26 Ocak 2016 00:36

İşçiler barışa taraf olmalı

Paylaş

Eren ERGİNE
İstanbul

İstanbul’un önemli sanayi merkezlerinden olan Esenyurt’te farklı iş kollarında çalışan işçiler, bölgede uygulanan sokağa çıkma yasağı ve çatışmalı süreci değerlendirdi. İşçilerin çatışmalı süreçle birlikte fabrikalarda kutuplaşmaların arttığına dikkat çektiği toplantıda; savaşın patronlara barışın ise işçilere yarayacağına dikkat çekilerek “Barıştan taraf olmalıyız” dendi.

DİSK/Gıda-İş Sendikasında yapılan toplantıya gıda, metal, tekstil, matbaa başta olmak üzere birçok fabrikadan işçilerin yanı sıra Gazetemiz Yazarı Doç. Dr. Nilgün Tunçcan Ongan ve DİSK/Gıda-İş Marmara Bölge Sorumlusu İbrahim Kızılyer de katıldı. Kürt sorununun çözümü noktasında farklı görüşlere sahip olan işçiler, silahların susması noktasında ise aynı görüşü paylaşıyor. hemen her fabrikada çatışmalı süreçle birlikte kutuplaşma yaşandığını dile getiren işçilerin anlatımlarına göre en sert tartışmalar metal fabrikalarında yaşanıyor.  

80 BİN ÖĞRENCİ KARNE ALAMADI!

Barış istedikleri için hedef haline getirilen akademisyenlere değinerek konuşmasına başlayan Nilgün Tunçcan Ongan, barış metnini imzalayan 2 binin üzerinde akademisyenin mesleklerinden atılma tehlikesiyle karşıya bırakıldığını söyledi. “İşçi sınıfı olarak savaşta tarafız. Çıkarımız barıştan yanadır” diyen Ongan, savaş koşullarının sömürüyü derinleştireceğini, başta asgari ücret, kıdem tazminatı ve işyerlerinde yaşanan sorunların görünmesini engelleyeceğini dile getirdi. “Ölen çocuklar bizim çocuklarımız, asker de, gerilla da ikisi de emekçi çocukları hepsinin cenazesi yoksul evlere gidiyor” diyen Ongan, bölgede 80 bin öğrencinin karne alamadığına belirterek “Bu çocukların yarına çıkıp çıkamayacağını dahi bilmiyoruz” dedi.

12 SAAT AYNI FABRİKADA ÇALIŞIYORUZ

Toplantıda söz alan bir gıda işçisi, günde 12 saat çalıştığını, Kürt işçilerle aynı yemeği yiyip, aynı serviste gittiğini, Kürtlerle bir sorunu olmadığını söyledi. “Ailemle günde 4 saat geçiriyorum, ama Kürt kardeşimle 12 saat aynı fabrikada çalışıyorum” diyen gıda işçisi şöyle devam etti: “Kürt açılımı yapıldı, ama bu süreçte silah depoladılar, hendekler kazdılar ben Kürt halkıyla barış olsun istiyorum ama PKK ile barış olmaz. Ortalığın karışmasının sebebini PKK olarak görüyorum, dış güçler bunlara destek veriyor” dedi.

ÖLÜMLERE SES ÇIKARMIYORSAK...

Bunun üzerine hizmet sektöründe çalışan bir işçi söz alarak “1990’larda bölgede çocuktuk, akrabalarım hâlâ orada yaşıyor telefonda görüşüyorum. O dönemleri mumla arıyoruz diyorlar. Ailemden biri 1 hafta önce faili meçhule kurban gitti, yaşanan ölümlere ses çıkarmıyorsak Kürt kardeşim demenin bir anlamı yok” diye sitem etti. Devletin çözüm süreci döneminde karakollar yapıp, korucuların sayısını artırdığını, diğer yandan da operasyonlara devam ettiğini vurgulayan işçi, “Devlet terörle mücadele adı altında Kürt halkıyla savaşıyor” diye konuştu.  “Kardeşlik acıları ve mutlulukları paylaşmaktır” diyen bir matbaa işçisi de şunları söyledi: “Kürtler yaşam mücadelesi veriyor, dilimi, kimliğimi tanı diye devlete sesleniyor.”

AKP BARIŞTAN KORKUYOR

Söz alan başka bir gıda işçisi de barış için imza atan akademisyenlere teşekkür ederek şunları dile getirdi: “Sesimizi dünyaya duyurdular.” Bölgede cenazelerin defnedilemediğini,  çocukların sokağa çıkamadığını dile getiren işçi, “AKP barıştan korkuyor. Barış diyen ölümler bitsin diyen terörist ilan ediliyor. Eğer barış istemek teröristlikse hepimiz teröristiz” dedi.

İşçilerin ardından söz alan Gıda-İş Marmara Bölge Sorumlusu İbrahim Kızılyer, “Fabrikalarda el ele vermek zorundayız, din, mezhep, ırk ayrımı yaparak bizleri bölmelerine izin vermemeliyiz” dedi. Fabrika içinde verilen emek mücadelesinin işçilerin birbirlerini anlamalarını ve birleşmelerini sağladığına dikkat çeken Kızılyer, “Keşke bu tartışmaları fabrikalarımızın bölümlerinde yapabilsek, farklı düşüncede olanları anlamaya çalışsak. O zaman başka bir yere geliriz” dedi. İşçilerin barış için elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Kızılyer, “Her yerde barış demeliyiz” diye konuştu.


MEKTUP
ARTIK BUNA DUR DEMELİYİZ, ARTIK BARIŞ DEMELİYİZ

Esenyurt’tan Tekstil İşçisi
İstanbul

Merhaba Evrensel okurları ben Esenyurt’ ta tekstil firmasında çalışan bir kadın işçiyim… Bölgede yaşanan katliamlara sessiz kalmayıp, Barış çağrısı yapan akademisyenlerimizin hedef haline getirilip vatan haini olarak yansıtılmasına anlam veremiyorum. Çocuklar ölmesin, savaş son bulsun diyen akademisyenler mi vatan hanini yoksa, Sur’da, Cizre’de, Silvan’da, Silopi’de genç, yaşlı, çocuk demeden insanları öldürüp yaşam hakkını elinden alanlar mı sorgulamamız gereken budur. Ben MHP kökenli bir ailede yetiştim büyüdüm. Çalıştığım ortamda birçok Kürt, Alevi arkadaşlarım var, olmaya da devam edecek. Geçtiğimiz dönemlerde Ak Partiye oy vermiştim, ama 13 yıllık iktidarı dönemine bakıyorum benim hayatıma dair artı bir şey katmamış, aksine yaşam kalitemi daha da aşağıya çekmiş. İş güvencem, sağlık güvencem yok sayılabilecek kadar bitirmiş. Ben dul bir kadınım bir çocuğum var, ekonomik sıkıntı çekiyorum. Çocuğumdan ayrı yaşıyorum bir anne için en zor olandır. Var olan yasalar bize hiçbir güvence sunmuyor, hayatımı devam ettirmekte zorlanıyorum. Ben ve benim gibi emekçi arkadaşlarım yaşam kavgası içindeyken bunlara çözüm bulmak yerine sadece Kürt ve Türk halkını birbirine düşman etmeye çalışan bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz. Artık buna dur demeliyiz, barış demeliyiz. Akademisyenlerimizin yanındayız, her koşulda olmaya devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Sanatçılar barış talebiyle bir araya geldi: ‘Resimlerimizin rengi karardı’

SONRAKİ HABER

Av. Fethi Gümüş: Şu anki uygulamalar savaş kurallarına bile aykırı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...