kadar da kovalamış sıkıştırmışsın, e dursana artık! Yok ama işte onun doğası da o… ‘Bu kadar niye koştuk yahu biz’ deyip dönüp gidecek vaziyeti yok. Arıza çıkarmaya devam etmesi şart! Aksi, kendini inkar olur ki köpek de bunu kaldıramaz…

Ve koyunlar göçüp gider sonuçta, köpekler çiftçiden fırça belki de birkaç tokat yer, çiftçi gider yeni koyunlar alır belki ya da karşılayamaz zararı, batar, çıkar gider o çiftlikten en fazla, ‘haber’ de sizin durumunuza göre ilginizi çeker ya da çekmez…
Dünyanın halleri işte… Koyunların dünyasının yani…

ÖNCEKİ HABER

Eşitlik hâlâ hayal

SONRAKİ HABER

Survivor’da dışkı anlatısı: Ehil ve vahşi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...