24 Ocak 2016 00:25

Akademisyenler dayanışmada birleşti

Paylaş

Tamer Arda ERŞİN
Ankara

Bölgede yaşanan savaş ortamının son bulması için imza kampanyası başlatan Barış için Akademisyenler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümete yakın kesimlerce hedefe konulmuştu. Bu baskılar karşısında akademisyenlere çok geniş bir çevreden de destekler geldi, imza kampanyaları başlatıldı. ‘Barış için Akademisyenleri’ meslektaşları da yalnız bırakmadı. İmza toplanan metnin içeriğinde ortaklaşamasalar da pek çok akademisyen meslektaşlarının maruz kaldığı baskıya karşı harekete geçti ve “Akademisyenler Susturulamaz, Omuz Ver!” bildirisiyle, meslektaşlarından destek verdi. Destek metninin imzacılarından Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir gazetemize konuştu ve açıklanan barış metninin içeriğine katılmasalar da meslektaşlarını kayıtsız, şartsız savunduklarını ifade etti.
Önümüzdeki günlerde toplumsal olarak yeni dayanışma odaklarının olacağına işaret eden Özdemir, “AKP’nin bu süreci yeni anayasa ve başkanlık sistemine yöneltmesine karşı şimdiden Anayasayı, Başkanlığı ve AKP’yi reddeden bir siyasetle bütünleşmeli” dedi.

Barış için Akademisyenlerin hedef gösterilmesinden sonra meslektaşlarınıza destek oldunuz. Bu  desteğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
“Barış için Akademisyenlere destek” iki şekilde okunabilir. İlki akademisyenlerin metnine destek, ikincisi ise suçlulaştırma, gözaltı, itibarsızlaştırma ve linç kampanyası ile karşı karşıya kalan akademisyenlere destek. Bizim destek açıklamamız ikincisine denk düşüyor. Akademisyenlerin metnine destek verseydik ilk imza listesinde yer alırdık. Dolayısıyla, bizim destek pozisyonumuzu Korkut Hoca (Korkut Borotav) çok net tanımlıyor ve şöyle diyor, “imzacıları, metnin doğruluğu-yanlışlığından bağımsız olarak savunmak asgari demokrat olmanın koşuludur.” Ayrıca, bizim metnimizin muhatapları, ülkemizin bütün insanları. İmzaladığımız metinle, bu ülkenin insanları olarak, bu ülkenin geleceğini birlikte şekillendirecek kimseler olarak, sorunlarımızı yargılanmaktan korkmaksızın, açık yüreklilikle konuşarak çözebileceğimiz gerçeğini vurguladık.
 
Ülkeye barışın gelmesini hazzetmeyen kim ve neden istemiyorlar barışı?
Hiç kimse genel anlamıyla ‘barışı istemiyorum’ demez. Ancak barışa yüklenen anlamlar farklı olabilir. Barış, çatışmasızlıkla sonuçlanan bir uzlaşma olarak tanımlanabilir. Ya da gerçek bir barışı ortaya çıkaracak bir siyaset, AKP rejimine kayıtsız şartsız karşıtlık, kapitalizmle tavizsiz bir mücadele ve anti-emperyalizm olarak tanımlanabilir. Silahların susması, çatışmaların durması kuşkusuz her gün yeni ölümlerle yüz yüze kaldığımız bu dönemde özellikle önemli. Ama aynı zamanda barış ve demokrasinin, ülkemizin AKP rejiminden, kapitalizmin sömürüsünden ve emperyalizmin tahakkümünden kurtulması mücadelesinden ayrılmadan savunulması gerekiyor. Öte yandan AKP’nin bu süreci yeni anayasa ve başkanlık sistemine yöneltmesine karşı şimdiden Anayasayı, Başkanlığı ve AKP’yi reddeden bir siyasetle bütünleştirilmeli. Barış ve bir arada yaşam siyaseti ülkemizin ve bölgemizin etnik ve mezhepsel temelde ayrıştırıldığı, parçalandığı bu dönemde ortak bir memleket düşü, ortak bir gelecek inşasını güçlendiren bir dil ve eylem biçimiyle geliştirilebilir.

Barış için ortaya çıkan bu dayanışma sizce işçi sınıfı açısından neyi ifade ediyor?
Her türlü toplumsal mücadele ve toplumsal muhalefetin temelinde sorunlarımızı yargılanmaktan korkmaksızın, açık yüreklilikle tartışarak çözebilmek, çözemesek de daha katlanılabilir hale getirebilmek vardır. Sorunlar tartışılabilir ve çözülebilir hale geldikçe bu ortam sınıf hareketini de besleyecektir. İşçi hareketleri için de farklı bir yöntem düşünmüyorum, en azından şu koşullar altında.

ÖNCEKİ HABER

Eylül’de bile gülen kadın

SONRAKİ HABER

Sağım solum, önüm arkam Cizre

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa