16 Ocak 2016 00:53

Avrupa basını: Sorumlu Erdoğan’dır

Paylaş

Sultanahmet Meydanı’nda yaşanan ve 10 kişinin ölümüne neden canlı bomba saldırısı Avrupa basınında büyük yankı buldu. Avrupalı gazeteciler, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarından sonra tekrarlanan 5 cihatçı terör saldırısında esas sorumlu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın izlediği politikalar olarak gösteriyor. Farklı AB ülkelerinde yayımlanan gazetelerde öne çıkan konuların başında Erdoğan’ın Suriye politikasında, Esad ve Kürtlere karşı sert, IŞİD’e karşı muğlak bir çizgi izlemesine dikkat çekiliyor. Fransa’da yayımlanan birçok makaleden derlenen yazıda Türkiye’nin artık Avrupa’nın barut fıçısı haline geldiği ifade ediliyor. 

İngiliz Telegraph gazetesinden seçtiğimiz makalede. Cumhurbaşkanının Suriye çatışmasında hangi tarafta oluğuna karar vermesinin zamanının çoktan geldiği belirtiliyor. Almanya’dan Der Spiegel dergisi ise IŞİD’in Türkiye içerisinde güç kazandığına dikkat çekerek saldırının aynı şekilde Türk hükümetinin net olarak tavrını ortaya koymak  zorunda olduğunu ifade ediyor. 


FRANSIZ BASINI: ERDOĞAN /MUĞLAKLIĞIN FATURASI/NI ÖDÜYOR

Le Point 

İstanbul’da salı günü on kişinin ölmesine neden olan ve Türk hükümeti tarafından IŞİD’in yaptığı açıklanan intihar saldırısından sonra Fransız basınında; ‘İslamcı muhafazakar’ olarak nitelendirdiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Muğlaklığın faturasını ödediğini” ve “Türkiye’nin ise Avrupa’nın barut fıçısı” olduğunu belirten yazıları öne çıktı. 

Liberation gazetesine göre Türkiye artık “Avrupa’nın barut fıçısı” haline geldi. Makaleyi kaleme alan Marc Semo, “İktidarda olan Türk İslamcı muhafazakarlar uzun süre cihatçı güçlerinin yıkılmasına öncülük ettikleri Beşar Esad’a ve Kürtlere karşı etkili savaşçılar olduğuna inandıklarını” hatırlattıktan sonra Ankara’nın “İslam devletine karşı savaşı gerçekten sadece geçen yaz başlattığının” altını çiziyor. 

‘SURİYE POLİTİKASININ FATURASI’

Alsace gazetesinden Raymond Couraud ise “Erdoğan’ın “Muğlaklığın faturasını ödediğini” düşünüyor. “Türk yöneticisi tehdidin gerçek boyutlarının neler olduğunu gerçekten anladı mı acaba?” diye sorguluyor. Figaro gazetesinden Philippe Gelie ise “IŞİD bizleri nasıl değerlendiriyorsa Erdoğan’ı da artık aynı şekilde değerlendiriyor” diye durumu tarif ediyor. Ona göre “(Erdoğan) için durum artık ne kadar can sıkıcı olursa olsun, kendi kendini düşürdüğü tuzaktan çıkmanın tek yolu var: Tüm hayallerini ve uzlaşmacı çizgisini bırakarak diğer NATO müttefiklerinin yürüttüğü savaşa temelli katılmak”. 

Charente Libre gazetesinden Jean-Louis Hervois “Türkiye uzun süre Suriye sahnesinde, Esad’a muhalif güçler ile Kürtlere karşı iç savaş arasında bulanık bir rol” üstlendiğini tahlil ettikten sonra, o da bugün “Türkiye bunun faturasını ödüyor” diye ifade ediyor. Haute-Marne gazetesinden Patrice Chabanet ise “Türkiye’nin çift taraflı oynadığına” dikkat çekiyor. Nouvelle Republique gazetesinden Denis Daumin “Ankara’nın İslamcı muhafazakar rejimin tüm muğlak tutumlarını” teşhir ettikten sonra bu iktidarın “birileri için müttefik, başkaları için destek, diğerleri için müşteri” olduğunu belirtiyor. Le Republicain lorrain gazetesinden Xavier Brouet için ise “Türkiye artık açıktan hedef tahtasına konulmuştur”. Ona göre Türkiye saldırısı bir defa daha “İslam devleti ile uzlaşmanın ne kadar boş olduğunu gösteriyor”. Gazeteci Türk Cumhurbaşkanının uzun süre “NATO içerisinde müttefiki Amerika ve IŞİD kasaplarına karşı nispi teveccühü arasında tango dansı yaptığını” belirtiyor. Est republicain gazetesinden Alain Dusar ise Türklerin yüzde 21’inin “IŞİD’in İslam’ı temsil ettiğini” düşündüğünü belirttikten sonra “Türk meyvesi artık kurtlanmıştır” diye ifade ediyor. 

(Çeviren: Deniz Uztopal)


TÜRKİYE SURİYE’DE HANGİ TARAFTA OLDUĞUNA KARAR VERMELİ: IŞİD’İN Mİ YOKSA BATI’NIN MI?

Con COUGHLAN
The Telegraph

İstanbul’da IŞİD ‘in gerçekleştirdiği intihar saldırısı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın Kürtleri dert etmeyi bırakıp İslami tutuculuk ile uğraşması gerektiğini gösteriyor. IŞİD’e karşı savaşma konusunda Erdoğan’ın tutumu çelişkilerle dolu. Bir yandan uzun zamandır NATO ile ittifakta olan ve sınır paylaştığı komşusu Suriye’de nefret dolu halifesini yaymak isteyen IŞİD’i yok etme konusunda iddialı bir ülkenin lideri. Türkiye’nin güneyi İncirlikten sürekli hem ABD’nin F16-ları hem de insansız savaş uçakları IŞİD’i hedef alıyor, üstelik Türkler de IŞİD’i hedef alan saldırılar yaptı.

AB liderleri geçtiğimiz kasım ayında Türkiye’ye 2 milyar sterlin acil yardım verdi. Ama Erdoğan parayı kabul etmekte hızlı olmasına rağmen, göç yığınına engel olmak konusunda pek de ilgili değil. Ama Erdoğan ne kadar Türkiye “Terör grupları için en büyük hedef” dese de, kendisinin Türkiye sınırlarında gerçekleşen yüksek değerdeki kaçakçılığa göz yumması yüzünden çifte standart uyguladığı yönünde şüphe duyuluyor ve suçlanıyor.

Türkiye sınırlarını sürekli kaçak yollardan elde ettiği paralar ve yeni üyeler olmadan IŞİD’in halifesinin devam etmesi çok zor. Fakat NATO ülkeleri birçok kez Türkiye’den sınırlarını kapatması için bir çalışma talep etmesine rağmen, Ankara bu konuda kararlı bir girişim yapmaktan kaçındı. Aynı şekilde Türkiye’nin göçmenlik krizine gösterdiği hevessiz yanıt şimdi tüm AB’nin sınırlarında bir güvenlik tehlikesi oluşturuyor. Bir milyonu aşkın sığınmacının birçoğu Türkiye’den çok tehlikeli bir yolcukla Ege denizi üzerinden Yunanistan gibi AB ülkelerine ulaşıyor. (...) Şimdi ise Erdoğan’ın cevaplaması gereken soru şu: IŞİD üyesi bir teröristin gerçekleştirdiği sanılan en az 10 kişinin ölümüne ve daha bir çok kişinin yaralanmasına sebep olan İstanbul’da gerçekleşen intihar saldırısının ardından, Suriye krizine karşı şimdiye dek gösterdiği muğlak tutumunu devam ettirebilecek mi?

Gizlice IŞİD’in kaçakçılık operasyonlarına göz yummak ancak IŞİD Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturmadığı sürece devam ettirebilir. Eğer İstanbul’daki bombanın sorumlusu IŞİD ise, ki öyle görünüyor, Türkler için bu önemli bir kırmızı çizginin aşılması demektir, ve IŞİD’in sonunu getirmeyi hedefleyen ABD’nin başını çektiği hava saldırı kampanyasının geleceği için önemli bir gelişme.

Geçtiğimiz haftalarda İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin Suriye krizinin çözümündeki önemli rolünden bahsedildi. Rusya’nın desteği ile Şii İran Esad rejimini kurtarmayı amaçlıyor. Diğer yandan Sünni Suudi Arabistan hem Esad’ı hem de IŞİD’in kökünü kurutmak istiyor, fakat Suudilerin başını çektiği 34 üyesi olan IŞİD’e karşı koalisyon kurulduğundan beri bu amaca ulaşmak gittikçe daha fazla zorlaşıyor.
Bu bölgedeki iki büyük gücün amaçları küçümsenmemeli fakat Türkiye’nin potansiyel rolü bunlardan daha da etkili olabilir tabii Erdoğan Suriye çatışmasında hangi tarafta oluğuna karar verebilirse.

Mesela, eğer Suriye’nin IŞİD’in elinde olan bölgeleri ve Türkiye arasındaki tüm sınırlar kapatılsa, Türkiye’de kaçak petrol satışlarına dayanan IŞİD’in ekonomik gücü çok büyük darbe alabilir. Bölgedeki birçok uzman, bu kaçak gelir olmadan IŞİD’in sözde halifesi çok değil, bir kaç hafta içerisinde yıkılacağına inanıyor.
Bu konuya daha büyük önem vererek Erdoğan Avrupa’ya yığılan göçmenlik sorununu da azaltabilir, böylece Balkanlardan tut Berlin’e kadar hükümetlerin çoğunun üzerindeki baskı azalır. Suriye sorununda daha olumlu bir rol oynamak için, Erdoğan öncelikle, IŞİD’e karşı tek etkili kara hareketi olan Kürtlere karşı olan saplantısından vazgeçmeli. Türk hükümetinin korkusu Kürtlerin IŞİD’e karşı her kazanımının Kürtlerin bağımsızlık mücadelelerini güçlendireceği inancı, mesela geçen yıl Kürtlerin Kobane’yi IŞİD’den kurtarması gibi. Aslında Suriye’de Kürtlerin tek derdi bölgeyi IŞİD’in elinden kurtarmak. İstanbul’daki patlamadan sonra, Erdoğan Kürtlerin problemlerinin en küçüğü olduğunu ve eğer gelecekte olası terör saldırılarını önlemek istiyorsa yapacağı en iyi şey IŞİD’e karşı uluslararası kampanyayı desteklemek olacaktır.

(Çeviren: Çınar Altun)


IŞİD’İN HAİN HESABI

Christoph SYDOW
Der Spiegel

Türk hükümeti Alman turistlere yönelik saldırıyı IŞİD’in yaptığını açıkladı. Terör örgütü susuyor ama saldırı tam da cihatçıların stratejisiyle örtüşüyor. 

Canlı bomba aracılığıyla Alman turistlerinin öldürülmesinin üzerinden 24 saatten fazla zaman geçti, henüz saldırıyı kimse üstlenmedi. Ne Kürt ayrılıkçıları ne de İslamcı teröristler... 

Türk hükümeti oldukça hızlıydı: Birkaç saat içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı bombanın Suriyeli olduğunu açıkladı. Parçalanmış organlara bakarak suçlu tespit edilmişti. Canlı bombanın 5 Ocak’ta İstanbul’da sığınmacı olarak kayıtlara geçirildiği bildirildi. 

Suudi Arabistan İçişleri Bakanı, Londra’da yayımlanan al Hayat gazetesine teröristin adının Nabil Fadlı olduğunu ve 1988’de Suudi Arabistan’da doğduğunu bildirdi. Suudi Arabistan’ı altı yaşında terk etmiş ve Suriye vatandaşlığına geçmişti. 

Bu arada Türk polisi üç Rus’u saldırıyla ilişkileri olduğu gerekçesiyle tutukladı. IŞİD’le bağlarının olduğu söylendi. Daha önce de Başbakan Davutoğlu, IŞİD’i suçlu olarak ilan etti. Bu oldukça dikkat çekici, çünkü önceleri Ankara, çoğunlukla saldırıları PKK’nin yaptığını iddia ederek Kürt ayrılıkçılara yönelik askeri operasyonlarının bahanesi yapardı. 

İstanbul saldırısı, yarım sene içinde IŞİD’in hesabına yazılan üçüncü büyük saldırı. 

20 Temmuz’da bir canlı bomba Türkiye-Suriye sınırındaki Suruç’ta Kobanê’nin yeniden inşası için yardım etmek üzere yola çıkan 34 genci kendisiyle beraber öldürmüştü. 

10 Ekim’de Ankara’daki barış eylemi sırasında iki canlı bomba 102 kişiyi katletti. Bu saldırı, Türkiye tarihinin en ağır saldırısıydı. 

Bu saldırılardan hiçbirini IŞİD üstlenmedi. Halbuki terör örgütü, yaptığı her saldırıyı anında üstlenmekteydi. Örneğin Rus yolcu uçağının Sina Yarımadası’nda düşürülmesinin üzerinden birkaç saat bile geçmeden IŞİD sorumluluğu üstlendi. Paris saldırısının ardından da Cihatçılar ‘Biz öldürdük!’ diye gururla açıkladılar.  
IŞİD, Türkiye’deki saldırıları bilinçli olarak üstlenmiyor. Belki de halkın içinde kendine duyulan sempatinin azalmasını istemiyor. Seçilen hedefler de bu düşünceyi destekler şekilde; Suriyeli IŞİD karşıtlarına yönelik intikam saldırıları ve sınırdaki askerlere yönelik tek tek saldırılar dışında kurbanlar hep hükümet karşıtları arasından seçildi. Suruç’taki kurbanlar sol eylemciler ve Kürt muhalifleriydi. 

Şimdi de İstanbul’da Aya Sofya ile Sultanahmet Cami arasında, şehrin sembolik ve en beğenilen bölgesinde dolaşmakta olan turistler öldürüldü. Alman turistlerin bilinçli olarak hedef alınıp alınmadığı henüz açıklığa kavuşturulmuş değil. Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maizière, Almanlara yönelik bilinçli bir saldırı olmadığı düşüncesinde. 

Ancak kurbanların Alman olması teröristlerin hesabına çok uygun: Cuma gününden beri iki Alman Tornado’su Irak ve Suriye’de IŞİD’e yönelik saldırılara katılıyor. Bu müdahalenin Almanya’da da tartışmalı olduğunu cihatçılar çok iyi biliyor. İstanbul’daki saldırı, Federal Almanya’nın IŞİD’e karşı mücadeleye katılmamasını isteyenlerin ellerini güçlendirecek. 

Saldırı, Almanya’daki İslam karşıtı atmosferi kızıştırmaya da hizmet ediyor. Almanya yüz binlerce Suriyeli sığınmacıya kucak açarken bir Suriyeli terörist Alman turistleri öldürdü! Böylece, PEGİDA; AfD vb. ırkçıların değirmenine su taşınmış oldu. IŞİD’in stratejisi Avrupa toplumlarını, burada yaşayan İslam azınlığına karşı kışkırtmak, onları birbirine düşürmek. Avrupa’daki Müslümanların dışlanıp damgalanmaları ve kolayca cihatçıların kucağına düşmeleri esas alınıyor. Almanya’da toplumsal atmosfer düşmanlaştırıldıkça her iki taraftan radikaller oyunun kurallarını belirleyecekler. 

Saldırı Türk hükümetini net olarak tavrını ortaya koymaya zorunlu kılıyor. Suruç ve Ankara saldırılarından sonra hükümetin tepkisi IŞİD’e karşı sembolik askeri saldırılarla sınırlı kaldı. Asker, aylardan beri öncelikli olarak ülkenin güneydoğusundaki ayrılıkçı Kürtlerle savaşıyor. 

Şimdi Cihatçılar Türkiye’nin en büyük şehrinin göbeğinde ülkenin en önemli kazanç kaynaklarından turizmi hedef alarak saldırdılar. Bu durum belki Türk hükümetinin uyanıp politikasını değiştirmesi için yeni bir alarm olabilir. 

Özetleyecek olursak: Birçok veri İstanbul’daki terör saldırısının sorumlusunun IŞİD olduğunu gösteriyor. Alman turistlere yönelik saldırı Alman ordusunun IŞİD’e karşı operasyonlara katılmasından birkaç gün sonra yapıldı. Cihatçıların stratejisine uygun olan başka bir şey daha var: Alman turistlerinin Suriyeli bir terörist tarafından öldürülmesi Almanya’daki İslam karşıtlığını arttırarak Almanya’nın Suriye’den gelen sığınmacıları kabullenme isteğini de azaltabilir. 

(Çeviren: Semra Çelik)

ÖNCEKİ HABER

Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgelere devlet engellediği için yardım ulaşmıyor

SONRAKİ HABER

Beyaz Show’da ‘Ayşe öğretmen yalnız değildir’ sloganı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa