23 Nisan 2012 12:56

‘Köpeksiz köyde değneksiz gezmek’: Deniz, kadın düşmanlığına alet edilemez!

Fethiye’de bir dava sürüyor.Tam bir alçaklık örneği olan toplu tecavüz olayı dört yıla yakın bir uğraş sonucu mahkeme önüne getirilebiliyor.Savcılık 3.5 yıl soruşturmaya gerek görmüyor ve dava açmıyor.Dava ancak, kadınların olayın peşini bırakmayan mücadeleleri sonucu Adalet Bakanlığının &l

Paylaş
Mustafa Yalçıner

Tam bir alçaklık örneği olan toplu tecavüz olayı dört yıla yakın bir uğraş sonucu mahkeme önüne getirilebiliyor.

Savcılık 3.5 yıl soruşturmaya gerek görmüyor ve dava açmıyor.

Dava ancak, kadınların olayın peşini bırakmayan mücadeleleri sonucu Adalet Bakanlığının “dava görülsün” kararıyla açılabiliyor. Ama öyle bir açılış ki, ilk duruşmada tecavüzcülerden bir kısmı “tanık” olarak dinleniyor! Delillere, raporlara, tanıklara rağmen “yeterli delil” yok denilerek tecavüz sanıklarının beraatı isteniyor.

Ve sıkı durun! Bu kadarı da olmaz dedirten “İlginç” bir gelişmeye tanık olunuyor. Yeter artık şu 68 istismarı.. Yetti bu ‘68’lilik sendromu dedirtiyor ilaveten: “Deniz’in arkadaşı” olarak sunulan, ne yazık ki bunda bir doğruluk payı bulunan, Muğla Baro Başkanlığını bu “titri”ile elde ettiğinden kuşku duyulamayacak M. İlker Gürkan tecavüz ve tecavüzcünün avukatlığını üstleniyor.

Gerekçesi düzen yanlılarının her zamanki gerekçesi: “Avukatlar mesleklerine başlarken hukuka ve ahlaka bağlı kalacaklarına dair yemin ederler”miş. “Ben de yeminime bağlı kalıyor, müvekkilimin yaptığı fiili ya da şahsını değil, haklarını savunuyorum” diyor. Ama Gürkan “devrim andı” da içmiş ve andına bağlı kalmamıştı. Benzer gerekçeyi, hemşehrisi mafya A. Çakıcı’nın avukatlığını üstlenirken B. Nuhoğlu da ileri sürmüş, ama bu avukatlığın ağırlığını taşıyamamıştı.

Gürkan taşımayı deniyor. Kadınlar “Deniz’in arkadaşı tecavüzcünün avukatı olamaz” deyip protesto ediyor. Gürkan, karşılarına geçip, “Bütün hakların öncülü hak arama özgürlüğüdür. Bu kampanyaları yürütenler, hak arama özgürlüğünü sınırlayacak davranışlarda bulunuyorlar” diyor. Kendisini yumurtayla protesto eden gençleri “ifade özgürlüğünü engellemek”le suçlayan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP milletvekili Burhan Kuzu’ya özeniyor. Yetmiyor. “Asıl devrimci arkadaşlarımız yargılanıyor” diyor. Her duruşmada tecavüze uğrayan kadını suçluyor. Özel hayatını didik didik ediyor. Ailesini sorguluyor. Davayı takip eden kadın örgütlerini tecavüz sanıklarına “komplo” kurmakla suçluyor. Bir tek kadının “tecavüzü hak ettiği”ni söylemediği kalıyor. Başkanı olduğu Muğla Barosu, kadın avukatlardan gelen davaya müdahil olma isteğini de reddediyor.

Ruhunu kurtarmak içinse, Gürkan, eşi Bedriye’ye sorduğunu, onun da  “Kadın hakları bakımından bir sakıncası yok” dediğini açıklıyor. Ona göre, “kendisine yapılanlar haksızlık”mış “Ama bu haksızlığı yapanlar postmodernist, feministler”miş! Ruh zor kurtuluyor olmalı ki, sürdürüyor: Ve 25 Kasımda Muğla Barosu, “perhiz”de “lahana turşusu” tadında kadına yönelik şiddete karşı bildiri yayınlıyor! Davayı izleyen kadınları “kadın hareketini batırmak”la suçluyor.

Bu arada Gürkan “Deniz’in arkadaşlığı”nı kullanmaya devam ediyor. Örneğin İzmir Kitap Fuarı’nda “68’liler Vakfı” Başkanı Sönmez Targan’ın kanatları altında bir “anma”ya katılıyor. Düzen yanlısı sıradan bir avukatlığın belki kaldırabileceği kadın düşmanlığı Deniz Gezmiş adıyla yan yana getirilince sorun büyüyor. Kadınlar tarafından haklı olarak protesto ediliyor. Amma.. Tecavüzcülüğün avukatlığını üstlenmeyi ne “vekillik-müvekkillik” hukuku mazur gösterir.. Ne ‘68’lilik.. Ne 68 Vakfı Başkanı Targan’ın koruyuculuğu.. Ne de “Deniz’in arkadaşlığı” kariyeri! Kadına yönelik şiddet sorununa gelindiğinde.. Onun bir türü olan tecavüz söz konusu olduğunda ne ‘68 kalır ne başka bir şey!

Zaten bu ve benzeri olaylar göstermektedir ki, şu “68 defteri”nin köklü bir gözden geçirilmesi zaruridir, kaçınılmaz olmuştur.

Şimdilik şu kadar ki, Gürkan, evet, Deniz’le birlikte Devrimci Öğrenci Birliği’nin önde gelen militanlarındandı. Deniz sık sık hapse girer ve her hapse girdiğinde Gürkan “darbe yaparak”, göz diktiği Deniz’in “yeri”ne kurulurdu. ‘69 yazında cuntacı, darbe beklenticisi Gürkan’la Deniz kopuştular. Son olarak Deniz Bursa Cezaevindeyken saymanla bir olmuş, Deniz’e mahpusa para-pul bile göndermemişti. Deniz çıktığında, “Güle güle-eyvallah” dendi karşılıklı, THKO’yu oluşturmaya Ankara’ya gitti. “Arkadaşlık”ın aslı astarı da bu kadardır, “dönemlik”tir, başlamış ve daha Deniz yaşarken bitmiştir! Şimdiyse arkadaşlık yok, tam karşıtlık vardır. Deniz, bırakın kadın düşmanlığı yapmayı, hiçbir zaman kadınları küçümsememiş, kadınlara yönelik tek bir olumsuz söz söylememiş, tek bir olumsuz davranışta bulunmamıştır.

Deniz’in “arkadaşlığı”ndan çoktan istifa eden Gürkan’ın bu arkadaşlıktan “istifade” etme çabası artık kimseyi ikna etmiyor. Gürkan’ın, kadınların “Deniz’in arkadaşı nasıl olur da tecavüzcünün avukatlığını yapar?​” sorusunun haklı olarak ortaya koyduğu “istifade” etme durumundan bir an önce vazgeçmesinde fayda var.

ÖNCEKİ HABER

Ateşle oynayan kadın Ankara’da

SONRAKİ HABER

Bosch Rexroth istifa baskısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...