15 Şubat 2016 00:59

Sultanın son baharı

Türkiye’yi yakından takip eden Assafir yazarı Muhammed Nureddin, Suriye’de muhalefetin Erdoğan’ın Suriye’deki planlarının beyni ve kalbi sayılan projesi olan Kuzey Halep’teki gerilemesinin, Suriye politikasının tam anlamıyla çöküşü olduğunu belirtiyor.

Paylaş

Yusuf ERTAŞ/Ali KARATAŞ

Türkiye ordusuna ait tankların Kürt mevzilerine yönelik bombardımanı anında Arap basınının gündemine oturdu. Arap basını bu saldırının stratejik Minih hava üssünün iki gün önce YPG güçlerinin kontrolüne geçmesinden ve Rusya’nın savaş uçakları desteğindeki Esad güçlerinin IŞİD’in Suriye’deki kalesi olarak bilinen Rakka’ya yönelik bir saldırı hazırlığı içerisinde olduğuna dair gelen haberlerden hemen sonra gerçekleştirilmesine dikkat çekiyor.

SURİYE DEMOKRATİK GÜÇLERİ: KARŞILIK VERİRİZ

Türkiye tankları tarafından gerçekleştirilen bombardımanda yaralıların olduğunu bildiren Suriye Demokratik Güçleri saldırılara karşılık verileceği uyarısında bulunurken ABD’de de Kürt mevzilerine yönelik bombardımanın derhal durdurulmasını istedi. Al Arab gazetesi de “Türkiye IŞİD’e karşı savaşın arkasına saklanarak Suriye Kürtlerine karşı müdahaleyi haklı çıkarmaya çalışıyor” yorumunu yaptı.
Ancak Suriye’de ve özellikle Halep’te, meydandaki dengeleri değiştiren gelişmeler bu hafta da Arap basının öncelikli gündemiydi.
Türkiye’yi yakından takip eden Assafir yazarı Muhammed Nureddin, Suriye’de muhalefetin Erdoğan’ın Suriye’deki planlarının beyni ve kalbi sayılan projesi olan Kuzey Halep’teki gerilemesinin, Suriye’deki dış politikasının tam anlamıyla çöküşü olduğuna vurgu yaptı. Nurettin, “Halep’ten Diyarbakır’a sultanın sonbaharı: Türkiye iki kıskaç arasında” başlıklı ilgi çeken makalesinde Türkiye’nin Obama’ya Suriye’ye müdahale etme, Suriye ordusunun ve PYD’nin ilerleyişini durdurma, uçuşa yasak bir tampon bölge oluşturma gibi çağrılarının, çürük gerekçeleri nedeniyle sahadaki gerçeklere ve ABD’nin önceliklerine çarptığına dikkat çekti.
Al Arap gazetesi, Erdoğan’ın son birkaç senede biriktirdiği krizler yüzünden siyasi ve ekonomik müttefiklerini kaybedebileceği yorumuna yer verdi.

SUUDİ İKTİDARI ÇÖKEBİLİR

Gelişmeleri yakından takip eden Raialyoum yazarı Abdulbari Atwan ise Suudi Arabistan’ı yazdı. Atwan, beş sene boyunca devam eden müdahale, silahlandırma, milyarları dökme, Suudi kamuoyu ve Arap medyasını seferber etmesinden sonra Suudi Arabistan’ın istese de geri dönemeyeceği bir noktaya geldiği görüşüne yer verdi.

Bu noktada geriye dönüşün Suudi Arabistan’ın prestijini, toprak bütünlüğünü ve belki de hükmedenlerin iktidarını kaybetmesi anlamına geleceğini ifade etti. Bu arada Suudi Arabistan savaş uçaklarının İncirlik hava üssünde konuşlandırıldığına dair açıklamalar da geçen haftanın önemli gündemlerinden birisi oldu.

RUS BAŞARISI KARA SAVAŞININ GEREKÇESİ

Makalesinde, “ABD, IŞİD karşıtı kampanyasını niçin bugün yeniden canlandırdı? Niçin, kendisinin liderliğinde ce İslam devletlerinin katılımı ile yapılan hava koalisyonunu, kara koalisyonuna dönüşmeye davet ediyor?” Sorularına yer veren an Nahar yazarı Semih Saab ise, “Bunun sebebi Rusya’nın Suriye’nin içindeki dengeleri değiştirmeyi başarmış olması” diyor.


HALEP; BÜYÜK ÇELİŞKİLERİN KALBİ

Abdullah Süleyman ALİ
Assafir

Halep şehri cennetten bir parça değildi. Lakin üzerinde süren ve kırıp geçiren uluslararası savaşın gölgesinde şu an cehennemden bir parça. Kuzey kırsalındaki kapılarında, ateşkesin sağlanması için bir çok tarafın olmasına ihtiyaç olacak. Halep savaşı bütün ihtimallere açık. Bütün bölgeyi saracak bir çatışmanın kıvılcımı olma imkanı da var.
İhtimaller arasında salınan şehir, Suriye’nin ekonomisinin başkentiydi. Şimdi de belirleyiciliğin başkenti veya çözümün başkenti olma arasında.
Halep’e “Suriye’nin Stalingrad’ı” adını veren  Rus analist Vlademir Labihin’ne göre Suriye’nin Halep’indeki gelişmeler, sadece Suriye ile sınırlı değildir; bütün bölgeyi kapsamaktadır. Belki de bütün dünyaya yönelik yansımaları olacaktır. Rusya al Youm sitesine yansıyan açıklamasında, “Halep muharebesi kaderi belirleyecektir ve bölgedeki ve dünyadaki jeosiyasi durumu değiştirecektir” dedi.
Halep sorunu, sadece kendisine yönelik birçok projelerle ve ajandalarla ilgili değildir. Aynı zamanda bu projelerin ve ajandaların sahipleri arasında bir savaştır. Hatta ilk bakışta yanyana durunlar arasında bir savaştır.


HALEP’TEN DİYARBAKIR’A SULTAN’IN SONBAHARI

Muhammed NUREDDİN
Assafir

Suriye’de muhalefetin, Erdoğan’ın Suriye planlarının beyni ve kalbi sayılan projesi olan Kuzey Halep’teki gerilemesi, Türkiye’nin Suriye’deki dış politikasının tam anlamıyla çöküşü oldu.  Buna Türkiye’nin son olarak ABD büyükelçisini dışişlerine çağırmasından daha açık bir kanıt olamaz.  Türkiye, elindeki bütün kozları yitirmiş oldu. Önünde tek seçenek olarak, tek başına veya kendi kendine yardım edemeyen müttefikleriyle Suriye’ye bir kara operasyonu gerçekleştirmek kaldı.
Türkiye ve ABD arasında son dönemlerdeki başlıca sorun, iki tarafın önceliklerinin daha net bir şekilde ortaya çıkmasıdır. AKP hükümeti, bir Osmanlı projesi çizdi ve bunu sürekli dile getirmeye başladı. Buna bağlı olarak da sürekli Suriye’nin kendi içi meseleleri olduğunu dile getirerek müdahaleyi gerekçelendirmeye çalıştı.
Son dönemde Türkiye’nin ABD karşısında sesi yükseldikçe bu durum, Ankara’nın gelişmeler karşısında nasıl bir çıkmaza girdiğini göstermektedir. Aynı şekilde belirlenen hedeflerin başarısızlığına da işaret etmektedir.

TÜRKİYE’NİN GEREKÇELERİ ÇÜRÜK

Türkiye’nin Obama’ya yaptığı, Suriye’ye müdahale etme, Suriye ordusunun ve PYD’nin ilerleyişini durdurma, uçuşa yasak bir tampon bölge oluşturma gibi çağrılar hep çürük bir gerekçe olarak sahadaki gerçeklere ve ABD’nin önceliklerine çarptı. Bunlar;
1-Öncelikli olarak PYD bir Türkiye partisi veya örgütü değil. Dolayısıyla Ankara onu terör örgütü ilan edemez. PYD, Türkiye’nin çıkarlarına yönelik terör eylemlerinde bulunmuyor. Onun PKK ile ideolojik bağının olması onu tam anlamıyla terör listesine almaya gerekçe olmaz.
2-Türkiye’nin ‘Fırat’ın Batısı’nı kırmızı çizgi olarak belirlemesi, başka bir ülkenin içişlerine doğrudan müdahaledir. Türkiye daha önce Irak Kürtleri için böyle bir kırmızı çizgi belirlemişti. Burada da şu soruyu sormak gerekir; Kuzey Irak halen Türkiye’nin ulusal güvenliği için tehdit mi, yoksa Türkiye’nin en önemli müttefiki haline mi geldi? Bunun yanı sıra eğer Türkiye kendi ülkesindeki Kürtler’e haklarını vermek istemiyorsa, bunu başka bir ülkeye nasıl dayatır?
3-Türkiye uzun yıllardan beri bir NATO üyesi olmasına rağmen, halen NATO’nun ve ABD’nin krizler karşısında nasıl bir tutum takındığını kavrayabilmiş değil.
4-Suriye’ye müdahale konusu bir uluslararası meşruiyetten yoksundur. Evet ABD her müdahalede bu meşruiyete çok önem vermese de ki Irak’ta olduğu gibi, Obama bu meşruiyeti sağlamadan hareket etmeyecek. Libya’ya müdahale bile bir BM kararı ile başlamıştı. Diğer taraftan Obama seçim öncesi herşeyi birbirine katmamaya çalışıyor ve başkanlığını olumsuz bir durum olmadan sonlandırmak istiyor.
Dolayısıyla Türkiye’ye düşen artık yenilgiyi kabul etmek, sınırlarını teröristlere kapatmak ve başka ülkelerin içişlerine karışmak (gerek Suriye, gerek Irak, gerekse de Mısır), sonu olmayan bir durumdur. Özellikle Türk ordusu ve PKK arasında daha önce benzeri görülmemiş bir çatışmanın yaşandığı bir dönemde, hem de kışın ortasında...ki PKK yöneticilerinden Duran Kalkan’ın deyimiyle önümüzdeki günlerde de bu çatışmalara daha da geniş bir yelpazeye yayılacak gibi görünüyor. Bu da AKP yönetimini Halep ve Diyarbakır gibi iki kıskacın arasına itiyor.


KARA HAREKATI MANEVRA MI ZORUNLULUK MU?

Abdulbari ATWAN
Raialyoum

Brüksel’de NATO’nun karargahında perşembe günü yapılacak olan ve 60 ülkenin savunma bakanlarının ABD’nin liderliğinde “IŞİD’e karşı savaş” başlığı ile katılacağı toplantı belki de Suriye krizinin başlamasından bu yana en tehlikeli toplantıdır. Çünkü Rusya’nın ve müttefiki olan İran ve Suriye’nin savaş cephesindeki muhalefete karşısında büyük ilerlemelerine yönelik önlerinde iki seçenek vardır; askeri güçle siyasi bir çözümü dayatmak veya tümden teslim olarak beyaz bayrağı çekmek.

TÜRKİYE; RÜYA ÇÖKTÜ

Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye iktidarını değiştirme üzerine kurulu olan planları ve rüyaları zemindeki dengelerin değişmesi ve Suriye kuvvetlerinin sınırına yakın bölgeleri ele geçirmesi nedeni  ile çöktü. Cumhurbaşkanı Erdoğan benzeri görülmemiş bir öfke içerisindedir. Türklerin suratlarında “aptal” kelimesi yazmadığını söyledi. Avrupa’yı on binlerce Suriyeli mülteci ile tehdit etti.

SUUDİ ARABİSTAN; ENDİŞELİ VE ÖFKELİ

Suudi Arabistan, Erdoğan’dan daha büyük bir endişe ve öfke içerisinde. Esad’ın siyasi çözüm çerçevesinde gitmesini zorlamanın gerçekleşmesinin uzak olduğunu görüyorlar. Bundan dolayı tek çıkar yolları askeri. Bunun için savunma bakanları emir Muhammed Bin Selman’ı Türkiye üzerinden muhalefeti kurtarmak için özel kuvvetlerini Suriye’ye yollamaya ikna amacıyla Brüksel’e gönderdiler.
Buna karşılık Rusya, Cenevre’de görüşmelerin başarıya ulaşması için şart koşulan “iktidar ile muhalefet arasında ateşkes sağlanmadan” önce zaman kazanma manevrası içerisinde.

İRAN; SUUDİ İKTİDARI YIKILIR

İranlılar, Suriye’de öldürülen subaylarının cenazelerinde konuşan orgeneral Muhammed Ali Caferi’nin açıklamalarında görüleceği üzere Suudi Arabistan’ın kara harekatını “intihar adımı” olarak görüyorlar. Orgeneral Caferi; “İranlılar ile Suudilerarasındaki herhangi bir çatışma Suudi iktidarının yıkılışının başlangıcı olur, İran Suriye’yi hayatı ile ilgili bir alan olarak görmektedir ve bundan doları kendi evinde oynamaktadır” dedi.

KARA HAREKATI İLE İLGİLİ İKİ TEORİ

Suudi Arabistan’ın, Suriye’de kara savaşına doğru gitmesiyle ilgili iki teori mevcut;
Birincisine göre Suudi iktidarı bunda ciddi değildir. Kara harekatını daha iyi şartlarda bir siyasi çözüme ulaşmak ve Rusları, Esad’ın geleceği konusunda feragatte bulunmalarına zorlamak için gündeme getirmektedir.
İkinci teoriye göre Suudi Arabistan, Suriye’de çatışma başlatmada çok ciddidir. Çünkü beş sene boyunca devam eden müdahale, silahlandırma, milyarları dökme, Suudi kamuoyunu ve Arap medyasını seferber etmesinden sonra geri dönemez.  Bu noktada geriye dönüş prestijini, torak bütünlüğünü ve belki de hükmedenlerin iktidarını kaybetmesi anlamına gelecektir.


KARA HAREKATININ ZAMANI GEÇTİ!

Semih SAAB
an Nahar

Suriye muhalefetini destekleyen devletler,  belki de Suriye’deki Rus hava bombardımanının başlarında; bu harekatın başarısız olacağını ve hedeflerini gerçekleştiremeyeceğini düşünüyorlardı. Lakin varılan nokta; Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un işaret ettiği gibi Rusya, dört aylık bir süre içerisinde Suriye’deki gelişmelerin kalbine yerleşti.
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar tarafından desteklenen muhalif grupları tehdit eden alandaki bu darbe; Körfez ülkelerinin “kara harekatı”nı dillendirmelerine yol açmıştır. Kara harekatı ile muhalefetten ne varsa kurtarmak ve rejimin düşürülmesi için savaşın devamını sağlamak amacındadırlar.

ABD’NİN SINIRLI SEÇENEĞİ VAR

Rus müdahalesinin başarısı mümkün değildir diyen ABD Başkanı Barak Obama; muhalefetin gerilmesi ve rejimin Halep’in kuzeyinden Güney Dera’ya kadarki alanda savunma pozisyonundan saldırı pozisyonuna geçmesiyle kendini sınırlı seçenekle karşı karşıya kalmış buldu. Üç ay önce Washington, 2015’te birçok cephede gerileyen Suriye ordusunun böylesi bir senaryoyu gerçekleştirebileceğini düşünmüyordu.
Muhalefet, 2015 Şubatı’ndan Cenevre 2’yi terk etti çünkü kendisini askeri alanda daha belirleyici bir noktada görüyordu ve Şam’a ulaşmak için siyasi çözüme ihtiyacı yoktu. Ama 2016’nın Ocak ayında muhalefet, Cenevre 3 görüşmelerini, rejim sahada üstünlük sağladığı için terk etti.  
Suriye muhalefeti ve onu batıdan ve Araplardan destekleyenler, Rus hava müdahalesinin sonuçlarını kırmak için çabalıyorlar lakin seçenekleri kısıtlı. Beş yıl boyunca iktidara karşı oluşturdukları düşmanlıktan sonra, onların penceresinden yenilgiyi kabul etmeleri mümkün değil. Kaçış seçeneğinin, ilticaya başvurmanın ve Rus müdahalesinin etkilerini ortadan kaldırıp saati geri almayıhedefleyen  IŞİD’e karşı mücadele adı altında “kara harekatını başlatmanın” artık mümkün olmaması gibi.
Burada büyük soru şu; ABD, IŞİD karşıtı kampanyasını niçin bugün yeniden canlandırdı? Niçin kendisinin liderliğinde, İslam devletlerinin katılımı ile hava koalisyonunu, kara koalisyonuna çevirmeye davet ediyor? Bunun sebebi Rusya’nın Suriye’nin içindeki dengeleri değiştirmeyi başarmış olması.

ÖNCEKİ HABER

Devlet kontrolünde ölüm

SONRAKİ HABER

İhvancı politikalar Türkiye’yi felakete sürüklüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa