28 Şubat 2016 00:50

Çilem Doğan, meşru müdafaa hakkını kullandı, beraat istiyoruz

Paylaş

Evliliği boyunca şiddet görmüş, fuhşa zorlanmış, 9 kez koruma kararı verilmiş, her boşanmak istediğinde tehditlerden dolayı vazgeçmek durumunda kalmış, canını kurtarmak için başka yolu kalmadığından, ölmemek için öldürmek zorunda kalan bir kadın Çilem Doğan... Elleri kelepçeli bir şekilde polislerle birlikte yürürken başparmakları havada verdiği poz ve üstünde “Sevgili geçmişim, tüm derslerin için teşekkürler. Sevgili geleceğim, ben hazırım” yazılı tişörtüyle aklımıza kazındı yüzü; “Kadınların kirpiği yere düşmesin” sözü sosyal medyada paylaşıldı binlerce kez...
Kadınlar kendi hayatlarıyla veya bedenleri ile ilgili karar almak istediklerinde genellikle en yakınındaki erkekler tarafından öldürülürken ve bu erkekler “iyi hal”, “haksız tahrik” gibi ceza indirimleri alıyorken bir kadının kendisini korumak için öldürmek zorunda kaldığı durumlarda benzer gerekçelerle indirim almıyor olmaları tartışılıyor son günlerde.  Kadınlar yargının erkek egemen kararlarını tartışıyor.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Çilem Doğan ilk kez hakim karşısına çıktı. Adana 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasını takip eden Adana Kadın Platformundan Fatma Koç ve hem platform üyesi hem de davanın müdahil avukatı Sevil Aracı izlenimlerini gazetemizle paylaştı.


ÇİLEM’İ SAVUNMAK, YAŞAM HAKKIMIZI SAVUNMAK DEMEK

Av. Sevil ARACI
Adana Kadın Platformu

İşte bu sloganla toplandık onlarca kadın; yüzlerce, binlerce kadının yüreğini yanımıza alarak. “Sevgili gelecek, biz hazırız” diyen kadınları 26 Şubat Cuma günü Adana Adliyesi arkasında buluşmaya çağırmıştık. Hepimizde bir gerginlik ve heyecan vardı. Ama bir yandan da umutluyduk. Sonuçta bu kez davasını takip ettiğimiz kişi hayattaydı.
Hep öldürülen kadınların davalarında bir araya geliyorduk yıllardır. Katil erkeklerin haksız tahrik indirimi almak için ne senaryolar yazdıklarına şahit oluyorduk. Oysa bu kez ölümün kıyısından dönmüş, ölmemek için öldürmek zorunda kalmış bir kadının yanındaydık.
Duruşma tam saatinde görülemedi çoğu zaman olduğu gibi. Duruşma salonu önünde gergin ama umutlu bekleyişimiz sürdü. En sonunda salona alınmaya başlandık. Mahkeme kendi salonu küçük olduğu için başka bir mahkemenin salonunda yapılacaktı duruşma. Ancak yine de Çilem’e destek olmak üzere gelen tüm kadınlar salona sığamadı. Salonda Çilem’in müdahilliğini üstlenen büyük çoğunluğu kadın, 20’den fazla avukat hazırdı.

ÖLDÜRMESE İDİ O ANDA ÖLDÜRÜLECEKTİ

Duruşma Çilem’in ifadesi ile başladı. Çilem ayrıntılı biçimde Hasan Karabulut’tan gördüğü baskı ve şiddeti anlattı. Kocası Hasan Karabulut’tan evliliğinin başından itibaren sistematik şekilde şiddet gören Çilem, öldürmese idi o anda kocası tarafından öldürülecekti.
Çilem’den sonra söz alan avukatları olarak bizler, bu dosyada meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması gerektiği yönünde bir savunma yaptık. Çünkü bu dosya gerçekten de meşru müdafaa hükümlerinin uygulanabilmesi için örnek olabilecek nitelikte bir dosya. Dosyada Çilem’in şiddet sonrası yapmış olduğu şikayetler, kocasının aldığı cezalar ve Çilem için verilmiş 9 adet koruma kararı bulunuyor. Dava dosyasına sunulan koruma kararları ve ceza dava dosyaları incelendiğinde Hasan Karabulut’un evliliklerinin başlangıcından itibaren, sürekli olarak Çilem’e hakarette bulunduğu, onu tehdit ettiği, defalarca fuhşa zorladığı, silahlı veya silahsız olarak birden fazla kez yaraladığı, bazı dosyalarda baskı ve tehditlerle Çilem’i şikayetinden vazgeçirdiği, vazgeçmenin olmadığı dosyalarda Hasan Karabulut’un cezalandırıldığı görülüyor. Ortada yıllardır sistematik olarak şiddet görmüş, bu şiddetin neticesinde psikolojisi harap olmuş, sürekli bir baskı ve ölüm tehdidi altında yaşamış, kocasından ölesiye korkan bir kadın var. Bu son olayda da Çilem kocasının kendisini öldüreceği korkusuyla, boğuşma sırasında yastığın altından eline gelen silah ile ateş ediyor. Aslında Çilem korku ve panik halinde hareket ettiğinden, kurşunun isabet edip etmediğinin dahi farkında değil. Canını kurtarmak için telaşla odadan çıkıyor ve arkasından gelmesin diye kapıyı maktulün üzerine kilitliyor. Onun ölmüş olabileceği aklına dahi gelmiyor. Sonrasında öldüğünü öğrendiğinde ise teslim oluyor.
Çilem’den sonra Hasan Karabulut’un ailesinin olayı planlı bir cinayet gibi göstermek için tanık olarak dinlettiği, ancak daha sonra savcının araştırmaları neticesinde beyanlarının gerçek olmadığı, iftira niteliğinde olduğu anlaşılan sanıklar Murat Yaklav ve Abdurrahman Bakırcı savunmalarını yaptılar.
Daha sonra maktul Hasan Karabulut’un annesi, babası ve kardeşi şikayetçi olduklarını dile getirdiler. Maktulün yakınları Hasan Karabulut da her türlü pisliğin olduğunu, ancak fuhuş olayının asla olmadığını söyleyerek, “eğer oğlumuza bu şekilde iftira atıp itibarımızı zedelemese idi biz belki takdiri ilahi derdik “şeklinde beyanda bulundular. Müştekiler cinayetin alacak verecek meselesi yüzünden, Çilem’in anne ve babasının azmettirmesi neticesinde, planlı olarak gerçekleştiği konusundaki iddialarını da yinelediler. Bu iddialar hayatın olağan akışına uygun olmadığından mahkeme başkanı tarafından müşteki babaya “Sizin oralarda cinayetleri kadınlar mı işler, bu normal midir?” şeklinde bir soru soruldu.
İftira suçunun müştekisi konumunda olan Çilem’in annesi Emine Doğan ve babası Yusuf Doğan da ifadelerinde kızlarının gördüğü yoğun şiddeti anlattılar. Hasan ile anne Emine arasında bir alacak verecek ilişkisi olduğunu doğrulayan müştekiler, cinayete azmettirme gibi bir durumlarının olamayacağını, sonuçta bu şekilde kızlarının hapse girdiğini, torunlarının annesiz-babasız kaldığını, kimsenin böyle bir duruma düşmek istemeyeceğini anlattılar.
Verilen öğle arasının ardından saat ikide yeniden duruşma başladı. Çilem’in kuzeni Pınar Burak ve apartman görevlisi Mer-yem Boztaş tanık olarak dinlendiler. Bu tanıkların beyanları da Çilem’in anlatımları ile örtüşüyordu. Meryem Boztaş ifadesinde maktulün bulunduğu sırada yatak odasının kapısının kilitli olduğunu ve Çilem’in Hasan Karabulut’un öldüğünü bilmediğini doğruladı.
Maktulün yakınlarının avukatları bu dosyanın kadın cinayetleri davaları zeminine çekilmek istendiğini, iddianamenin de yanlı hazırlandığını, Çilem’in lehine tüm delillerin toplandığını, aleyhine delillerin ise çürütülmek istendiğini söylediler. Hatta bu nedenle savcı hakkında duyumlar aldıkları gibi imalı, hakaret içeren beyanlarda da bulunuldu. Savcılık makamı tarafından ise, hakaret içerikli beyanları nedeni ile avukat hakkında suç duyurusunda bulunulması talep edildi.
Nihayetinde sanık müdafileri tarafından olayın meşru müdafaa sınırları içerisinde kaldığının açık olduğu bildirilerek tahliye talebinde bulunuldu.

CİNSİYETÇİ YARGI KARARINI ÖNLEMEK İÇİN ÇİLEM’İN DAVASINI TAKİP EDECEĞİZ

Ne yazık ki bu celse tahliye talebimiz kabul edilmedi. Duruşma, Çilem’in maktul hakkında Organize Suçlar Müdürlüğü’ne ihbarda bulunup bulunmadığının araştırılması, Çilem’in telefon kayıtlarının istenmesi, maktul ile tanık Pınar arasındaki telefon kayıtlarının istenmesi, Çilem’in suç kaydı olup olmadığının, daha önce silah kullanıp kullanmadığının araştırılması, olay sonrasında basına yansıyan görüntülerin istenilmesi nedenleri ile 08.04.2016 gününe ertelendi.
Erkeklerin yargılamaları söz konusu olduğunda takım elbise giymenin bile iyi hal kabul edildiği, “Yemek yapmadı”, “İyi anne değildi”, “Başkasıyla mesajlaştı”, “Ne biçim erkeksin dedi” gibi savunmaların mahkemelerce cezada indirim sebebi sayıldığını sıklıkla görüyoruz. Böylesi somut delillerle dolu, canını kurtarmak için başka yolu kalmamış, ölmemek için öldürmek zorunda kalmış bir kadının yargılandığı bu dosyada meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması gerektiğine canı gönülden inanıyoruz. 8 Nisan’da yine kadınlarla birlikte Çilem’i savunmak, yaşam hakkımızı savunmak ve cinsiyetçi yargı kararlarına bir yenisinin daha eklenmesini önlemek üzere mahkemede olacağız.


MEŞRU MÜDAFAA YAPMAK ZORUNDA KALMADAN EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM İSTİYORUZ

Fatma KOÇ
Adana Kadın Platformu

Adana Kadın Platformu öncülüğünde ve Mersin’den gelen Kadın Dayanışma Dernekleri ile Adana Adliyesi önünde basın açıklaması yaptık ve Çilem Doğan’ın duruşmasını izlemek üzere 10. Ağır Ceza Mahkemesi kapısının önünde beklemeye başladık. Çilem’in ailesi, avukatlar ve kadınlarla birlikte kalabalık bir grup Çilem’in gelmesini bekliyoruz. Bir kadın bize doğru yürüyüp, “Bir kadının bir erkeği öldürdüğü nerede görülmüş?” diye bağırmaya başlıyor. Kısa bir gerginlik ve arbededen sonra maktulün ablası olduğunu öğreniyoruz. Aileye ve bize tehditler havada uçuşuyor. Hemen Çilem’ in annesinin yanına gidiyoruz ve sakin olmasını söylüyoruz, “Sakinim, bir şey yok” diyor. Polis iki aile arasında koridor oluşturuyor. Avukatları içeri almaya başladıklarında bir avukat gelip Çilem’in annesine “Başınız sağ olsun” deyip aynı anda özür diliyor, “Kusura bakmayın. Biz kadına şiddet davalarında ilk defa yaşayan bir kadını savunuyoruz. Hiç alışkın değiliz bu duruma. Umarım kadınların ölmesine gerek kalmadan bu şiddeti durdurabilir” deyip duruşma salonuna giriyor. Bekliyoruz, zaman ilerledikçe çoğalıyoruz biz kadınlar... Artık koridora sığmıyor, sürekli ilerleyin burayı boşaltın anonsları oluyor.

ÇİLEM’İ NEDEN SAVUNUYORUZ?

Avukat Fatoş Hacıvelioğlu ile görüşüyoruz. Çilem Doğan iki yıl evli kalmış. Evliliği boyunca şiddet görmüş. 9 kez koruma kararı çıkmış. Boşanma davasından hep tehditle vazgeçmiş bir kadın. Meşru müdafaa gerçekleşmesi muhakkak bir saldırıyı defetme halidir. Çilem’in tutuklu kalması mümkün değil; çünkü iddianamede Çilem’in yaşadığı korku ve panik, maktulün suç makinesi gibi olması etkeni var. Çünkü maktülün 19 tane kaydı var; silah, tehdit, uyuşturucu, çete, alıkoyma... Bu haldeki birinin yarattığı o fütursuzca saldırma hali ve buna uygun hazırlanmış iddianame... “Biz tahliye edilmesini bekliyoruz” diyor.
Çilem’in yengesi Ünay Keskin ile sohbet ediyoruz. “Ne zaman arasam Çilem ya dayak yiyordu ya dayak yemiş oluyordu. 2 defa ben hastaneye kaldırdım. Kaç defa darp raporunu beraber aldık. Kaç kere boşanma davası açtı, hepsini geri çekmek zorunda kaldı. Hamileyken doğuma götürdük, hastanede sancı çekerken kocası dövdü, kocasından kaçırıp özel bir hastaneye götürdük orada doğum yaptı” dedi. Dinledikçe Çilem’in neler çektiğini daha iyi anlıyoruz.
Duruşmaya verilen öğle arasından sonra yeniden bir araya geliyoruz. Mübaşirin anonsu ile avukatlar ve sarı basın kartı olanlar duruşma salonuna alınıyor. Kadın kurumlarından birer temsilcinin de salona alınmasını talep ediyoruz, “Avukatlar bile ayakta savunma yapıyor, yer yok” denilerek talebimiz reddediliyor, koridorda beklemeye devam ediyoruz.
Karşı taraftan bir kadın yine bize doğru bağırmaya başlıyor, “Neden buradasınız? Neden Çilem’i savunuyorsunuz? Hepimiz dayak yiyoruz. Biz de mi kocamızı öldürelim?” diyor. Bir diğeri, “Cumhurbaşkanının yanına çıkacağım, bütün kadın derneklerini kapatmasını isteyeceğim” diyor. Onlar da biliyor ki kadınlar birbirlerine sahip çıktıklarında, birlikte mücadele ettiklerinde takip ettikleri davalar haksızlık yapılmadan sonuçlanıyor.
Polis her iki aile arasında koridor oluşturup farklı kapılardan dışarı çıkarıyor. Biz kadınlarla bir durum değerlendirmesi yaparak Çilem özgürlüğüne kavuşana kadar davayı takip edeceğimizi, 8 Nisan’da Adana Adliyesi’nde olacağımızı konuşuyoruz. Çilem Doğan ve Çilem Doğan gibi olan kadınların meşru müdafaa yapmak zorunda kalmadan eşit ve özgür yaşamaları için birlik, dayanışma ve mücadelemiz devam edecek.

ÖNCEKİ HABER

HES, baraj, yol derken şimdi de maden: Cerattepe, son kale

SONRAKİ HABER

Büyük usta Yaşar Kemal anılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa