08 Şubat 2016 00:32

‘Çiçek’in travmaları evde, sokakta her yerde

Tiyatro Yan Etki’nin sahneye koyduğu Medet, erkek egemen toplumun adeta 'el birliği' ile yarattığı mağduriyeti anlatıyor. Cinsiyet ayrımcılığını ve toplumsal cinsiyet rollerini tüm gerçekliği ile yansıtan Medet’i, Oyunun Yönetmeni Serkan Üstüner, Yazarı Deniz Madanoğlu ve Oyuncuları Melike Güner ile Faruk Barman anlattı.

Paylaş

Hakan GÜNGÖR
İstanbul

Deniz Madanoğlu’nun yazdığı, Serkan Üstüner’in yönettiği, Melike Güner, Faruk Barman ve Sinem Reyhan Kıroğlu’nun rol aldığı “Medet”, erkek egemen toplumsal yapıya itiraz eden, bu yapının yarattığı mağduriyeti sahneye taşıyan güçlü bir oyun. Tiyatro Yan Etki’nin sahnelediği oyunda lise yıllarında sevgiliyken İzmit Depremi’nin ardından birbirinden kopan Çiçek ve Durukan’ın tekrar bir araya gelişine tanık oluyoruz. Yıllar içinde Durukan doktor olmuştur, Çiçek ise çok istediği üniversite hayalinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Üstelik zor durumdadır ve ona yardım edebilecek tek kişi, eski sevgilisi Durukan’dır. Çiçek’in başına gelenlerin sorumlusu ise bireyler dışında, aslında kadını ikinci sınıf gören anlayış, toplumsal yapı ve egemen olan erkekliktir. Kadın bedeninin doğrudan siyasi malzeme olarak kullanılmaya çalışıldığı, kürtajdan eğitime kadar pek çok konuda kadınlara yönelik yoğun bir baskının olduğu, taciz ve tecavüz haberlerinin birbiri ardına medyaya yansıdığı bir süreçte, bu olay ve olguları sahneye taşıyan Medet’in yönetmeni Üstüner, yazarı Madanoğlu, oyuncuları Güner ve Barman ile Medet’i, oyunun ortaya çıkış sürecini ve ele aldığı toplumsal sorunları konuştuk.

Oyunun yazılış ve sahneye koyuluş süreci nasıl ilerledi?
Serkan Üstüner: Geçtiğimiz sezon İkincikat’ta Deniz Madanoğlu’nun yazdığı “Poz”u izlemiş ve çok beğenmiştik. Faruk Barman’la yeni sezon hakkında konuşurken de bir yerli metin üzerinde çalışmaya karar verdik. Hal böyle olunca da tabii ki ilk aklımıza gelen Deniz oldu. Yeni sezonda perdemizi bir komedi ile açma konusunda da oldukça kararlıydık. Ta ki Deniz bize Medet’i yollayana kadar. Faruk’la metni okur okumaz çok heyecanlandık, üstüne çok fazla konuşmadan ‘Hadi başlıyoruz’ dedik. Hemen oyuncu görüşmelerimiz başladı ve bir anda kendimizi Medet’in prova sürecinde bulduk. Sonra sonra aklımıza geldi, “Yahu biz komedi yapacaktık, ne oldu o iş” diye.
Deniz Madanoğlu: Faruk ve Serkan, Yan Etki için bir kara komedi yazmamı istediler. Ben yazım sürecine giriştiğimde içimde gayet kara ama hiç de komedi olmayan bir şeylerin yeşerdiğini gördüm, onlara da söyledim. Anladılar sağolsunlar. Yazılışla ilgili söyleyebileceğim en gerçek şey şu; tepedekilere, yani iktidara duyduğum kızgınlık, kürtaj ve tecavüz konusuna dış kapının mandalı türü yaklaşımlardı. Melih Gökçek, AKP’li Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’nın sözleri… Kısaca her zamanki gibi kadın bedeni üzerinden yürüyen erkeksi tartışmalar. Deprem tarafı ise tamamen kişisel. İzmitli arkadaşlarımın bendeki etkisi yüzünden oldu.

OYUNUN METNİ BU TOPRAĞA AİT

Oyuncuların nasıl bir hazırlık süreci oldu? Muhafazakar, içe dönük bir hayat yaşayan, mağdur edilmiş bir kadını anlayabilmek, onunla duygudaşlık kurabilmek için nasıl bir çalışma yürütüldü?
Melike Güner:
Her oyuncunun role hazırlık şekli farklıdır doğal olarak. Ama ben hiçbir zaman bunu yaşamış insanlarla konuşayım, gözlem yapayım diyen bir insan olmadım. Metni okuduğumda ben bir yolculuğa çıkıyorum zaten. Ve genellikle o ilk okuduğumdaki duygu en sağlam ve en doğru duygu oluyor. Metin, bu toprağın metni olduğu için de işim çok daha kolay oldu açıkçası. Sonuçta yabancı metinleri çalışılırken başka bir hazırlık süreci de gerektiriyor ama Çiçek her gün dışarıda, hatta evimizde gördüğümüz, geçmişimizden tanıdığımız bir kadın.Yaşadığı travmalarsa Türkiye’de yaşayan bir insan olarak hiç yabancı olmadığımız sıkışıklıklar. Bir kadın olarak sokağa çıkmak yeterli yani.
Faruk Barman: Her ne kadar karakterler çok katmanlı ve duygu geçişlerine sahip olsalar da, bizden bir hikaye olması ve sevgili Deniz’in her başımız sıkıştığında bizimle olması işimizi kolaylaştırdı.

Durukan gençlik yıllarında eril bir dil üretmekten çekinmiyor. Sonraki yıllarda bundan görece sıyrılmış görünüyor. Eğitim bu konuda değişimin temel etkeni mi?
DM:
Eğitimden ziyade kendine çizdiği yol, atlamak istediği bir seviye, kavuşmak istediği prestij var. Daha şehirli, daha beyaz. Ama oyun süresince içindeki ergen İzmitlinin yüzeye çıkışına tanık oluyoruz zaten, hiçbir yere gitmemiş yani. Sadece doktor gömleği giymiş. Zaten Durukan başlarda da bir noktada Çiçek’e “Cahil cahil konuşma ya” diye bağırıyor. Bu sapına kadar ‘eril’ bir dil.
FB: Eğitim değişimin temeli değil, sadece Durukan ın üzerine giydiği bir gömlek, taktığı bir maske. O eril dil üreten adamı gizleme biçimi. Zaten bir değişim söz konusu değil sadece değişmiş gibi görünme ve ayak uydurma var.

ORTADA KOCAMAN BİR DERT VAR

Erkek şiddetinin dair meseleleri sahneye taşıması nedeniyle Medet politik bir oyun olarak da görülebilir mi?
DM:
Kişisel olan politiktir zaten. Tabii ki muhalifiz. Derdi olmayan zaten ne yazsın. Fars yazsın, vodvil yazsın ama onlarda bile alttan alta bir serzeniş vardır. Ben bu oyunu bu kadar kızgın, bu kadar kırgın, bu kadar sıkışmış hissetmesem yazamazdım zaten. İlk taslak 55 sayfaydı, çöpe attım, o kadar öfkeliydim ki oyundaki karakterlere haksızlık etmiştim. Halbuki onlar bunu hak etmiyordu, ama sorumlular hak ediyor. Hedef kitlem de aslında derdimizden rahatsız olması gerekenler. Bu siyasi bir oyun dersek seyirci üşür, öyle lanse etmek yerine bu “dertli, efkarlı” bir oyun diyelim.
SÜ: Sanırım politik bir oyun demek yerine daha samimi bir şey söylemek gerekiyor Medet için; derdi olan bir oyun. Kocaman bir dert bu; ne yazık ki içimizden ve tanıdık bir dert. İçimizi burkan, içimizi acıtan ve çok gerçek bir derdi var Medet’in.

AMAÇ ÖNYARGILARIYLA MUTLU İNSANLARI RAHATSIZ ETMEK

“Yardım edilir, medet umulur” deniyor oyunda. Yardım beklemek ve medet ummanın dışında daha farklı bir mücadele alanına dair oyun ne söylüyor?
DM:
Ben didaktik şeyleri sevmiyorum tiyatroda ve sanatta. Mücadele için ‘Koşun, bunu yapın’ gibi bir şey önermiyorum yazar olarak. Sadece soru sordurtmak, rahatsız etmek, önyargılarıyla mutlu mesut yuvarlanıp giden herkesi dürtmek istiyorum. Evet kadın türbanlı, evet adam maço görünümlü ama hiç kimse tek bir özellikten ibaret olamaz. Ardına bak diyoruz. Diyalog için de toplumsal barış ve hatta çözüm süreci için de olmazsa olmaz bu. Önyargılardan arınmış; karşılıklı saldırmaya hazır, pençeler hazır halde olmadan; duymaya anlayama odaklı bir şekilde masaya oturmak. O zaman yardım da edilir, medet de umulur, kim uman, kim umulan fark etmeden. Eşitlik de tam olarak bunu gerektirir, insanlık da.
SÜ: Oyunda beklenmedik bir karşılaşma, ardından da tırmanan bir yüzleşme ve hesaplaşma ile başbaşa bırakıyoruz seyiriciyi. Doğrudan bir cevap da vermiyoruz, çözüm şudur diye. Ama iki karakter arasındaki bu yüzleşme, hesaplaşma seyirciye de oyun boyunca yaşadığı toplum ve kendini konumlandırdığı ya da konumlandırıldığı yerle ilgili yeniden bir sorgulama imkanı tanıyor.

ÖNCEKİ HABER

Merkel apar topar neden geliyor?

SONRAKİ HABER

Haber Nöbeti'ni devralacak 2. ekip: Bölgedeki gazetecilerin yaşadıklarına sessiz kalmayın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa