19 Ocak 2016 08:42

Hrant Dink, katledilişinin 9. yılında anıldı

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 9. yılında Agos gazetesi önünde anıldı

Paylaş

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 9. yılında Agos gazetesi önünde anıldı. Her yıl Taksim’den Agos’un önüne yapılan yürüyüşe bu yıl polis engel oldu. Yürüyüş Harbiye’den başlatıldı. Rumeli Caddesi ve Pangaltı ışıklarından itibaren demir bariyerlerle kapatıldı. Alanda bulunan yayalar da çıkarılarak polis tarafından, eğitimli köpeklerle çevrede ve dükkanlarda güvenlik araması yapıldı. TOMA’ların da hazır bekletildiği görüldü. 

Öte yandan Agos binasına her yıl olduğu gibi Hrant Dink’in posteri asıldı, öldürüldüğü yere kırmızı karanfiller bırakıldı ve mumlar yakıldı. 

Hrant’ın Arkadaşları, HDP ve CHP milletvekilleri, emekten yana siyasi parti ve kitle örgütü temsilcileri, barış bildirisine imza atan akademisyenler, sanatçı ve aydınların da aralarında bulunduğu binlerce kişi “Katil devlet hesap verecek”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Hepimiz Tahir’iz hepimiz Hrant’ız” sloganları ile Agos önünde bir araya geldi. Kitle ellerinde taşıdıkları “Hrant’la Ermeniyiz, Tahir Elçi’yle Kürdüz. Halklarız biz kardeşiz”, “Hrant İçin Adalet” yazılı dövizlerle adalet ve kardeşlik mesajı verdi.

Dink ve Elçi ailesinin üzerinde Hrant Dink'in dev fotoğrafının bulunduğu, "Buradayız ahparig" yazan pankartın asılı olduğu Agos gazetesi binasına geçmesinin ardından bu yılın basın açıklamasını Cumartesi İnsanı Maside ocak okudu. 

Hrant Dink’in Avukatı Hakan Bakırcıoğlu: Yargılanan sadece Cemaat değil

Hrant Dink kimdir, nasıl öldürüldü, dava süreci ve fotoğraflar...

 

 

HASAN OCAK'IN KARDEŞİ MASİDE OCAK: ÖYLE BİR KAN MEVSİMİNDEYİZ Kİ ARTIK ÖLÜLERİMİZİ SAYAMIYORUZ 

AGOS gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katlinin 9. yılında yapılan anmada Maside Ocak’ın okuduğu metin:

“Parev Sevgili Hrant,
Parev acılarda kardeş olduğumuz sevgili Dink Ailesi,

Merhaba Hrant Dink’i “unutturmamak” için katledildiği yerde birleşen tüm yürekler.
Merhaba, bu toprakların  aydınlık insanlar?.

Bugün Hrant Dink’in katledilişinin 9. yılı.

Bu 19 Ocak’ta da yine “Hrant için, adalet için!” diyerek bir aradayız.

Çünkü; faili devlet olan bu cinayetin tüm boyutlarıyla aydınlatılarak adaletin sağlanması 9 yıldır engellenmeye devam ediyor.

Çünkü; Türkiye’de demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas  alan bir siyasi irade yok. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği ya da yönlendirdiği suçlarda sanıklar korunurken, mağdurların iddialarının çürütülmesi yönündeki adli ve idari uygulamalar kesintisiz devam ediyor.

Çünkü Hrant Dink, Ermeni kimliğini savunduğu için, barışın ve kardeşliğin sağaltıcı dilini kullandığı için, özgür, eşit ve adil bir ülke istediği için devlet nezdinde hala tehlikeli bir düşman.

Hrant Dink’in katledilmesinden önce  devlet, hükümet, yargı, ana akım medya işbirliğinde yaratılan zehirli atmosfer bugün de toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümü yönünde çaba gösteren herkesi hedef almayı sürdürüyor. Bugün de, tek kimlik dayatmasıyla insanları aynılaştırmak isteyen devlet politikalarına biat etmeyenler, kan mevsiminde yaşatılıyor.

Öyle bir kan mevsimindeyiz ki, artık ölülerimizi sayamaz olduk. Bebekler gözlerinden, minik çocuklar enselerinden devlet kurşunuyla öldürülüyor. Ölü bedenlerin toprağa verilmesi engelleniyor. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarında Kürtlerin ölülerinin sokakta çürümesi hepimize izlettiriliyor. Yalanlarla zehirledikleri toplumun bu hukuk dışı, vicdan dışı, insanlık dışı uygulamalara rıza göstermesi isteniyor.

Selam olsun muktedirin yalanları karşısında hakikati söyleyenlere!

Selam olsun hak, hakikat ve adalet için, iktidara “Bu suça ortak olmayacağız” diyenlere!
Yalnız dirilerimizden değil, ölülerimizden de korkuyorlar. Bu yüzden Hrant’ı ve katledilen diğer evlatlarımızı unutmamızı istiyorlar. Bu yüzden Cumartesi Anneleri’ni mezarsızlığa mahkum ediyorlar. Bu yüzden 1915’ten günümüze insanlığa karşı işledikleri tüm suçları inkar ediyorlar. Ölülerimizin hakikatinden korktukları için toplumu, “kurgulanmış resmi hafızanın esiri  yapmak istiyorlar.

Türkiye’yi birbirinin acısına, hakkına, hukukuna yabancılaşmış, toplum olma vasfını kaybetmiş topluluklar ülkesi haline getirmek istiyorlar. Bunun için hak aramamızın kanallarını kapatıyor, barışın toplumsallaşmasını engelliyorlar.

Hrant’ımızı sırtından vurarak Halaskargazi Caddesi üzerinde, Tahir’imizi ensesinden vurarak Dört Ayaklı Minare’nin dibinde yüzükoyun düşürenler, onlarla birlikte, hak mücadelemizi de vurmak istediler. Ama onlara sözümüzdür; hakikatin, adaletin ve barışın egemen olması için yürüttükleri mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

“Ama”sız, “fakat”sız hiçbir ölümü kabullenmeyeceğiz. Israrla silahların susmasını, tüm sorunlarımızın konuşarak çözülmesini isteyeceğiz. İnsan hak ve özgürlüklerinin tanındığı, korunduğu ve geliştirildiği bir durum olarak gördüğümüz barışta ısrar edeceğiz.
Yok sayılan, inkâr edilen, yüzleşilmeyen her suçun bir sonrakini hazırladığının bilinciyle hakikati yaşatacağız.

Halkların onurunu hedefleyen zulüm mekanizmaları karşısında  susmanın, toplumsal bir suç ortaklığı olduğunun bilinciyle  susmayacağız.

Baskı rejimlerinin tüm gücünü saldıkları korku üzerinden var ettiklerinin bilinciyle korkmayacağız!

Bu toprakları insanlık suçluları için korunaklı bir cennet, hak ve özgürlük talep edenler için güvencesiz bir cehenneme dönüştürenlerden hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz.
Hiç şüphe yok ki bu toprakların kardeşlik ve özgürlük ülkesi olmasını engellemeye çalışanlar kaybedecek, acılarla sınanmış insanlarımız kazanacak; herkes için eşitlik, özgürlük ve barış düşümüz gerçekleşecek.

Gözaltında kaybedilen evlatlarımız için,

Avukatımız Tahir Elçi için,

Roboski için, Gezi için, Suruç için, Ankara için, Sur için, Hrant için,

Hakikat için, adalet için, barış için!”

TÜRKAN ELÇİ TAHİR ELÇİ'NİN AĞZINDAN HRANT DİNK'E YAZILMIŞ MEKTUP OKUDU

Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi söz aldı. Elçi, eşinin ağzından Hrant Dink’e yazılmış bir mektubu okudu.

Mektup şöyle:
“Kuşlar uçarken arkalarında hüzünler bırakır. 19 ocak ve 28 kasım, biri kış biri kışa üç kala, kalpten imanla dolu olanlara hüzünler bıraktı. Yitişimiz kış hüznüydü. Gidişimle sımsıcak telaşlarımız, bitmeyecek sandığım hayat gayelerini, yerdeki bazalt taşlara fısıldadım; taş beni durdu mermi durmadı.

Mazlumun acısını anlayabilmek için her şeyden evvel insan olmalı. Vicdan girdaplarında debelenmek için insanın vicdanı olmalı. Parmağı tetikte olan vicdandan nasip almaz.

Sizler beni Diyarbakır’da sonsuzluğa uğurladıktan sonra dostum Hrant beni karşıladı. ‘Erken geldin kardeşim, her zamanki gibi acele ettin’ diye sitem etti. ‘Dostluk yüreği acıyınca sitem edermiş’ dedim.

Nar yaprakları bizimle barışacak gözyaşlarımız durulacaktı. Nusaybin’de, Cizre’de, Sur’da ayakları çıplak çocuklar bir yataktan bir yorgandan ibaret hayatları el arabalarıyla taşımayacaktı… Yetimliğin, öksüzlüğün tadına bakmalarına mani olacaktık. Hrant kardeşim geride bıraktıklarım, yaşayanlar, yaşamayanlar, yeni doğanlar, torunların dedim çocuklarından selam var dedim.

Seni sürekli yad eden arkadaşların dedim, biliyorum dedi; her gün onları izliyorum. Bak bundan sonra sen de her gün göreceksin geriden kalanları. O an beni görmenin sevinci silindi. Yıllar öncenin, ebedi olmayan hayatına ait karanlık bir perde çöktü yüzünün çizgilerine.

Mesela tetiği ben gördüm Benim tetiğin ikiz kardeşiydi. Tetikçiler birbirlerine benzerler, katledilenlerin birbirine benzedikleri gibi. İkimizin de yüreği sızladı. Ölenlerin yüreği kurur sanmayın. Yürek çürümez. Bir tek yüreksizler toprak olup giderler.

Biz bulanık gölleri olan bir ülkenin sürekli temiz kalmayı isteyen nilüferleriydik. Nilüferler ki merhameti simgelerler.  Bu merhamet ve temizlik göldeki ruhu kirlenmişleri hep rahatsız etti… Savaş yüzyıllarında tekerrür eden oyunuyken bizler birer oyunbozandık. Ayaklar altında ezilen garibanların yüzü suyu hürmetine, hayatı barışla kafiyelendirmeye çalıştık.

Kuşlar uçarken arkalarında sadece hüzün bırakmaz, yüreğinde ince sızıyla kanayan kadınlar çocuklar ve kadınlar da kalır işte o zaman kıyametler kopar.

Unutmadan Hrant’ın selamlarını da ileteyim sizlere. Şu an beni dinleyen herkese, bulunduğumuz yer kadar sonsuz selam var. Barış adına, umut adına kardeşlik duygusunu gerekliliği ve yüceliği adına bütün ruhu şadların selamı var size. Bizi unutmayavağınızı biliyoruz, gözümüz arkada kalmayacaktır.

Elçi’nin mektubu sonrasında anma etkinliği sona erdi.” (MEDYA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Cizre'de yaralıları almaya giden ambulansa ateş açıldı

SONRAKİ HABER

Sahile bu kez aşk hikayesi vurdu...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...