05 Şubat 2016 00:21

Hükümetin bu yılki bütçesinin özeti-1: Yüksek işsizlik bol vergi!

Paylaş

Dr. Erkan AYDOĞANOĞLU*

Türkiye, 13 yıllık AKP iktidarı döneminde büyük ölçüde yabancı sermaye girişine, başka bir ifade ile “sıcak paraya” bağımlı, yüksek cari açığın finansmanına dayalı bir büyüme stratejisi izlemiştir. Bu strateji bilimsel raporlarda “istihdamsız büyüme stratejisi” olarak adlandırılmaktadır.

Türkiye, G-20 ülkeleri içinde büyüme rakamları açısından dördüncü sırada bulunmasına rağmen, resmi işsizlik oranları uzun süredir yüzde 10’un üzerine yerleşmiş ve artma eğilimi göstermektedir. Genç işsiz oranı yüzde 20’ye dayanmış, uzun süreli işsizlik verileri tehlike sinyalleri vermeye başlamıştır.

Türkiye’nin temel ekonomik göstergeleri uzun süredir sıkıntı sinyalleri vermektedir. AKP’nin çizmeye çalıştığı bütün pembe tablolara rağmen brüt iç ve dış borç stoku geçtiğimiz 13 yıl içinde belirgin bir şekilde artmıştır.

AKP Hükümetinin 13 yıllık bütçe pratiğine baktığımızda, istihdama yeterli kaynak ayırmak, asgari ücreti tamamen vergi dışı bırakmak, yüzde 70’e dayanan dolaylı vergileri azaltmak, temel tüketim malları üzerindeki KDV’yi sıfırlamak, ücretli emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücret politikaları uygulamak gibi bir derdi olmadığı bellidir. Bu açıdan bakıldığında 2016 bütçesinin sadece rakamsal olarak değişiklik gösterdiği, 13 yıldır sürdürülen emek düşmanı, sermaye dostu politikaların 2016’da artarak sürdürüleceği anlaşılmaktadır.  

2016’nın başından itibaren otomatiğe bağlanan vergi artışları, gıda, elektrik, su, ulaşım gibi temel tüketim ürünlerine gelen peş peşe gelen zamlar, 2016’da işçilere ve kamu emekçilerine yapılan sembolik zamları fazlasıyla geri almıştır. Bu yönüyle bakıldığında 2016 bütçesi, halkın ödediği doğrudan ve dolaylı vergilerin belirgin bir şekilde artmasının öngörüldüğü, temel tüketim maddelerine yapılan zamların otomatiğe bağlandığı, askeri ve güvenlik harcamalarının belirgin bir şekilde arttığı, asgari ücretlilerin, işçilerin ve kamu emekçilerinin insanca yaşam taleplerinin göz ardı edildiği bir bütçe olarak dikkat çekmektedir.

2016 BÜTÇESİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ

2016 Merkezi Yönetim Bütçesi 540 milyar 819 milyon TL olarak belirlenirken, Orta Vadeli Mali Planda milli gelirin 2 trilyon 207 milyar TL (736 milyar dolar) olacağı açıklanmıştır. 2016 bütçe tasarısında yer alan bütçe ödenekleri içinde en fazla pay 131 milyar 177 milyon TL ile Maliye Bakanlığına ayrılırken, 1 milyonun üzerinde eğitim emekçisi ile (öğretmen, memur, teknisyen, yardımcı hizmetli vb.) 17 milyondan fazla öğrenciye hizmet veren Milli Eğitim Bakanlığına 74 milyar 419 milyon TL bütçe ayrılmıştır.
Hazine Müsteşarlığı bütçesi 55 milyar TL’si faiz ödemeleri olmak üzere 70 milyar 811 milyon TL’dir. Sağlık bütçesinin (Sağlık Bakanlığı + Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu + Türkiye Halk Sağlığı Kurumu) toplamı 24 milyar TL olarak belirlenmiştir.
2016 bütçe ödenekleri içinde en büyük payı sırasıyla cari transferler, personel giderleri ve faiz giderleri alırken, söz konusu giderlerin 2016 bütçesine oranı cari transferlerde yüzde 40, personel harcamalarına (personel giderleri + sosyal güvenlik devlet primi giderleri) yüzde 32, faiz giderlerinde ise yüzde 10’dur. 2016 bütçesinin toplamda yüzde 82’sini bu üç kalem oluşturmaktadır.
2016 bütçe tasarısında vergi gelirleri içinde ilk üç sırayı dahilde ve ithalde alınan KDV (138 milyar TL), Özel Tüketim Vergisi (116 milyar TL) ve Gelir Vergisi (99 milyar TL) oluşturmaktadır. 2015 bütçesinde özel tüketim vergisi (ÖTV) gelirleri 95 milyar TL hedeflenmiş, ancak yıl sonu itibariyle hedeflenenden 11 milyar TL fazla vergi geliri artışı yapılmış olması dikkat çekicidir.
Büyük bölümünü işçi ve emekçilerin ödediği gelir vergisinin 86 milyar TL’den 99 milyar TL’ye yükseltilmesi, dolaylı vergilerin oranının yüzde 70’lere ulaşması vergi yükünün 2016 yılında da emekçilerin sırtına yıkılacağını göstermektedir. Özellikle artan oranlı vergi dilimi uygulaması nedeniyle ücretlilerin gelirleri fiilen erimekte, yılbaşında yapılan ücret-maaş zamları, yılın ikinci yarısından itibariyle “artan oranlı vergi dilimi” uygulaması ile fazlasıyla geri alınmaktadır. Bu durumun en somut sonucu kamu emekçilerinin satın alma gücünde yaşanan gerilemedir.  

Maliye Bakanlığının resmi rakamları Türkiye’de vergi gelirlerinin çok önemli bir miktarının ücretinden, maaşından kaynakta vergi kesilen işçiler ve emekçilerden ve onların tüketimde ödediği KDV ve ÖTV den elde edildiğini göstermektedir. Vergi sisteminin yüksek gelirli kesimleri kapsam dışına alması, faiz, repo, kâr elde edenlerin ise ya istisna kapsamında tutularak vergi ödemediklerini ya da vergisini zamanında ödemeyip ceza affı beklediklerini de yine aynı rakamlardan anlamak mümkündür.

Vergi yükünün daha çok düşük gelirli kesimler üzerinde yoğunlaşması sonucu mali yük artışları son derece dengesiz ve adaletsiz bölüşüme dönüşmüştür.

KAMUYA DAHA AZ PAY

13 yıllık AKP iktidarı döneminde yapılan bütçelerin en belirgin özelliği halktan toplanan kamu kaynaklarının giderek artan oranda kamu hizmetleri dışındaki alanlara aktarılmasıdır. AKP’nin 2002 yılından bu yana Türkiye’nin 1995’te imzaladığı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) taahhütlerini birebir yerine getirmeye başlaması, kamu hizmetlerinin geçtiğimiz yıllar içinde adım adım tasfiye edilmesine ve hızla piyasa ilişkileri içine çekilmesine neden olmuştur. Geçtiğimiz yıllar içinde kamu kaynakları, asıl kullanılması gereken alanlara değil, yerli ve yabancı sermayeye, patronlara teşvik amaçlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay oransal olarak istikrarlı bir şekilde azaltılmıştır. 2002-2015 yılları arasında genel kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan paya baktığımızda bu durum daha net olarak görülmektedir.  
AKP’nin iktidara geldiği 2002’de kriz döneminde hazırlanan bütçeden kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 42.3 oranında iken, ülke ekonomisinin en parlak dönemini yaşadığı iddia edilen AKP iktidarı döneminde, başta sağlık ve eğitim olmak üzere, kamu hizmetleri alanında yaşanan yoğun ticarileştirme ve özelleştirme uygulamalarının doğal bir sonucu olarak genel kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan pay oransal olarak yüzde 12 gerileyerek yüzde 30’a kadar düşürülmüştür. Tek başına bu veri bile, bütçelerin hangi sınıfın çıkarları doğrultusunda hazırlandığını açık bir şekilde göstermektedir.

BÜTÇE NEYİ GÖSTERİR?

Bir ülkenin gelirlerinin kimlerden nasıl toplanacağı, toplanan gelirden hangi kesimlere ne kadar pay ayrılacağının önceden belirlendiği bütçeler, siyasi iktidarın kimlerin ya da hangi sınıfın çıkarlarını temsil ettiğini gösteren en önemli ekonomik ve siyasal metinler olarak bilinmektedir. Türkiye’de yıllardır, bütçe gelirlerinin büyük bölümü halktan toplanan vergilerden oluşmasına rağmen, bütçe harcamalarında halkın ihtiyaçlarından çok sermayenin ihtiyaçları öne çıkmış, ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturan işçi ve emekçilerin bütçeye ilişkin beklenti ve talepleri, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da göz ardı edilmiştir. 1980 sonrası oluşturulan merkezi yönetim bütçelerinin tamamı, ülke ekonomisini 24 Ocak 1980 kararlarının ideolojisine uygun olarak “rekabetçi” bir yapıda geliştirmeyi ve özellikle kamu hizmetlerini serbest piyasa mekanizması ile bütünleştirmeyi esas almıştır. Yıllardır halktan toplanan bütçe kaynaklarının (gelirlerin) büyük bölümü, halkın ihtiyacından çok, yerli ve yabancı sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılmaktadır. Bu durumu özellikle son 13 yıl içinde yapılan bütçe kanunlarında, somut olarak görmek mümkündür.

* Eğitim Sen Eğitim Uzmanı Çalışma Ekonomisi Doktoru
Yarın: Halktan al özele ver

ÖNCEKİ HABER

Türkiye Kupası çeyrek final 1. maçlarının programı belli oldu

SONRAKİ HABER

Renault işçileri geri adım atmıyor: Ek zam verilmiyorsa fazla mesai de yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...