Pera Film’de Çehov’a Övgü: Gökyüzü Işıldıyor
Pera Film, şubat ayı boyunca Çehov’un tanınmış yapıtlarının film uyarlamalarından oluşan “Gökyüzü Işıldıyor: Çehov’a Övgü” adlı bir programı izleyiciyle buluşturacak. Programda Çehov’un yapıtları ağırlıklı olarak Sovyet ve Rus yönetmenlerin merceğinden sunuluyor.
Pera Film’in, 29 Ocak tarihinden itibaren yer vereceği “Gökyüzü Işıldıyor: Çehov’a Övgü” başlıklı Çehov filmleri seçkisinde yer alan filmler 27 Şubat’a dek izlenebilecek. Seagull Films iş birliğiyle sunulan programda Rusya’nın en iyi çağdaş yönetmenlerinden Karen Şaknazarov, Andrei Konçalovski, Nikita Mikalkov gibi isimlerin yanı sıra, Nuri Bilge Ceylan’ın Çehov hikayelerinden esinlendiği “Kış Uykusu” ile Louis Malle’in hayata veda etmeden önceki son filmi 42. Sokakta Vanya da eşlik ediyor.
ÇEHOV’UN MOTİFLERİ
Çehov en önemli yapıtlarını 1894-1904 yılları arasında verdi. Bu dönem, sinema sanatının henüz ilk yıllarına rastlıyor. Çehov film senaryosu hiç yazmadı, ama yazdığı eserler ölümünden yıllar sonra tiyatronun olduğu kadar sinemanın da en etkileyici başyapıtları arasında yer aldı. İlişkilerdeki küçük değişimleri, duyguları, anıları ve hareketleri saptamadaki becerisi ile yapıtlarını sahnelemenin getirdiği zorluk ve gereklilikler göz önüne alındığında, sinemanın Çehov’un sanatına mükemmel fırsatlar sağladığı düşünülebilir.
19. yüzyıl edebiyatının kilit sözcüklerinden biri “gerçekçilik” fikriydi. Sıradan, her gün karşılaşılan insanların zafer ve trajedilerine odaklanmaya çalışılıyordu. Çehov sahne yapıtlarında gerçekçilik fikrini uygulama konusunda çok kararlıydı. Bu sebeple ünlü yazarın kaleme aldığı oyunlarda bunu daha iyi gerçekleştirebilmek için yakın dostu Konstantin Stanislavski yönetimindeki Moskova Sanat Tiyatrosu, yepyeni bir oyunculuk yaklaşımı geliştirdi. Bu yaklaşım yıllar sonra ABD’de “metot oyunculuğu” olarak tanınacaktı.
ALTINCI KOĞUŞ, VANYA DAYI, OTOMATİK PİYANO İÇİN BİTMEMİŞ PARÇA...
“Gökyüzü Işıldıyor: Çehov’a Övgü” programında Rusya’nın en iyi çağdaş yönetmenlerinden Karen Şaknazarov’un “Altıncı Koğuş”u da yer alıyor; bir Çehov öyküsünün kışkırtıcı bir şekilde yeniden ele alındığı film, 2009 yılında Akademi Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film dalında Rusya’nın resmi adayı olmuştu. Programdaki diğer filmler arasında Andrei Konçalovski’nin “Vanya Dayı” versiyonu, kardeşi Nikita Mikalkov’un az bilinen bir Çehov oyunu olan Platonov’dan yola çıkarak yönettiği “Otomatik Piyano için Bitmemiş Parça” adlı filmi ile “42. Sokakta Vanya” sayılabilir. Tatiana Repina’nın serbest bir uyarlaması olan “Çehov’un Motifleri”, Kira Muratova’nın en yenilikçi çalışmalarından biri olarak biliniyor.
“Gökyüzü Işıldıyor: Çehov’a Övgü” programında yer alan filmlerle ilgili bilgileri sizler için derledik;
KÖPEKLİ KADIN (THE LADY WİTH THE DOG)
Çehov’un en sevilen, en hüzünlü öykülerinden birini işleyen bu tatil aşkı filminde Moskova bankerlerinden Dmitri Gurov, 1900’lerin başında Yalta’da, genç ve güzel bir kadın olan Anna’yı köpeğini dolaştırırken görüyor. Ortaya çıkıyor ki ikisinin de evlilikleri sorunlu, ama hassas bir kontrol altında tuttukları dünyalarını alt üst edebilecek bir maceraya atılmak konusunda ikisi de isteksiz. Yaz tatili sona erince ikisi de evlerine dönüyor, ama sonra Dmitri’nin karşısına, Anna’nın yaşadığı şehre gitme fırsatı çıkıyor. Yaşadıkları şey geçici bir heves miydi, yoksa dolu dolu bir yaşam sürmek için bir fırsat mı? Khefitz hem zengin bir dönem portresi, hem de ertelenmiş tutkuya dair parlak bir inceleme ortaya koyuyor, bahtsız çiftini karmaşık ve canlı karakterler haline getirmekle kalmıyor, söz konusu dönemi temsil etmelerini de sağlıyor.
1960 Sovyetler Birliği yapımı siyah-beyaz filmin yönetmenliğini Iosif Kheifits yapıyor.
başrollerinde ise Iya Savvina, Aleksey Batalov ve Nina Alisova yer alıyor.
“Köpekli Kadın” 29 Ocak, 19:00 ve 13 Şubat, 16:00’da proğram kapsamında izlenebilir.
VANYA DAYI (UNCLE VANYA)
İnce bir yalan ve kandırmaca örtüsü sayesinde bir arada duran bir ailenin çöküşünü anlatan bu Çehov başyapıtı, Andrei Konçalovski’nin parlak uyarlamasıyla çarpıcı bir biçimde hayat buluyor. Emekli bir profesör, yanında yeni ve kendisinden çok genç karısıyla, artık ölmüş olan ilk karısından miras kalan malikaneye dönüyor. Malikane hala, tüm kişisel arzularını ve hayallerini bastırmayı öğrenmiş eski kayınbiraderi Vanya tarafından yönetiliyor. Solmaya yüz tutmuş bu klanın dünyasını tanımlayan hassas denge, profesörün yeni karısının gelmesiyle kesin olarak bozuluyor, bir kere bozulunca da bu dengeyi yeniden kurmak mümkün olmuyor. Konçalovski, sonu yaklaşan bir dünyayı ustalıkla yansıtıyor - kalkan boya ve evin hafif döküntü hali, karakterlerin geleceğini kendi hareketlerinden bile daha veciz bir biçimde ifade ediyor.
Andrey Konchalovskiy’nin yönettiği ve başrollerinde Irina Anisimova-Wulf, Sergey Bondarchuk ve Irina Kupchenko’nun olduğu Sovyetler Birliği 1971 yapımı filmi gösterimler kapsamında 30 Ocak Cumartesi 14:00 ve 20 Şubat 17:00’de görmeniz mümkün.
OTOMATİK PİYANO İÇİN BİTMEMİŞ PARÇA
(AN UNFİNİSHED PİECE FOR THE PLAYER PİANO)
Anton Çehov’un komik trajedilerinden biri hissini yaratan (filmin senaryosu Çehov’un yapıtlarından ve bitmemiş oyunu Platonov’dan esinlenerek yazılmış) “Otomatik Piyano için Bitmemiş Parça”, kişisel hayal kırıklığının, duygusal vaz geçmişliğin ve pişmanlığın iddiasız, zarif, tutkulu bir anlatımı. 20. yüzyılın başlarında aile ve dostlar, generalin karısı Anna Petrovna’nın kır malikanesinde bir araya geliyor. Anna’nın üvey oğlunun yeni karısı Sofia, dul kadının hayranlarından birinin kayınbiraderi Mişa’yı (Alexander Kalyagin) hatırlıyor: Bundan birkaç yıl önce idealist bir aşkı paylaşmışlarken, adamın sönük bir eşe ve öğretmen olarak çalışmaya razı olmasına inanamıyor. Salon oyunları ve kadın haklarıyla, köylülerin neler yapabildiğiyle ilgili boş konuşmalar arasında Sofia ve Mişa’nın aşkı yeniden harlanıyor. Adetleri hiçe sayıp ailelerini terk edecek ve yitik hayallerinin peşinden gidecekler mi?
Başrollerinde Aleksandr Kalyagin, Elena Solovey ve Evgeniya Glushenko’nun olduğu film, Sovyetler Birliği döneminde, 1971’de çekildi. Nikita Mikhalkov’un yönettiği “Otomatik Piyano İçin Bitmemiş Parça”yı bu seçkide 6 Şubat 14:00 ve 14 Şubat 15:00’de seyredebilirsiniz.
AV KAZASI (A HUNTİNG ACCİDENT)
Çehov’un romanından yapılmış bu çok popüler uyarlama derin bir atmosfere çok güzel çekimlere sahip; roman 19. yüzyılda Rusya’nın taşrasında geçiyor ve bir suç ve tutku hikayesi anlatıyor. Güzel ama yoksul genç Olga, ona zenginlik ve aşk sunan yaşlı prens Urbenin’le evlenmek zorunda kalıyor. Ancak Olga kalbini kocasının daha genç bir arkadaşı olan dedektif Sergey Kamışev’e kaptırıyor. Para ve aşk arasında bocalayan Olga, önce Sergey’e yönelse de yaşlı kocasına dönüyor. Sovyet döneminin en büyük prodüksiyonlarından biri olan Av Kazası, Rus aristokrasisinin en dekadan ihtişamını tutku, saplantı ve kıskançlık üzerinden sergiliyor. Çehov’un başlığında anılan narin hayvan Seregi’yi oynayan ve Tarkovski’nin yıldızlarından olan merhum Oleg Yankovski’nin göz alıcı performansını izlemek büyük bir zevk. Evgeni Doga’nın müziği de filmin unutulmaz atmosferine katkıda bulunuyor.
Emil Loteanu’nun yönettiği, başrollerinde Galina Belyaeva, Oleg Yankovskiy ve Kirill Lavrov’nun olduğu film, 10 Şubat 19:00’da, 13 Şubat ise 14:00’de gösterilecek.
42. Sokakta Vanya (Vanya on 42nd Street)
Tiyatro rejisörü Andre Gregory, 1980’lerin sonunda bir grup arkadaşını bir araya getirip David Mamet’in yeni Vanya Dayı çevirisini prova etmeye başladı, aklında bunu sahnelemekten çok, Çehov’un oyununun hassas yapısını ve güzelliğini incelemek vardı. Gregory’nin arkadaşlarından Louis Malle, bu projeyle ilgilendi ve iki hafta boyunca Gregory’nin oyuncuları Vanya Dayı’yı New York’taki Times Meydanı’nın yakınlarında yıkık dökük bir tiyatroda seyircisiz oynarken filme aldı. Bu performanslarda oyuncuların kendi aralarındaki konuşmaları –ellerinde karton kahve bardakları, üzerlerinde gündelik kıyafetler- yavaş yavaş Çehov’un klasik yapıtının mükemmel bir biçimde sahnelenmesine doğru evrilirken, tiyatroyla gerçek yaşam arasındaki çizgi de giderek bulanıklaşıyor; Vanya’yı Wallace Shawn, Yelena’yı Julianne Moore, Sonya’yı Brooke Smith, Dr. Astrov’uysa Larry Pine oynuyor. İnsanların hayatlarını ne yaptıklarını sorguladığı bir oyunun harika bir uyarlaması olan bu film, üzücü bir ironi sonucu Louis Malle’in son çalışması oldu; 1995 yılında kanserden öldü.
Başrollerinde Wallace Shawn, Phoebe Brand, George Gaynes ve Julianne Moore’un olduğu filmin yönetmen koltuğunda ise Louis Malle oturuyor. 42. Sokakta Vanya’nın Gösterim tarihleri 12 Şubat 20:00 ve 20 Şubat 19:00.
ÇEHOV’UN MOTİFLERİ (CHEKHOV'S MOTIFS)
Çehov’un Motifleri, yazarın iki yapıtından, “Tatiana Repina” adlı oyundan ve “Zor İnsanlar” adlı öyküden yola çıkıyor; bu büyüleyici diptiğin iki parçasının ortak noktası karakterler, yüzeysel olarak bakıldığında başka bir ortaklıkları pek yok. Filmin başında genç bir adam, borç almak için küçük köyüne dönüyor, bu istek onu babasıyla sert bir şekilde karşı karşıya getiriyor. Yıllardır acı çeken annenin (ve eş) elinden yalnızca izlemek geliyor. Kira Muratova bu kuşaklar arası çatışmanın duygusal sancısını güçlü bir biçimde yakalıyor, çok sayıda meseleyi ve önyargıyı ortaya çıkarıyor. Oğul evden kaçtıktan sonra, köyün Ortodoks kilisesindeki nikah törenine giriyor. Damat şişman bir opera şarkıcısı, gelin ve ailesiyse Rusya’nın yeni zenginlerinin grotesk birer örneği. Burada asıl olay belki de alaycılık değil, Muratova’nın bütün töreni çok özenli bir şekilde yansıtması, izleyiciye bu karakterleri yargılayacak rahat bir mesafe tanımaması ve bizi filmin dünyasının içine sokması.
Kira Muratova’nın yönettiği film program kapsamında 7 Şubat Pazar 14:00 ve 19 Şubat Cuma 20:00’de izlenebilir.
KIŞ UYKUSU (WINTER SLEEP)
“Gökyüzü Işıldıyor: Çehov’a Övgü” programında bir de Türkiye’den film yer alıyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği ve başrollerinde Haluk Bilginer, Melisa Sözen, Demet Akbağ’ın olduğu “Kış Uykusu” gösterimler kapsamında 27 Şubat Cumartesi 14:00’de izlenebilir.
Ceyla’a önemli ödülleri getiren filmin konusu ise şöyle; Kış Uykusu filmi, eski bir tiyatro oyuncusu olan Aydın'ın, Anadolu bozkırlarının ortasında, adeta bir kış uykusuna yatmış gibi görünen ıssız bir mekanda, kendisiyle, hayalleriyle, sevdikleri ve taşrayla kurduğu ve düşe kalka sürdürmeye çalıştığı ilişkilerini konu alıyor. Karı-koca ve kardeşlik bağları da dâhil her türlü insan ilişkisinin, çaresizlik, hayal kırıklığı, önyargılar ve çıkışsızlıkla mühürlenmiş olan o ağır kapısını aralıyor... Film iki Çehov öyküsünden esinleniyor: Karım ve İyi İnsanlar.
(KÜLTÜR SERVİSİ)
Evrensel'i Takip Et