‘Selam Tevhid’ davasında reddihakim talebi

Takipsizlik kararıyla ortadan kalkan Selam Tevhid Soruşturması’nda usulsuzlük yapıldığı iddiasına ilişkin aralarında Fethullah Gülen, Emre Uslu ve eski emniyet müdürü Yurt Atayün’ün bulunduğu 55’i tutuklu toplam 122 sanık bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada sanık avukatları reddi hakim talebinde bulundu. Duruşmaya 55 tutuklu sanık, 12 tutuksuz sanık ve 2’si başka suçtan tutuklu sanık ile  ve 44 şikayetçi katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun aralarında bulunduğu müştekileri avukatları temsil etti. Sanıklar Fethullah Gülen ile Emre Uslu’nun yokluklarında tutuklanmalarına yönelik tevkif müzekkeresi ve kırmızı bülten talep edildiği, kırmızı bülten ve tercüme evraklarının ilgili adli makamlara gönderildiği tutanağa geçirildi. Daha sonra mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, Fethullah Gülen’in avukatları tarafından reddi hakim talebinde bulunulduğunu belirtti. Bazı sanık avukatları tarafından görevsizlik ve Anayasa’ya aykırılık talebinde bulunulduğunu da söyleyen Rüzgar, öncelikle reddi hakim talepleri hususunda değerlendirme yapılacağını, görevsizlik ve davanın gizli yürütülmesine ilişkin hususları sonra değerlendireceklerini ifade etti. Daha sonra söz alan Yurt Atayün “Zorunlu olarak emekli edildim, ancak maaşımı bilmiyorum. Bugüne kadar yürütmenin hasmane tutumu nedeniyle emekli maaşım henüz yatmadı” dedi. Sanıkların kimlik tespitinin tamamlanmasının ardından duruşmaya ara verildi.

CHP'Lİ VEKİLLERDEN AÇIKLAMA

Davayı izleyen CHP'li vekiller Nihat Yeşil, Onursal Adıgüzel, Zeynel Emre ve Oğuz Kaan Salıcı Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'nın karşısındaki meydanda basın açıklaması yaptı. CHP İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı yaptığı açıklamada," Ocak 2015'de Türkiye'den Suriye'ye geçen TIR'ların dudurulmasıyla başlayan bu davada bir çok ilginçlikler ve bir çok gariplikler üst üste gelmiş durumda. Şu anda savcının talimatıyla TIR'ları durduran ve TIR'larda arama yapmak için çaba gösteren askeri personel içerde yargılanıyor. Eğer bu askeri personel savcının talimatına uymasaydı ve TIR'ları aramak istemeseydi suç işlemiş olacaktı. Dolayısıyla aslında ondan dolayı yargılanmaları gerekecekti. Fakat savcının talimatıyla yapmış oldukları bir işlemden dolayı şu anda askeri personel yargılanıyor" dedi.

"Bu davayla ilgili devletin üst kademelerinden Sayın Cumhurbaşkanı da, Sayın Başbakan da iktidar partisinin muhtelif yerlerinden açıklamalar yapıldı" diyen Salıcı, "Önce dendi ki; 'Bu TIR'lar Bayırbucak Türkmenleri'ne yardım malzemesi taşıyor' dendi. Hemen arkasından Türkmenler'den açıklama geldi; 'Bize şimdiye kadar yardım malzemesi ulaşmamıştır' dendi. Daha sonra bu yardım malzemelerinin 'Neden MİT eskortuyla yapıldığı, eğer yardım malzemesi taşınıyor ise neden gizli kapaklı yapıldığı konusunda bir açıklama getirilemedi. Bunların içinde 'Silah yoktu' dendi. Bizzat Cumhurbaşkanı'nın ağzından. Daha sonraki açıklamasında 'Var sayalım ki içinde silah var. Ne olacak' dendi yine Cumhurbaşkanı'nın ağzından" diye konuştu.

'ORTADA NERESİNDEN BAKSANIZ HİLKAT GARİBESİ BİR DAVA VAR'

Salıcı konuşmasının devamında şunları söyledi: Bu davayla alakalı bir şekilde MİT TIR'larının Suriye'ye silah taşıdığıyla ilgili haberleştiren gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'le ilgili dava açıldı. Bu davaların birleştirilmesi ilgili de çaba gösteriliyor. Şu andaki dava 10 bin 500 sayfalık bir iddianameye dayanıyor. Bu iddianamenin içinde geçtiğimiz günlerde de basına yansıdı 22 sayfalık bir makaleden alıntı aynen davanın içine yerleştirilmiş durumda. Ortada neresinden baksanız hilkat garibesi bir dava var. Bu davanın Türkiye'de neden görüldüğü içinde somut ne tür deliler barındırdığı ve buradaki personelin aslında ne tür bir askeri casusluk ya da ne tür bir devletin gizli kalması gereken sırlarını ifşa ettiğiyle ilgili ortada somut bir delil iddianamede ortaya konmuyor. Sorun şurada; Eğer bir yere yardım malzemesi gönderiyor iseniz ki bunlar bizim Suriye'de yaşayan soydaşlarımız Türkmenler ise... Bu yardım malzemeleri neden gizli kapaklı gidiyor. Biz depremden sonra Endonezya'ya Açe bölgesine, Filistin'e Gazze bölgesine, dünyanın dört bir yanına Balkanlara, Kosova'ya, Bosna Hersek'e bir çok yere yardım malzemesi gönderen bir ülkeyiz. Bunlar davulla zurnayla büyük gösteriler eşliğinde daha sonra da televizyonlarda haber programlarında herkese ilan edilecek şekilde yapılırken bu yardım malzemesi ise eğer içindekiler bu yardım malzemelerinin gönderilmesi neden MİT eskortuyla yapılmıştır. Neden içinde daha sonra silahlar olduğu ortaya çıkmıştır. Neden bu TIR'ların aranmaması yönünde bir karar verilmiştir? Türkiye Cumhuriyeti burada nasıl bir işlemde bulunmuştur? Bütün bunların ortaya çıkmasını istiyoruz" şeklinde konuştu.

'HER ZAMAN HUKUKUN, ADALETİN YANINDA DURMAYA ÇALIŞTIK'

CHP'li vekil Zeynel Emre de Türkiye'de 2007 yılından beri bir garip yargılamalar zinciri olduğunu, Ergenekon Davasıyla başlayan yargılamalara Balyoz, KCK, Amirallere Suikast, Şike Davası'na kamuoyuyla birlikte şahit olduklarını dile getirdi. Emre “Geçmişte bu davalar görülürken CHP olarak, CHP'li milletvekilleri olarak her zaman hukukun, adaletin yanında durmaya çalıştık. Orada yaşanan hukuksuzlukları savunduğumuz zaman bize hiç hiç hak etmediğimiz ithamlarla, iddialarla adeta karşı saldırıda bulunmuşlardır. Zaman bizi haklı çıkardı. Bugün yine geçmiş dönemde yapılan uygulamaların bir benzerini burada yaşıyoruz, görüyoruz. Esasında senaryo farklı, mağdurlar farklı oynanan oyun benzer" dedi. Türkiye'deki yargı makanizmasının adeta birilerinin oyuncağı haline getirildiğini savunan Emre sözlerini şöyle tamamladı: "Bizim temel bir ilkemiz var. Kim Türkiye'de herhangi bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalıyorsa herhangi bir adaletsizlikle karşı karşıya kalıyorsa, onun siyasi ideolojisine bakmadan, hangi grupla yaftalandığına bakılmaksızın hukuk karşısında hakları olduğunu biliyoruz ve bunun takipçisi olmaya devam edeceğiz." (İstanbul/DHA)