24 Şubat 2016 09:06

657’yi değil, iş güvencesini savunuyoruz

Paylaş

Hasan TOPRAK
KESK Genel Sekreteri

AKP, hükümet programında “personel rejimi reformu” ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda (DMK) değişiklik yapacağını açıkladı. Kamu alanında zaman içinde dağınık bir yapı oluştuğu ve sistemin karmaşık hale geldiği gerekçesiyle, kamu yönetiminin daha dinamik ve etkin hale getirilmesi, verimliliğin, hesap verilebilirliğin, şeffaflığın ve etkinliğin artırılması amacıyla, uluslararası örnekleri de dikkate alarak yeni bir personel rejimi oluşturmak istediklerini ifade ediyorlar.

Yeni oluşturulacak rejimin, kamu personelinin performansının ölçülmesine ve değerlendirilmesine dayanması bekleniyor. Böylece performans sistemi tüm kamu alanında yaygınlaştırılırken kamu emekçilerinin ücreti ve iş güvencesinin geleceği performans sisteminin sonuçları üzerinden belirlenecek.

Anayasanın 128. maddesi kamu hizmetlerini kimlerin yürüteceğini belirtir. 657 sayılı DMK, işe alımdan, görev ve yetki tanımlarını yaparak görevde yükselmeye kadar bir çok düzenlemeyi içermektedir. Bunun yanı sıra ceza düzenlemeleri de vardır ve hangi hallerde memurluktan çıkarılacağı da belirtilmektedir. İşten çıkarma sebepleri olarak; siyasi ve ideolojik olarak faaliyette bulunma, bir siyasi parti lehine çalışma yani başbakanlığın yayınladığı son genelgedeki gerekçelerin yanı sıra grev, iş yavaşlatma gibi emekçilerin en önemli araçları bulunmaktadır.

MÜCADELE 657’YE KARŞI BAŞLADI

657 sayılı DMK, mutlak bir itaati esas almaktadır. Kamu emekçilerinin giyim kuşamından davranışlarına, çalışma şartlarından mali haklarına kadar sınırlamalar, yasaklar içermektedir. Kısacası 657, bu haliyle zaten kamu emekçileri açısından fazlasıyla sınırlayıcı ve baskıcı düzenlemeler içeren bir yasadır.

Buna rağmen kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alan hükümetin “memurlar 657 sayılı yasaya sırtını dayıyor” söylemine sıklıkla başvurduğu görülmektedir.  Oysa kamu emekçilerinin mücadelesi, işçi sınıfının 1989 Bahar Eylemlerinin yarattığı mücadele ortamında, 657 sayılı DMK’ya karşı başlamıştır.

Kamu emekçileri hükümetlerin tek taraflı belirlediği ücret artışlarına tepki göstermiş, 657’nin baskıcı uygulamalarına karşı çıkarak fiili ve meşru zeminde grev ve toplu sözleşme hakkı başta olmak üzere sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürütmüştür. Kamu emekçilerinin KESK öncülüğündeki fiili meşru mücadelesi sonucunda 657 sayılı yasada değişiklikler yapılmak zorunda kalınmıştır. O güne kadar 657 sayılı yasada ve Anayasada kamu emekçilerinin sendika kurma hakkı olmadığını savunanlar, bu mücadele sonucunda  geri adım atmıştır. Sonuçta kamu emekçilerinin sendika kurma hakkı 657 sayılı yasanın 22. maddesinde düzenlenmiştir.

HAKLAR BEDELLERLE ALINDI

Kadın kamu emekçilerinin mücadelesi sonucu kılık kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapılarak pantolon yasağı kaldırılmıştır. Bu eylemlerin hiç birisinin iş güvencesi şemsiyesi altında yapılmadığının, işten atılma da dahil bedeller ödenerek yapıldığının altını özellikle çizmek gerekmektedir.

Kamu hizmetleri daha önceki yıllarda “sosyal devlet” anlayışı içerisinde verilirken bugün artık piyasaya açılmış, özelleştirilmiş ve kamu alanında özel sektör çeşitli teşviklerle desteklenip geliştirilmiştir.

Eğitim ve sağlıktaki gelişmeleri hepimiz yaşamımızda gördük. Çalışma yaşamı da piyasa koşullarına uyarlanmaya çalışılmıştır. Özel sektördeki taşeron çalışma, esnek çalışma gibi çalışma biçimleri,  rekabet etme ve verimlilik adı altında kamu alanında da düzenlenmek istenmektedir. Performans sistemi, iş güvencesinin kaldırılması, ucuz, örgütsüz emek yaratarak sermayenin karlarına kar katma politikasından başka bir şey değildir.

Yasada hangi değişiklikler yapılmaktadır? Çalışma yaşamı ve ücret ile ilgili bütün maddeler değişmektedir. Ceza sisteminde ise işten atmalar sadece siyasi ve sendikal faaliyetlerden dolayı değil (bunlar zaten yasada var) çalışma koşullarına bağlı olarak da düzenlenecektir. Amirine itaat etmemek, performansın düşük olması vb. nedenler işten çıkarılma sebebi olacaktır.

O ZAMAN NASIL BİR YASA?

Mali, sosyal ve demokratik hakların belirlenmesi için 657 gibi düzenlemeler gerekmemektedir. İşçilerin temel hak ve hürriyetleri anayasal güvence altına alınmalıdır. Siyaset yapma hakkı, grevli toplusözleşmeli sendika hakkı, sendika seçme özgürlüğü, iş güvencesi  gibi haklar anayasal güvence altına alınmalı, taşeron çalıştırma, esnek çalışma yasaklanmalıdır. Diğer sosyal ve mali haklar ile çalışma koşulları ve ilişkileri toplu sözleşme ile belirlenmelidir.

Kıdem tazminatının kaldırılması istemi ve son Başbakanlık genelgesinin iş güvencesini kaldırmanın dayanağı yapılması, hizmeti alanlarla verenleri karşı karşıya getirme politikaları tüm işçi ve emekçilere birlikte mücadele etme zorunluluğu getirmektedir. Mücadele hattımız var olan yasa üzerinden değil iş güvencesi talebi üzerinden yürütülmelidir. Yasaların nasıl olacağını, sınıflar arası mücadelenin seyri belirler.

657 gibi son derece anti demokratik ve yasakçı bir yasayı kabul etmek mümkün değildir. İnsanca yaşayacak ücret ve çalışma koşulları isterken kamu hizmetlerinin nitelikli, parasız, anadilinde olması mücadelesini de birlikte yürütmek gerektiği açıktır. Bu ilişki önemlidir. Her açıdan piyasaya açılmış ve adım adım özelleştirilmekte olan kamu hizmetlerinin savunulması ile herkese güvenceli iş ve güvenceli gelecek mücadelesinin birlikte yürütülmesi; sadece statünün değil, tüm kamu hizmetlerinin herkes için eşit ve parasız hale getirilmesi talebi etrafında birleşmek gerekmektedir.

ÖNCEKİ HABER

Habur'daki 62 cenazenin işlemleri sürüyor

SONRAKİ HABER

Yerel yönetimlerde güvencesizlik köleliktir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...