04 Ocak 2016 12:15

1994’te dokunulmazlığı kaldırılan Dicle: O zamanki durumdan ders almadıkları görülüyor

Paylaş

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanları Hatip Dicle ile Emine Ayna yaşanan çatışmalı ortam ve hükümetin siyasilere dönük söylem ve uygulamalarını değerlendirerek ortak bir basın toplantısı düzenledi. 

DTK Eş Başkanı Dicle, “HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla tehdit edilmesi ayrıca düşündürücü bir konudur. Bende sorunun çözümü konusunda çaba sarf ettiğimiz bir süreçte, 2 Mart 1994 darbesi olarak adlandırılan bir süreçte gözaltına alınmış ve meclisten kovulmuştuk. 10 yılı aşkın bir süre sonra halkın arasında fiziki olarak katılmıştık. O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor” dedi. 

‘TÜRKİYE HALKLARININ ORTAK GELECEĞİ İÇİN AKLIN VE MANTIĞIN SESİNİ SELENDİRECEĞİZ’

DTK Konferans Salonu’nda düzenlenen basın toplantısını çok sayıda gazeteci izledi. İlk olarak DTK Eş Başkanı Hatip Dicle konuştu. Bölgede süren çatışmalı ortamı değerlendiren Dicle, “Ülkemizde Kürt halkına karşı Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana birçok kez tekrarlanan ve adına tenkil,  imha denilen savaş konsepti denilenin bir yenisini yaşıyoruz. Her gün sivil ölümü olmak üzere, giderek sadece bir bölgeyi değil Türkiye’nin tüm coğrafyasını tehdit eden karanlık bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu dönemlerin en tehlikesi aklın ve mantığın sesinin silah sesleri arasında bastırılmasıdır. Ama biz tarihe not düşmek, Türkiye halklarının ve Kürt halkının ortak geleceği için aklın ve mantığını sesini seslendirmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

‘DTK KONGRESİ’NİN KARARKLARININ İHANET OLARAK TANIMLANMASI KABUL EDİLEMEZ’

DTK Kongresi’ne atıfta bulunan ve kongre kararlarına dair özet yapan Dicle, "4 Kurum olarak günlerce sürdürdüğümüz tartışmalar sonucunda bir deklarasyon yayınladık. Bunu bir teklif olarak ileri sürmüştük. Tekrardan görüşme ve diyalogu öne süren bir içeriğe sahipti. Bir hafta boyunca eleştiri ve destekleri dinledik. Ama hakaret boyutlarına vara bilen, ihanet belgesi olarak değerlendirmeleri de şiddetle reddediyoruz. Bu siyasi çözüm deklarasyonun içeriği yeni değildi. 2005 yıllından bu yana Kürt siyasal hareketinin Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmesinin daha da derinleşmiş ve somutlaşmış haliydi. Dönemin nazikliği gereği, bir görüşme diyalog sürecine hizmet etme ve var olan sürecin sonlanması için Kürtlerin ne düşündüğünü ortaya koyan bir manifesto niteliğindeydi. Bu amacımızın gelişme temelinde ilgili çevrelerin bu mesajı aldıklarını düşünüyorum. Bizi düşündüren Sayın Erdoğan'ın tavrıydı. 2013 yılının başlarında Sayın Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecinin başlarında Erdoğan şöyle diyordu: ‘Eyalet sisteminden korkmamalıyız. Bunlar Üniter yapıya ters değildir’. Bu açıklamayı yapan kişi daha 3 sene geçmeden, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde de en temel gündem olan talepleri ihanet olarak tanımlaması bizim açımızdan kabul edilemezdir” değerlendirmesinde bulundu. 

‘DERS ALMADIKLARI GÖRÜLÜYOR’ 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP cenahı tarafından gündeme getirilen HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve belediyelere kayyum ataması tehdidini de değerlendiren Dicle, “HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla tehdit edilmesi ayrıca düşündürücü bir konudur. Bende sorunun çözümü konusunda çaba sarf ettiğimiz bir süreçte, 2 Mart 1994 darbesi olarak adlandırılan bir süreçte gözaltına alınmış ve meclisten kovulmuştuk. 10 yılı aşkın bir süre sonra halkın arasında fiziki olarak katılmıştık. O zaman ki durumdan bu günkü siyasetçilerden bir ders almadıkları görülüyor. Bir çözüm olmadığının en önemli örneğidir. Demek ki çözüm bu değildir. Demokratik kanalları kapatmak sürekli şiddet alanını tetikler. Eğer siz demokratik siyaset kanallarını tıkatırsanız, şiddeti teşvik edersiniz, şiddeti teşvik edenler bu şiddet ortamında boğulurlar. Toplumsal bir yasa çıkarılmalı. Bu toplumsal anayasanın çıkarılması ise devletin görevidir” diye konuştu.  Bu tehditlerin sonlandırılması gerektiğini olası durumların bir çözüm getirmeyeceğinin altını çizen Dicle şöyle konuştu, “Kürt halkının siyasi temsilcilerini, 94 yılında olduğu gibi ikinci kez bir meclisten kovma hareketi, birliğe değil, bir kopuşa, ayrılığa hizmet eder. Bunu sadece kendi halkımız için söylemiyoruz, tüm halklara ifade ederek; bu hedef gösterme, bu dokunulmazlığı gündeme getirme konusunda tavır almalıdırlar diyoruz. Bunun ortaya çıkaracağı sonuç daha tehlikeli olur. Biz bunu Türkiye'nin demokrasi güçlerine, tüm kesimlerine not düşmek için bir duyarlılık yaratmak için söylüyoruz. Devletin dikkate alıp almayacağı bizim için ikinci sırada kalır. Türkiye'yi dış müdahalelere açık hale getirir. Ortadoğu'nun kan revan olduğu bir süreçte, demokratik siyaset yollarını tıkatmak, sorumlu siyasetçilerin işi olamaz. Bütün bu uyarılarımızın devlet nezdinde karşılık bulut bulmayacağı bir yana, sermaye kesimleri dahil, emek güçleri, demokrasi güçleri dikkate almalıdır. Bir on yıl sonra dönüp baktığımızda aklın yolu da dillendiriliyordu denilebilsin”. 

‘35 GÜNLÜK BEBEK ÖLDÜRÜLÜYOR, SOFRADA İNSANLAR ÖLÜYOR KAMUOYU BUNU GÖRMELİ’

Dicle’nin ardından DBP Eş Başkanı Emine Ayna değerlendirmelerde bulundu. Ayna, sözlerine Bölgede incelemelerde bulunmak üzere İdil’e gitmek üzere giden ve engellenen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel ve beraberindeki heyete dikkat çekerek başladı. Ayna, “Arkadaşlarımız engellendi. Sadece omların Şırnak'a girişleri Şırnak Valisi tarafından engellenmiştir. Yani hukuk bir kişiye göre uygulanıyor. Kimseye yasak yok sadece oradaki heyete yasak var. Bu hukuksuzluğun ortadan kalkmasına çalışıyorlar” dedi. Sokağa çıkma yasakları ve bölgede uygulanan devlet şiddetine vurgu yapan Ayna,  Buradan artık çağrımız devlete değil, devlet Kürt sorununu çözmeme kararı vermiş, demokratik yollarla bu sorunu çözmeye çalışanları katletme politikası devreye sokmuş. Biz buradan kamuoyuna sesleniyoruz. Bu sorun nasıl çözülecek. Şiddetle mi çözülecek. Bugün uygulanan şiddetle çözüm çabasıdır. AKP'nin uyguladığı budur. Sorunu yaşayan Kürtleri ortadan kaldırmakla şiddeti kullanarak ortadan kalkar. Söz konusu devlet denilerek 35 günlük bebek katlediliyor. Ya da dün surda bir kadın sofrasında otururken katledildi. Devlet sokağa çıkmayan kadını evinde katletti. 35 günlük bebek evinde katledildi. Sokakta değil. Bugüne kadar ki sivil ölümlerin çoğu ya evinde ya da evinin önünde katledildi. Kamuoyunun görmesi gereken budur” diye konuştu. 

‘DEVLET İNTİKAM DUYGULARIYLA YÖNETİLMEZ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren Ayna, “Devlet intikam duyguları ile yönetilemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı şey intikam alma duygusudur. Devletin yönetme görevi halkların hakkını korumaktır. Anayasa'nın görevi halkların haklarını güvenceye almaktır. Demokrasi yok zaten. Tüm siyaset kanallarını kapatıyor. Bundan sonra ki sorun çözüm yöntemleri şiddettir. Bunu sadece Kürtlere yapmıyor. Gazetecilere yapıyor, halka yapıyor. Kamuoyu bunu artık görmeli” diyerek tüm halklara bölgede yaşananlara ve yapılan hukuksuz uygulamalara karşı tepki göstermeye ve bir arada durmaya çağırdı. 

‘BELEDİYELERE KAYYUM TEHDİDİ FAŞİZMDİR’

Belediyelere kayyum atanması ve HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması tehditlerini değerlendiren Ayna, “belediyelere kayyum atamak faşizmdir. Halkın iradesini kabul etmemektir. Halkın iradesini tecavüz, hırsızlık, gasp nedeniyle değil de siyaseten kayyum atamak bir faşizmdir. Mahkemeler bu nedenlerle meclise talepte bile bulunmaz. Siyasi düşünce olarak ise hemen talepte bulunuyor. Bu talepte bulunuluyorsa oturup düşünmek gerekiyor. Eğer dokunulmazlık kaldırılacaksa bütün meclis için konuşulmalıdır. Tarih tekerrürden ibarettir. Aynı hataları yapmamız lazım. Bir ülkede eve atılan bir top mermisinden kaynaklı bir insan yaşamını yitiriyorsa, bu hükümetin düşünmesi anlamına gelir. Basın da bunu haber yapmadığı için utanmalıdır” diye konuştu. (Diyarbakır/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Davutoğlu-Bahçeli görüşmesi sonrası MHP'den ilk açıklama: 'Başkanlık olmaz'

SONRAKİ HABER

İşsizlik maaşı arttı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa