04 Şubat 2016 10:47

Demirtaş'tan her akşam saat 19.00'da zulme karşı barış sesi çıkarma çağrısı

Paylaş

Mardin'de Cizre için temaslarını sürdüren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Sur ve Cizre'nin yanı sıra kirli savaşa karşı herkesi ayağa kalkmaya, sesini yükseltmeye çağırdı. Her akşam saat 19.00'da zulme karşı barış sesi çıkarma eyleminin startını veren Demirtaş, AKP'ye ise şöyle seslendi: "Başından beri yanlış yaptığınız bataklığın ortasına doğru adım adım ilerliyorsunuz, saplandınız, çıkışınız da yok. Tek çıkış yolunuz, 'Biz hata yaptık. Bu kadar güvenlik konsepti ile tank ve topla girmeyecektik. Hata yaptık. Yeni bir barış sürecini başlatıyoruz' demeniz olacaktır." 

Cizre'de bir binanın bodrum katında mahsur kalan ve 5 gündür kendilerinden haber alınamayan yaralılar için girişimlerde bulunmak üzere dünden bu yanda Mardin'de temaslarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, son duruma ilişkin Mardin Büyükşehir Belediyesi'nde basın toplantısı düzenledi. Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk ile TTB ve SES üyesi gönüllü sağlık emekçilerinin de katıldığı toplantıda, Demirtaş ve Yüksek önemli açıklamalarda bulundu. 

Demirtaş'ın son duruma ilişkin yaptığı konuşmada öne çıkan satır başları şöyle: 

"Dünden bu yana hem burada hem de Ankara'da arkadaşlarımızla çok sayıda girişimde bulunduk. Bu görüşmelerin neticesinde 3 ambulansın söz konusu binanın bulunduğu sokağa bakan ana caddede bekletildiği bilgisi aldık. Fakat daha önce de birçok defa ambulans ana caddede bekletilmiş ve sağlık görevlilerinin sokağa girmesine izin verilmemişti. Her girişimde bombalama ve çatışma sesi duyulmuş ve ambulansların sokağa girişine izin verilmemişti. Bu gün de aynı sahnenin tekrarlandığı şeklinde bir bilgi aldık. 3 ambulansın beklediği sırada top sesleri ve silah sesleri duyulmaya başlanıyor. Artık net olarak bilinen bir şey var, o da hükümetin, Cizre'deki operasyonun yüzde 99'unun tamamlandığı, yüzde 1'lik bir bölümün kaldığını açıkladı. Sokağa çıkma yasağını kendisi de gereksiz bulmasına rağmen uzatılıyor. Ambulansların girişine de keyfi olarak engel olmak için çatışma mizanseni oluşturuluyor ve bunun üzerinden bu binada neler olup bittiğini öğrenmemek için ellerinden geleni sergileyen bir tavırla karşılaşıyoruz.

'YARALI OLUP OLMADIĞINI BİLMİYORUZ' DİYEN DAVUTOĞLU'NA YANIT 

Günlerdir gönüllü sağlıkçıların girişimleri ile Cizre'ye gitmek ve yaralılara ulaşmak isteyen sağlık ekipleri de bekliyorlar. 112 Acil Servisi'nin de o binaya girişine izin verilmiyor. Tam bir rezalet ile karşı karşıyayız. 60 gündür şaşalı bir şekilde operasyon yapan ve 'Temizledik' diyen hükümet 60 gün sonra bir binaya 'Güvenlik sağlayamadık diye giremiyoruz' diyor. Bizim ve sağlıkçıların güvenliğini sağlayamayacaklarını söyleyip, 'Yaralı olup olmadığını bilmiyoruz' diyor. 

Hiç kimsenin 50 gündür sokağa çıkamadığı bir ilçede 'O binada yaralı var mı yok mu bilmiyoruz' diyen bir Başbakan'la karşı karşıyayız. Bunu bilmesi gereken sensin. Bunu bilmiyorsan Başbakan olarak kalmanın hiçbir yararı yok. Başbakan diyor ki 'Orada yaralı olduğunu ispatlamadılar.' Sanki yaralı olup olmadığını ispatlamakla biz mükellefiz. Bu nedenle ispatlayamadığımız için ambulans göndermiyorlar. Anlaşılması zor bir siyasi zihniyetle karşı karşıyayız. 

Madem bir binaya 60 gündür ulaşamıyorsunuz, hiçbir bilginiz yok, yaralı ve sivil var mı bunu bilmiyorsunuz, peki günlerdir medyanız aracılığıyla neyin zaferini kutluyorsunuz. Yakıp yıktıktan, geride bu kadar cenaze bıraktıktan sonra neyi kutluyorsunuz. Bu siyasal iktidarın barışı getirmeyeceğini söyledik. Onlar yenilgi siyaseti yürütüyorlar. Atacakları bu yönde her adım daha büyük, daha ağır faturaların açığa çıkmasına yol açacak. 

BAŞBAKAN 'SİZ KATLEDİN, YAKIN, YIKIN, BİZ ÜSTÜNÜ ÖRTERİZ' DİYOR 

Kürt sorunu Cizre'deki, Sur'daki barikat ve hendek sorunu değildir. Bu hendekleri kapattıktan sonra Kürtlerin anadil sorunu, kültürel sorunu, ekonomik, kimlik, demokrasi sorunlarını çözmüş mü olacaksınız? Güvenlik konseptini esas alan, bir halkın tamamını hedef alan kirli bir savaş yürütülüyor. Başbakan da Genelkurmay Başkanı'na verdiği sözün gereğini yerine getiriyor. 'Siz katledin, siz yakın, yıkın, öldürün. Biz bunların üstünü örteriz' diyor. 

AKP bizi bu politikalarını desteklememekle suçluyor. Biz ne zaman size bunun sözünü verdik de eleştirilerimizle, muhalefetimizle sizi rahatsız ediyoruz. Bu neden AKP'yi rahatsız ediyor, anlamış değiliz. Biz barış sürecine destek verdik. Başından beri yanlış yaptığınız. Bataklığın ortasına doğru adım adım ilerliyorsunuz. Saplandınız, çıkışınız da yok. Tek çıkış yolunuz, 'Biz hata yaptık. Bu kadar güvenlik konsepti ile takn ve topla girmeyecektik. Hata yaptık. Yeni bir barış sürecini başlatıyoruz' demeniz olacaktır. Aksi takdirde yarın başka ilçelerde de benzer durumlar çıkarsa, yaygınlaşırsa nasıl hesabını verecek başbakan. 

'HER YERDE SESİMİZİ YÜKSELTMELİYİZ'

Günlerdir Cizre'de yaşanan insani dram bu yanlış politikaların sonucudur. 5-6 gündür iletişim kopuk siviller vardı. Sesleri bizde kayıtlıdır. Yereldeki güçler bunu bir mizansen olarak, sokağa çıkma yasağı kalkmasın diye yapıyor. Hükümetin de bunun parçası olduğunu gösteriyor. Tüm girişimlerimiz, çabalarımız bir kirli senaryo ile mizansen ile boşa çıkarılıyor. Halkımız duyarlılığını en üst seviyeye çıkarmalı, sessiz kalmamalıdır. Her yerde sesimizi yükseltmeliyiz. Havuz medyası yalan söylüyor. Tüm bu yalanlarla kamplaşmaya ve kutuplaşmaya zehir salıyor. İlerde barış süreci başlatmak isteyenler yarın nasıl bu zehri temizleyecekler. 'Şurada Sırp nişancı yakalandı, Amerikalılar var İsrail'den gelenler varmış, Haçlı savaşıymış bu' diyorlar. Kusura bakmasınlar bu düpedüz AKP'nin Kürt halkına açtığı bir savaştır. 

‘BU SAVAŞIN HESABINI TARİH ÖNÜNDE VERECEKSİNİZ’

Bugünlerde olup bitenleri herkes iyi takip etmeli. Havuz medyasının, hükümet medyasının kirli bilgileri toplumu zehirliyor. Bu nedenle barış süreci başlamıyor. Sur ve Cizre'de abluka derhal kalkmalı. Bu zulmün kabul edilebilir bir yanı yoktur. Ambulansı bir sokağa sokamayan hükümet, hükümet olmaktan çıkmıştır. Kendi birimlerine emir vermekte zorlanıyorsan hükümet olmaktan çıkmışsındır. Bakan olarak oradaki birimine emir veremiyorsan, o koltukta oturman gereksizdir. Başbakan olarak meydanlarda bağırıyorsan etkisizsindir. Sarayın Gladyosu'na teslim olmuş, çırpınan bir siyaset takımısınız. Yok eğer bu savaşın tarafıysanız bunun hesabını da tarih önünde vereceksiniz. 

‘BU UTANÇ AKP'NİN UTANCIDIR’

O binaya girilir mi girilmez mi, izin verilir mi verilmez mi bilinmiyor. Ama bu tam bir utanç tablosudur. 21'inci yüzyıl Türkiyesi'nde, ana caddeye 200 metre uzaklıktaki bir binaya ambulans girecek mi girmeyecek mi bunun tartışmasını yapıyoruz. Bu utanç AKP'nin utancıdır.

‘ZULME KARŞI BARIŞ SESİ ÇIKARIN’ 

Halkımızı bulunduğu her yerde, sadece Sur ve Cizre için de değil, kirli savaşa karşı ayağa kalkmaya, sesini yükseltmeye çağırıyoruz. Özellikle akşamları balkınlarda, pencerelerde ve araçlarda ses çıkarma, zulme karşı ses verme eylemine çağırıyoruz. Her akşam saat 19'da zulme karşı ses çıkarın. Barışa büyük bir ses çıkarsa, Ankara bu sese kulak tıkayamayacaktır. Her akşam giderek büyümeli. Savaş politikasını bize dayatanlara karşı sesimizin ne kadar büyük olduğunu göstermeliyiz. İstanbul'dan Avrupa'ya, Hakkari'den Kars'a kadar 'Ben de barış istiyorum, ben de bu zulme karşı sessiz kalmıyorum' diyen herkes ses çıkarmalıdır. 

Halkımız bunu basit bir çağrı olarak görmemeli, örgütlü bir biçimde hayata geçirmelidir. Önemli bir çağrı olarak belirtmek istiyorum. Başka türlü bu zulmü durdurmak mümkün olmayacaktır. Bir ambulans için bile bu kadar pazarlık yapan, yaralılara karşı bu kadar vicdansız olabilen bir hükümeti tarihin çöp sepetine yollamak zorundayız. Bu da bu akşam başlayacak barış eylemi ile görünür olacaktır." 

GÖNÜLLÜ SAĞLIK EKİBİ: YAŞAM KORİDORU AÇILSIN

Basın toplantısında söz alan SES Urfa Şube Eşbaşkanı Dr. Reşat Doğan ise, şu talepte bulundu: "SES ve TTB'nin çağrısı üzerine 6 gün önce yola koyulduk. Bodrum katındaki yaralıları hastanelere ulaştırmak için çeşitli illerden gelen sağlık ekibinin her gün önü kesildi. İlk kez dün Cizre'nin girişine kadar gidebildik, sonra geri gönderildik. Hükümete, yetkililere çağrımızdır; bağımsız bir sağlık ekibi olarak yaralıları ilk tedavilerini yaptıktan sonra hastaneye kaldırmak ve bize bir yaşam koridoru açılmasını talep ediyoruz." 

YÜKSEK'TEN KÜRDİSTANİ PARTİLERE ÇAĞRI

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek'in konuşması ise şöyle: "Cizre hayati durumunu, kritikliğini korumaya devam ediyor. Herhangi bir gelişme yok. Bu yönlü çalışmalar devam ediyor. Orada daha fazla ölümden korkuyoruz. Son bir hamle yaptıklarına dönük hazırlıklar var. Böyle bir kin ile hareket edilmemesi lazım. Daha fazla insanın yaşamını yitirmesinin kazandıracağı hiç bir şey yoktur. Bu yönlü bir güvenlik politikası halkların geleceğine darbedir. Ne düşünüyorlarsa kesinlikle bundan vazgeçmeliler. İçinde bulundukları savaş halinin çok da farkında olmadıklarını düşünüyoruz. Tamamen güvenlik endeksli, daha fazla insan ölürse devletin hakimeti artacak gibi bir kafa anlayışı var. Devlet otoritesi böyle gerçekleşemez, halkların demokratik birlikteliğiyle ortak vatan anlayışı gelişir. Onun dışında tüm hamleler kesinlikle bu ortak vatan, özgürlük, demokrasi kavramlarını ortadan kaldıran hamlelerdir. 

Halka ve hükümete çağrılara ek olarak demokrasi güçlerine, Kürdistan'da siyaset yapan Kürdistani siyaset yapan partilere de çağrı yapıyorum. Bizler aylardır Ortadoğu'daki gelişmeleri tarihsel gelişmeler olarak değerlendiriyoruz, hepsinin de bunun farkında olduğunu biliyoruz. Güney Kürdistan'da siyaset yapan partiler de bunun farkındalar. Sykes Picot'un anlamını yitirdiğini, Kürtlerin kendi sınırlarını tayin etmesi yönünde açıklamalar da yaptılar. Ama buna denk hareket etmeye ihtiyaç var. Tüm yapılanmaların her zamankinden daha fazla birlikte hareket etmeye ihtiyacı var. Rojava için, Cizre için hatta Güney Kürdistan için birlikte hareket etmeye ihtiyaç var. Bugün ses çıkarılmazsa, bir tavır ortaya konulmazsa biz bunu bina edemeyiz. Her zamankinden daha fazla ulusal birliğe, ortak haraket etmeye ihtiyacımız var. Bu tür durumlarda bunu göstermek gerekiyor. Tam tersine Kürtlere savaş açan, bir statü elde etmesine engel olanlara destek verirlerse, örneğin AKP hükümetinin yanında durulursa bu tarihsel olarak halkımız tarafından kabul edilmeyecektir." 

MARDİN'DE NEYİ AÇIKLAYACAK?

Konuşmaların ardından soruları yanıtlayan Demirtaş, yarın Mardin'e gelmesi beklenen Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ziyaretine ilişkin sorulan soruya şu yanıtı verdi: "12 gündür ambulans için pazarlık yapan bir hükümet yarın buraya gelip neyin açıklamasını yapacak. Tüm bu güvenlik riskine rağmen ben gidip incelemek istiyorum. Bunu engelleyen, basit insani bir krizi çözmek için engel çıkaran hükümet, herhalde yarın Mardin'de büyük bir demokrasi paketi açıklamayacak. Yaralıya, cenazeye tahammül etmeyen, Taybet ananın cenazesinin orada çürümesini bekleyen bir Başbakan Mardin'de neyi açıklayacak. Kendisinin haberi vardır, daha önce de açıkladım, bu yüzden görüşmeyi iptal etti. Bunun hesabını sormaktan vaz mı geçeceğiz?" (DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Haber Nöbeti ekibinden Cumhuriyet Yazarı Ayşe Yıldırım’ın yazısı: Haber Nöbeti’ndeyim

SONRAKİ HABER

Atanmayan beden eğitimi öğretmenleri: Atama yok, mağduriyet çok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa