18 Ocak 2016 00:53

İBB’de toplusözleşme sürecinde kim kazandı?

Paylaş

Birkan ACAR
Tüm Bel-Sen İZSU İşyeri Temsilcisi

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve bağlı kuruluşu ESHOT’ta, sendikamız Tüm Bel-Sen yetkili olmasına rağmen, Tüm Yerel-Sen ile toplusözleşme imzalandı. Emekçilerin iradesini ve onların örgütlü olduğu sendikayı -bütün itiraz ve hukuki sürece rağmen- hiçe sayan toplusözleşme sürecinden, emekçilerin lehine bir şey çıkmayacağını ifade etmiştik. Maalesef haklı çıktık. 

Tüm Yerel-Sen, geçmişten bu yana en çok kadrolaştıkları, kooperatif ilişkilerinden tutun da gerici-şoven bir anti propoganda faaliyeti yürüterek yetki alabildiği tek işyeri İZSU’dan kalkarak, yetkisiz olduğu İBB ve ESHOT’da çalışan binlerce yerel yönetim emekçisini temsilen (böyle bir hakkı olmadığı halde) üç oturumda sesiz sedasız bir toplusözleşme imzaladı. Öyle ki son gün dahi sözleşmenin nasıl imzalanacağı bilgisine sahip değildik. Oysa artık kapalı kapılar arkasında toplusözleşme pazarlıklarının sona ereceği, her oturumun emekçilerle paylaşılacağı, toplusözleşmenin onlara sormadan imzalanmayacağı ilan ediliyordu dağıtılan bildirilerde. Yemek ve ulaşım sorununu gün vererek çözeceğini, toplusözleşmeyle ek 500 lira ve 52 kontör ulaşım kartı alacağını vaat eden; işverenle aralarının çok iyi olduğunu (hatta hem sendika yöneticiliğini hem işveren temsilciliğini bağrında taşıyan) söyleyen Tüm Yerel-Sen yöneticileri, henüz yazdıkları yazıların mürekkebi kurumadan bir önceki toplusözleşmenin aynısını imzaladılar. AKP Hükümetinin arka bahçesi Memur-Sen ile imzaladığı 2016-17 yıllarını kapsayan toplugörüşmedeki artış kadar zorunlu artış yapıldı. Oysa bugün biz İBB emekçileri olarak bütün büyükşehir belediyelerinde çalışan emekçilerin kullandığı yemek, yol, kreş, sosyal tesis gibi haklardan yoksun çalışıyoruz. Ve önümüzdeki günlerde etkin ve birleşik bir mücadele yürütmezsek, bu TİS’e göre de 2 yıl boyunca, yine yol, yemek ve kreş hakkımız yok görünüyor.

2011’DE DE ONLAR KAYBETTİRMİŞLERDİ 

İBB emekçileri gerçekte ilk olarak 2011 yılında imzalanan toplusözleşmeyle hem ulaşım hem de yemek haklarını kaybettiler. O dönem emekçilerden kaçırılarak yapılan görüşmelerde yemek ve ulaşım hakkı toplusözleşme masasında teslim edilmişti. Daha sonraki dönemlerde ulaşım, yemek ve kreş hakkımızı talep ettiğimizde aldığımız yanıt hep, “2011 yılında sendika yöneticileri ‘Hepsi sözleşme içinde’ diyerek bu haklardan vazgeçtiler, şimdi geri veremeyiz” oldu. 2011 döneminde toplusözleşme masasından yol-yemek haklarımızı işverene teslim ederek kalkanlar; yıllarca sendikamızı yönettikten sonra, mali sekreterliğinden başkanlığına elinde olduğu halde “Bu sendika bölücü, aidatları da bölücülere gönderiyor” diyerek Tüm Yerel-Sen’i örgütleyenlerdir ve bize yine kaybettirdiler. 

Hemen belirtmek isterim ki sendikamız Tüm Bel-Sen’in birlikte değiştirebileceğimiz pek çok eksiği var. Fakat unutulmasın ki Tüm Yerel-Sen adı altında vaat dizip, sendikamıza ve örgütlülüğümüze saldıranlardır bu eksik ve yanlışların sorumlusu. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz toplusözleşme süreci işyerlerinden toplusözleşme taleplerinin alındığı, komisyonlarda tartışıldığı, yüzlerce arkadaşımızın yemek hakkı için belediye başkanlığı önünde yeryüzü sofralarında buluştuğu, yine yüzlercemizin ulaşım hakkı için turnike eylemleri yaptığı 5 ay süren bir mücadele sürecine dönüşmüştü. Bugün İBB emekçilerinin talepleri için bir tek açıklama, bir tek eylem yapmadan TİS imzalayanlar, geçen dönemde de bize yine kaybettirenlerdir. Yaptığımız eylemlere katılmadıkları gibi katılımı azaltmak için çalışan Tüm Yerel-Sen, işveren tarafından “onlarla imzalarız ha” diyerek bir tehdit de oluşturdu. Emekçilerin bölünmüşlüğünü fırsat bilen belediye yönetimi yürüttüğümüz mücadeleye rağmen bize “Kırk katır mı, kırk satır mı” dayatmasında bulundu. Oysa geçtiğimiz toplusözleşme dönemi taleplerimizin işyerlerindeki emekçilerle oluşturulması ve yürüttüğümüz mücadele açısından kazanmaya en yakın olduğumuz dönemdi. Fakat bizim bölünmüşlüğümüz ve Tüm Yerel-Sen’in emekçileri hiçe sayarak “kazanımsız bir sözleşme” olması için her düzeyde tutum alması, bize 2011’de masada verdiklerinden sonra ikinci kez kaybettiriyordu.

HAKLARIMIZ İÇİN BİRLEŞMEYE

Emekçilerin bölünmesi, gerici şoven bir propaganda ve düşmanlıkla karşı karşıya getirilmesi bizi zayıflatırken, açık ki egemen güçleri ve patronları güçlendiriyor. Sendikamızı bölücü ilan ederek, emekçilerin bölünmesine karşı koyan biz temsilci ve yöneticileri de hem adli hem de idari açıdan şikayet ederek hedef gösterenlerin, belediye emekçilerine verecek hiçbir şeyi olamaz. Düşünün ki AKP Hükümetinin bırakınız gazetecileri cezaevine tıkmasını, insanların facebook-twitter hesaplarındaki paylaşımlar üzerinden suç duyuruları ve soruşturmalarına karşı demokrasi mücadelesi vermesi gereken ve adı sendika diye geçen Tüm Yerel-Sen, aynısını işyeri temsilcisi olarak şahsıma yapıyor. Polis fezlekeleriyle emniyete çağrılıyoruz. Emekçiler arasında etnik kimliklerinden dolayı düşmanlık örgütlemek, onlardan yetki almayarak yetkiyi Valilik-Bakanlık-Belediye eliyle yetki çalmak serbest, bunlara itiraz etmek yasak! Aklıma hükümetin saldırılarındaki sınırsızca rahatlığına karşılık buna karşı fikir beyan edenlerin yaşadıkları geliyor. Ya da barış için akademisyenlerin imza vermesi linç sebebi ama Sedat Peker’in “Kanınızla duş alacağız” tehditleri alenen ve hiç takipsiz. O nedenle bu bölme, tehdit ve baskılara son vermek için bütün arkadaşlarımıza sendikamızda birleşme çağrısı yapıyoruz.

“İşverenle iyi ilişkilerimiz var, biz de işveren temsilcisiyiz” türünden lobici, işveren uzlaşmacı tutumun da iflasını bir kez daha göstermiştir bu toplusözleşme süreci. Yemek, ulaşım ve kreş hakkımız için bir 2 yıl daha bekleyemeyiz. İBB’de çalışan bütün emekçiler olarak birleşerek, taleplerimizi kazanmak için mücadele ettiğimizde yeni bir sözleşme ya da ek bir protokol yapmanın önünde hiçbir engel yoktur. Yeter ki birliğimizi sağlayarak, her türlü kazanımımızın ancak bizim mücadelemizle olacağını bilelim. Unutmayalım haklarımızı bölünerek ve oturduğumuz yerden vermek de, birleşerek, mücadele ederek kazanmak da bizim elimizdedir.

AKP Hükümetinin 657 sayılı kanunda yapmayı planladığı değişikliklerle iş güvencemizi elimizden almayı planladığı bugünlerde her zamankinden daha çok birleşmeye ve ortak mücadele etmeye ihtiyacımız var. O nedenle bütün emekçileri sendikamızda örgütlenmeye ve kazanmak için mücadeleye çağırıyoruz. İzenerji işçisinin bizim geriletemediğimiz aynı işverenden haklarını nasıl aldıklarını unutmayalım. Önce belediyedeki kamu emekçileri olarak sonra da taşeron-kadrolu-sözleşmeli bütün işçi arkadaşlarımızla birleştiğimizde kazanamayacağımız hiçbir hak yoktur.

Gücümüz birliğimiz, birliğimiz Tüm Bel-Sen’dir.
İşçi-memur birlik, iş ekmek özgürlük!

ÖNCEKİ HABER

NATO’nun 2. büyük askeri gücüne karşı direnen Hançepek

SONRAKİ HABER

İsrail neden Ürdün’den bu kadar çok işçi alıyor?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...