17 Ocak 2016 05:07

İhanet

Paylaş

Mehmet TARHAN

Memlekette yer yerinden oynuyor. Cumbabamızın anayasa manayasa dinlememesi, hatta fiili duruma uygun yasal düzenleme istemesinden mi? Yok! Sur’da, Cizre’de sokağa çıkma yasağı 40 günü aşmış, şehirler tankla topla dövülüyormuş, ondan mı? Yok! Koca koca bürokratlar, ilahiyatçı proflar çocuk tacizcisi çıkmış ondan mı? Yok! Dolar almış başını gitmiş, işsizlik rekor kırmış ondan mı? Yok! Soma katliamı davasında şikayetçiler yavaş yavaş geri çekilmek zorunda bırakılıyor, Ethem’in, Abdocan’ın davası sürgün edildikleri yerlerde sessiz sedasız sürüyormuş, ondan mı? Yok! Çoluk çocuk, bebekler hükümetin kendi siyasi çıkarı için başlattığı savaş yüzünden ölüyormuş, gençler, kadınlar infaz ediliyor, ülkenin bir bölümü topluca göçertiliyor, soykırımın topraklarında bir yenisi daha yaşanıyormuş, ondan mı? Yok! “Çocuklar ölmesin” diyenler linç ediliyor, özür üstüne özürler dileniyor, şehvetle tasmalar yalanıyor, efendinin ayaklarına kapanılıp şefaat göstersin diye karınlarını açıp sırtüstü debeleniyormuş amiral gemileri, gemilerin sahipleri, tayfaları, ondan mı? Yok! Allahın günü gazeteciliğin çanak yalamak olmadığını bilen gazeteciler gözaltına alınıyor, işkence görüyor, tutuklanıyormuş ondan mı? Yok! 
Liste bütün sayfayı dolduracak kadar uzatılabilir. Ama liste bir köşe için de, bir kişi için de, bir ülke ve halk için de çok uzun, çok fazla. Bu ağır bombardımanla vicdanından, analitik düşünceden, ahlaktan, insanlıktan arındırılmış devasa bir kitle şimdi “Devletler tüm yurttaşlarının can güvenliğinden sorumludur, müzakereye dönülsün, insanlar ölmesin” diyen akademisyenlerin üzerine salınmış durumda. Cumbabası önde, tasmalarını sıkı sıkı tuttuğu yargısı, medyası, bürokrasisi, güya özerk kurumları, üniversite yönetimleri arkasında esiyor, gürlüyor, yağdırıyorlar. Barış diyen akademisyenler kan banyolarıyla, işsizlikle, linçle, sürgünle tehdit ediliyor, yargısı ayrı idaresi ayrı soruşturmalar açıyor. Toplu akademisyen gözaltıları yaşanıyor.

Peki şimdi sayıları 2 bini aşan akademisyenlerin imzası neden bu kadar öfkelendiriyor TC devletini? Zombileştirdiği kitlenin yaptıklarını anlamak güç değil, neresi işaret edilirse o tarafa linçe yöneliyorlar; kah HDP’nin büroları, kah Selendi’deki gibi Romanlar, kah gayrimüslimler, her daim Kürtler. Entelektüel her türlü faaliyeti, düşünmeyi, konuşmayı, yazmayı, tartışmayı “entellik” diye aşağılamak beynine kazınmış; elinde işe yaramazlık duygusuyla içi doldurulmuş bir kalabalığa katılma güdüsünden başka bir şeyi kalmamış bir kitleden halihazırda kendisini, yapıp ettiklerini sorgulamasını beklemek abesle iştigal. O yüzden bu linç güruhlarına işaret eden parmağın sahibinin neden bunu yaptığını anlamaya çalışmak daha manalı. 

Erdoğan’ın Feyzioğlu ile de Ergenekon’un, 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın anlı şanlı paşalarıyla da aslında aynı hizada olduğunu, aralarındaki güç mücadelelerinin bile devletin bekası ile sınırlı olduğunu Kürt’le ilgili her durumda görüyorduk zaten. Ama Barış İçin Akademisyenler onlara kıyameti gösterdi. O yüzden deliye dönmüş durumdalar. Korkuyorlar çünkü, akademisyenler şimdiye kadar ülkenin batısında uyanması beklenen vicdanı uyandırma yönünde büyük bir adım attı. Fakat bu metin “çocuklar ölüyor, yazıktır” demiyor, aksine sorumluluk duyuyor, sorumluları açıkça söylüyor ve dahası o beklenen vicdanın salt bir acıma duygusu, üzüntü değil siyasi bir seçim olduğunu ortaya koyuyor. İktidarlar, sömürgeciler acıma duygusundan, üzüntüden korkmazlar ama siyasi bir vicdandan ölesiye korkarlar. Çünkü siyasallaşmış bir vicdan acıdan felç olmaz, dumura uğramaz; haksızlığın karşısında durur, hesap sorar. Bedel ödemeye hazırdır, çünkü siyasileşmiş bir vicdanla sessiz sedasız yaşamaya katlanmak egemenlerin hayal bile edemeyeceği kadar büyük bir bedeldir. Siyasallaşmış vicdan yurttaşın siyasi bir özneye dönüşmesi demektir ki bakmayın laflarına; hiçbir iktidar özneleşmiş yurttaş istemez. O yüzden “hain” diyorlar, “ihanet” diyorlar. Çünkü yurttaş değil “besleme” istiyorlar. Sömürgecilikle semiren TC önlerine attığı kırıntılar karşılığında orta sınıfların biatını bekledi hep ve çoğunlukla da elde etti. 

Barış İçin Akademisyenler muhtemelen türlü zulme uğrayacaklar. Ancak o kırıntılara tamah etmemenin onuru hiçbir zulme boyun eğmeyecek kadar dirençlidir, biliyorlar. Egemenler de biliyor, bugün Kürdistan’da görüyor; insan onuru ayağa kalkmayagörsün ne tehdit, ne zindan, ne tank, ne top işler ona. Onur da cesaret de korkudan daha bulaşıcıdır. 

Hani demiş ya Cumbaba, “Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle birlikte olanlar zalimdir” diye. Sadece cümleyi alıp şöyle diyelim biz de: Bozuk saat bile günde bir defa doğru gösterir. Doğrudur, “Zalimle birlikte olan zalimdir!” Çarşaf çarşaf yayınlanan o “hain” listeleri, yoldaşların adlarını unutmamak saklanıyor bir yerlerde. Vakti zamanında öyle bir listeyi koynunda taşıyan bir kadın tanımıştır, ancak heceleyerek okuyabilen. Zalimlerin değil, ona karşı duranların isimleri ancak o koyna girmeyi hak eder! Bunu hak etmiş olmanın ötesinde de insan ne için yaşar ki? Varsın “Hain” desinler ağız dolusu!

ÖNCEKİ HABER

Bereketli bostanlar yok olurken...

SONRAKİ HABER

Zamanların en iyisi, zamanların en kötüsü: Alaturka McCarthyciliğin sınırları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...