Eğitim sisteminde iki şey eksik; eğitim ve sistem!
Ezgi ALGÜL
Aydın
“Lise; 14-18 yaşlarındaki öğrencileri, en az dört yıllık bir eğitimle yükseköğretime hazırlayan ortaöğretim kurumudur. Lise, ilköğretimin ardından Türk eğitim sistemine göre zorunlu okullar sınıfına alınmıştır.”
Lisenin sözlük tanımı bu şekilde. Bu tanım bir bakıma doğru aslında. Lise, yükseköğretim kurumlarına hazırlayan daha iyi bir geleceğe ulaşacağımız bir merdiven. Gelecekteki bir sürü diplomalı işsizden biri olmamak için bu dört senede kendimizden uzaklaşarak ve bedeller ödeyerek geçiyor. Hikaye de burada başlıyor...
Son zamanlarda iyice kendimi yaşamdan soyutlanmış hissediyorum. İçerisinde bulunduğumuz eğitim sistemi pek bir yarar sağlamadığı gibi bize psikolojik sıkıntılar yaşatıyor. Hemen hemen iki ay sonra gireceğimiz sınav bu maratonunun ilk koşusu. Üstelik bu yarışta kimse eşit şartlarda girmiyor. Her sene olduğu gibi sorular kimilerinin kulağına fısıldanacak bizler ise ‘emeğiniz emanetimizdir’ zırvalığı söylenerek saçlarımıza kadar aranarak birer suçlu gibi sınav salonuna alınacağız.
Bizim eğitim sistemimizde iki şey eksik. Birincisi eğitim, ikincisi sistem.
SİZCE NASIL?
OECD’in eğitim raporuna göre Türkiye 76 ülkeden 41.cisi bu da eğitim sistemimizin nasıl bir halde olduğunun göstergesi. Tabi bu eğitim sistemi zıtların birlikteliğinden oluşuyor. Yani bizlere göre kötü iken bazılarına göre çok iyi. Bizler oldukça yüksek eğitim basamaklarını tırnaklarımız ile çıkmaya çalışırken bazıları o basamakları para destelerinin yardımı ile kolayca çıkacak. Yanlış anlamayın bu duruma özendiğim falan yok. Ben bir emekçi çocuğuyum ve bir başarıda emeğim yoksa onu başarı saymam zaten.
Bu konuda iki arkadaşıma eğitim sistemi ‘sizce nasıl?’ diye sordum. İkisi de eğitimin bireyin ilgi alanlarına göre şekillenmesi gerektiğini düşünüyorlardı... Benim ve çoğu öğrencinin bir gününü özetleyeyim. Okuldaki derslerin bitmesinin ardından kurslardaki derslere gideriz. Eve gelince ise yemek yedikten sonra tekrardan dersin başına otururuz. Halsizlik hemen kendisini göstermeye başlar. ‘Net yükselteceğim’, konu bitireceğim derken hiç dergi kitap okuyamadığımı fark ediyorum. Elime ne zaman bir kitap alsam 10 dakika içinde kendimi rüya içerisinde buluyorum.
İşte tam da istedikleri! Ders harici bir şey düşünmemizi istemiyorlar. Topluma, gündeme yabancılaşmamızı istiyorlar. Dogmalar ile gelecekte olmamızı istedikleri itaat eden, sorgulamayan bireyler yaratma süreci aslında bu sınav süreci. Bu da bir nevi sömürü oluyor. Bir de buna okulumuzda yaşadığımız sorunlar eklenince işler içinden çıkılmaz hal alıyor.
Tüm bunlar öğrencilerin ortak sorunları. Çözüm de çok basit! Bağımsız, bilimsel, parasız eğitim! Ama bu haklı talebimizi bizlere vermemekte kararlı sistem. Bunu biz öğrenciler sesimizi yükselterek paranın sağır ettiği kulaklara duyurmalıyız. Çünkü eşit ve özgür bir gelecek bizim hakkımız!
Evrensel'i Takip Et