02 Ocak 2016 11:02

‘Olanları düşündüğümde insan olmaktan utanıyorum’

Çağlayan’daki tekstil atölyelerinden birinde çalışan Leyla ablanın kapısını çaldık. Leyla abla 44 yaşında ve Diyarbakırlı. Kendisiyle hem hayatı hem de bölgede yaşananlar üzerine sohbet ettik. Duygu ve düşüncelerini samimiyetle paylaştı.

Paylaş

Neslihan KARYEMEZ

Çağlayan’daki tekstil atölyelerinden birinde çalışan Leyla ablanın kapısını çaldık. Leyla abla 44 yaşında ve Diyarbakırlı. Kendisiyle hem hayatı hem de bölgede yaşananlar üzerine sohbet ettik. Duygu ve düşüncelerini samimiyetle paylaştı.

Kaç yıldır İstanbul da yaşıyorsun? 

21 yıldır İstanbul’dayım. İstanbul benden 60 yaşımı aldı, kendimi 60 yaşında hissediyorum.

Neden?

Ben 10 yıldır çalışıyorum. On yıl önce eşimden ayrılınca çalışmaya başladım. Üç çocuğum var, onların sorumlulukları ve iş hayatının zorlukları... Bir çok iş değiştirdim. Her işyerinden de ayrı tecrübe kazandım. Lokantada da çalıştım, ev temizliğine de gittim. Yaşam kalitemiz yok, olumlu olan hiçbir şeyimiz yok. Sabah kalk, koştur, koştur, koştur... Programlanmış gibi saatle yatıp saatle kalkıyoruz. Bir film vardı ya Mandıra Filozofu, oradaki adam diyordu ki “Benim parayla saatle işim yok.” Bizse dakikalarla yaşıyoruz. Okul, iş, ev arasında koşturup duruyoruz. Çocuğun aklı evde kalmış, biz gövdesini okula gönderiyoruz. Eğitimin çarpık sisteminden dolayı çocuklar okula gitmek istemiyor. Ne eğitim sistemi var, ne sağlık sistemi var. Hiçbir şey düzgün değil...

Çalışırken yaşadığın en büyük sıkıntı nedir? 

Çalışırken en büyük sıkıntı, sen kadınsın, göz tacizi var, laf tacizi var. Çocuk yaşta çalışanı da görüyoruz işyerlerinde; ezileni de görüyoruz.

Neden İstanbul’a geldiniz?

Geldiğin yer ve çalışıp doymak istediğin yer çok çok farklı olunca... Memleketin temiz suyu, temiz havası var ama iş yok. İş olsa memleketten kim gelmek ister buralara. Bugün binlerce gencimiz işsiz. Artık İstanbul da öyle olmuş.

BU NASIL KARDEŞLİK!

Diyarbakır’da akrabaların var mı şu an? 

Diyarbakır’ın merkez mahallesinde ailem; bütün akrabalarım orada. Benim memleketim şu an yanıyor. Bedenen buradayım ama kafam memlekette. Burada olmak hiçbir şey değiştirmiyor. Çünkü ailen orada; senin yaşamın, senin halkın, dilin, kökenin... Hepsi orada.

Güneydoğu yanıyor. Batı seyrediyor.... Senin dilin, dinin farklı olabilir; saygı duyarım. Ama biz aynı toprağın insanıysak, aynı bayrak altında yaşıyorsak, biri ölürken birinin seyretmemesi lazım. Zulme gözünü kapamak kötü bir şey. Sürekli “kardeşiz” deniliyor. Bu nasıl kardeşlik! Kayıtsız kalınıyor. Batıdaki insanlar sessiz kalıyor Güneydoğuda yaşananlara. Ben Kürdüm. Kimse benim dilimi konuşmamı engelleyemez. Kimse benim etnik kimliğiyle oynayamaz. Biz bu topraklarda birlikte yaşıyorsak; birbirimizi sevmesek de saygı duyacağız.

ZULMEDEREK ÇÖZEMEZLER

İstanbul’da bir Kürt olarak ayrımcılık yaşadın mı? Nelerle karşılaştın?

Ben batıya geldiğimden beri ayrımcılık yaşıyorum. Biz İstanbul’a geldiğimizde Kürdüz diye bize ev vermiyorlardı, bizimle konuşmuyorlardı. Sen dışlandığında kafa tutmaya alışıyorsun. O zaman mesafeler giriyor araya. Ben Kürt-Türk ayrımına karşıyım. Karşı taraf sana öyle baktığı için sen de o kalıba giriyorsun. Birbirimize yakıştırmadığımız ne var ki. İnsanca yaşamayı herkes hak etmiyor mu? Senin rengin, dilin farklı diye mi eşit değiliz? Sen de dokuz aylıksın ben de. Güneydoğudaki insanlar ölümü hak edecek ne yaptı ki?

Tüm bunların sebebi baştakiler. Güneydoğuda bir olay çıktığında terör deniyor, Kürtlerin hepsi terörist sayılıyor. Ben işyerinde yaşadım bunu. On beş kişi çalışıyorduk, biz iki kişi Kürt idik işyerinde. Bir ben Kürt olduğumu açıkça konuşabiliyordum. Ve beni terörist olarak görüyorlardı. Özellikle ustabaşı... Kürtçe konuşuruz “Bize küfür mü ediyorsunuz” derler. Neden küfür edelim ki; o benim anadilim. Kendimi rahat ifade edeyim diye konuşurum...

Şu anda Diyarbakır’da sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, ölümler var. Ailenden haber alabiliyor musun?

Ailemle telefonla sürekli haberleşiyorum. Şu an memleketimde insanlar normal şekilde hayatlarını sürdüremiyor. Ekmek yok, iş yok, okul yok... Hayat yok!

Köylüler mallarını satamıyor. Şehirlerde esnaflar dükkanını açamıyor. Herkes mağdur. Bütün bunların sebebi ne? Devlet bu sorunu halka zulmederek çözemez. Güneydoğudakiler vatandaş değiller mi? Türkiye geneli oy zamanı toplanıyor, vatandaşlık görevini yapıyor. Seni seçse de seçmese de senin ülkenin vatandaşı. Adil davranacaksın.

Kadın dayanışmasına daha çok ihtiyaç var

Ekmek ve Gül aracılığı ile kadınlara ne söylemek istersin? 

Evsiz kalmış anne çocuğuna ekmek bulamıyor. Çocuğu kucağında, karnında ölüyor. Bunları düşündüğümde insan olmaktan utanıyorum. Artık dünyanın sessiz kalmaması lazım. Sen orada öl, ben burada ekmek derdine düşmeyeyim. O ekmek insanın boğazına düğümleniyor. Ama kimsede tık yok... Aylardır Güneydoğuda savaş var? Kadın dünyanın her yerinde kadındır; güneyi, doğusu, batısı yoktur. Savaş halindeki yerlerdeki kadınları anlaması gerek. Kadının özel durumlarını bilmesi, kendini onun yerine koyarak hissetmesi lazım. Kadınlar arası dayanışmaya daha çok ihtiyaç var. Batıdaki kadınların doğudaki kadınlarla empati kurması gerekiyor.

ÖNCEKİ HABER

Kadınlar paylaştıkça güçleniyor

SONRAKİ HABER

5 Yaşındaki kuzenim: Abla korkma!kafanı eğ polislerle göz göze gelme

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...