14 Şubat 2016 04:23

Korkmaz’ım canım, kardeşim, yoldaşım… Senin ardından

Paylaş

Edge TEDİK EJDEROĞLU

Senden önce ölen devrim şehitlerini uğurlarken ya da biz doğmadan önce ölen barış çocuklarını anarken, ölüme dair her şeyi bildiğimi sanıyordum. Sen ölünce anladım ki daha yeni tanışıyoruz ölümle. Buradan daha güzel bir yere gittiğine inanmayan, ölümle beraber anın ve yaşamın durduğunu, hayatın bıçakla kesilir gibi bittiğini, ölümün bir son olduğunu düşünen insanların ölümle baş etmesi çok daha zor diğerlerinden. Hele de bizim gibi barışa, kardeşliğe ve eşitliğe inanan, kin tutamayan, intikam almak istemeyen, nefret etmesini bilmeyen insanların ölümle baş etmesinin ne kadar zor olduğunu şimdi anlıyorum Korkmaz. Keşke inanabilseydim cennet denen yerin var olduğuna. Oraya gittiğine, orada mutlu olduğuna, artık acı çekmediğine, buradan daha güzel bir yerde, başka bir boyutta olduğuna inanabilseydim keşke.  Şimdi orada Berkin’e göz kulak olduğuna inanabilseydim keşke. O kadar çok keşke dedim ki sen gittikten sonra Korkmaz.

Hâlâ korkunç bir kâbusun orta yerinden uyanacakmış gibiyim. Kötü bir rüya olmalı bütün bunlar diyorum. Her geçen gün biraz daha çörekleniyor içime yokluğun. Hiç durmadan keşke diyorum. Keşke 10 Ekim de Ankara’ya gelmeseydin. Keşke ayrılmasaydın yanımızdan. Keşke 1 santim daha sağından geçseydi o bilye, o kadar uzun olmasaydın keşke diyorum. Ah benim uzun abim diyorum... O lanet bilye gelip değmeseydi keşke şah damarına, koskoca bir adamı nasıl öldürür küçücük bir yara diyorum. Gitti artık, gelmez Korkmaz diyorum. İnanamıyorum senin artık olmadığına. Öldüğünü söylemeye dilim varmıyor Korkmaz. 

İÇİM ACININ EVİ OLDU

Hoyrat bir çocuğun elindeki oyuncaklar gibiymiş de sanki hayatlarımız da, kırıverdi birden bire hepimizi. Paramparça içlerimiz. İçim acının evi oldu. Gelip yerleşti içime acın. Yaşatmıyor kendinden başka hiçbir şeyi senin ardından. Keşke kalkıp gelsen, hallederiz Edoş, hallederiz ağlama artık desen, sustursan keşke beni. Dindirsen ya acılarımızı. Biz senin bu kadar erken gideceğini hiç düşünmemiştik, hazır değildik Korkmaz.

Bazen unutup öldüğünü, gülüveriyorum herhangi bir şeye. Bir el yapışıyor boğazıma birden, nefesim kesiliyor. Öldüğünü unutmuşum, unutup da gülmüşüm diye, aklım çıkıyor yerinden.  Beni gülmek zorunda bırakanlara kızıyorum. Yokluğuna alışmak zorunda oluşuma kızıyorum. Hayata devam etmek zorunda oluşuma kızıyorum. Hayatlarına hemencecik devam eden herkese kızıyorum. Acım azalsın diye mezarına geldiğimde acımın kat be kat artışına kızıyorum, bir daha sesini duyamayacağıma, seni bir daha göremeyeceğime, çocuklarımın dayısız kalışına, hala olamayacağıma kızıyorum. Ben sensiz nasıl yaşayacağımı bilmiyorum Korkmaz. 

Keşke bu kadar iyi bir kardeş, bu kadar iyi bir evlat olmasaydın diyorum. Babamı ailemizin sözcüsü seçtik. Biz feryat figan ağlarken o şehirden şehre, toplantıdan toplantıya koşuyor. Seni dinliyor, seni anlatıyor. Barış diyor, kardeşlik diyor. Yıkılmamalı, daha dik durmalı, daha kararlı yürümeliyiz diyor. Garip anamın en yıkılmaz kalesiydin sen, yerle bir oldu umutları… İstediğin ve almaya fırsat bulamadığı o beyaz gömleği astı kalesine garip anam, sallanıp duruyor gözlerinin önünde, beyaz bir gömlek kılığına girmiş bir dolu pişmanlığı. Acına teslim oluyoruz Korkmaz...

Anılarını dinliyoruz seninle son kez bir arada olmak için törenlerine gelen yüzlerce işçi, emekçi dosttan. Ne çok anın var herkeste. Ne çok sevenin var. Ne çok insanın yüreğine, hayatlarına dokunmuşsun kısacık ömründe. Bu kadar iyi bir adam olmasaydın keşke. Kırsaydın birilerini, haksızlık etseydin birilerine de seni düşününce hep güzel anılar gelmeseydi aklıma. Kavgalarımız olsaydı mesela. Daha mı kolay olurdu acaba ölümüne katlanmak? Yemediğin yemekler, sevemediğin kızlar, gezmediğin şehirler bıraktın ardında. Hatırlamadığım anılarımız var mı diye ha bire düşünüyorum. Seni kırdım mı acaba hiç, söz verip de tutmadığım oldu mu, bana söylemek isteyip de söylemediğin içinde kalan bir şey oldu mu diye düşünüp duruyorum.  Şimdi her biri cevapsız bir soru olarak kalacak beynimde.  Ben şimdi ne yapacağım Korkmaz?

NEYLE TESELLİ OLACAĞIZ SENİN ARDINDAN

Otopsi sonucunu bekliyoruz dört gözle. Senden gelecek bir habermiş gibi sanki. Belki derler ki Korkmaz kansermiş, zaten ölecekmiş birkaç aya. Biz de teselli oluruz acı çekmeden gittin diye. Neyle teselli olacağız senin ardından. Seninle beraber ölen diğerleri gibi cesedin paramparça değildi diye mi sevinelim? Seninle beraber ölen diğerleri gibi yalnız, bir başına ölmedin, yanında elini tutacak Haydar ağabey ve Binnaz vardı diye mi, ölmeden beş dakika önce anneni, babanı, ablanı gördün, öptün sarıldın diye mi içimiz rahatlasın? Bir ölünün ardından neyle teselli olunur Korkmaz?

Durup durup türküler söylediğin videoları izliyoruz. Ben bir ömürde dinlemediğim kadar türkü dinledim senden sonra. Fotoğraflarına bakıyoruz. Nasıl canlısın. Uzansam dokunacak, dokunsam sarılacak kadar. Benim, bizim Korkmaz’ımızsın hâlâ.  Bütün fotoğraflarını toplayacağız. Ben, Haluk, Berivan, Tanfer sevdiğin türküleri söyleyeceğiz. Ya biz sana ulaşalım, ya sen bizi duy diye. Ama ne senin sesin ulaşıyor bize, ne de bizimki sana. Biliyorum. Bitti. Yoksun sonsuza kadar. Sonsuz ne kadar sürer Korkmaz?
Ekin dedi ki, dayım bir daha hiç koşamayacak mı? Koşamayacak dedim. Ölmeyi koşamamak sanıyor Ekin. Denizler ’in bıraktığı yerden alıp bayrağı devam ettiğin koşuya senden sonra da başkaları devam edecek. Ama Ekin haklı, sen artık koşamayacaksın. Ekin bana, anneme, anneanneme kızıyor sürekli ağlıyoruz diye. Siz bebek misiniz, bakın ben bile ağlamıyorum diyor. Ben seni tanıyan kimi görsem ağlıyorum. Ben nasıl ağlamadan duracağım? Ağlamadığımız zamanlar öyle uzakta ki şimdi... Biz bu acıyla yaşamayı nasıl başaracağız? Eski libas gibi söküldük, dikiş tutmayız senden sonra Korkmaz…

ÖNCEKİ HABER

Türk sağında ‘Ada’ ve ütopya

SONRAKİ HABER

Aşkın evrimi: Çok derin mevzu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...