31 Aralık 2015 11:40

Oscar’ın Yabancıları İstanbul Modern’de

Paylaş

İstanbul Modern Sinema, Oscar heyecanı yaklaşırken 7-17 Ocak tarihleri arasında “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisine aday 18 filmlik “Oscar’ın Yabancıları” başlıklı bir program sunuyor.

Önümüzdeki günlerde sonuçları açıklanacak bu çekişmeli yarışta adı öne çıkan filmlerden oluşan bu seçki, Oscar adayı olmalarının yanında, Hollywood kulvarının dışında, dünya festivallerinde başarılı olmuş, farklı dil ve kültürlerden filmlerin buluştuğu bir kategoriyi de temsil ediyor. 

Yılın önemli sinema etkinliği “Oscar’ın Yabancıları”nın filmlerini sizler için derledik;  

AĞAÇ 

Alek ve Veli kendilerini güvende hissettikleri tek yer olan küçük bir evde, anneleriyle yaşamaktadırlar. Dış dünya onlar için korkulur bir hal almıştır ve içine kapandıkları bu ev, onlar için bir hapishaneye dönüşmüştür. Korktukları dış dünya ile hayatlarını sürdürdükleri bu “hapishane” arasında yaşadıkları ikilem ise aileyi, sonu belli olmayan bir duruma sürüklemektedir. Yönetmen Sonja Prosenc’in üç farklı bakış açısından anlattığı filmi, dokunaklı ve sürükleyici bir aile dramı.

ANNEMLE GEÇEN YAZ

Saõ Paulo’da zengin bir evde hizmetçilik yapan Val, evin işlerini kusursuz bir şekilde yapmanın yanı sıra evin yeniyetme oğluna da dadılık yapmaktadır. Evin mükemmel işleyen düzeni Val’in çalışmak için geride bıraktığı ve 10 yıldır görmediği kızı Jéssica çıkagelince değişir. Eve uyum sağlamayı reddeden kızın davranışları, Val’in itirazlarına rağmen evin kurallarını bozmaya başlar. Aile ve sınıf meselesine farklı bir açıdan yaklaşan Yönetmen Anna Muylaert’ın filmi Sundance’te Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştü.

BABAM

Yönetmen Visar Morina Karlovy, Vary’de en iyi yönetmen ödülüne layık görülen “Babai” ile 1990’ların başında Kosova savaşı öncesinde yaşamlarını sokakta sigara satarak sürdürmeye çalışan bir baba-oğulun hikayesini anlatıyor. Babası Almanya’da iş bulmak üzere Nori’yi birlikte yaşadıkları amcası ve ailesi ile bırakır. Fakat babasına fazlasıyla düşkün olan 10 yaşındaki Nori bunu kabul etmeyerek babasının peşinden gitmeye karar verir.

İNATÇILAR

İzlanda’nın nefes kesen kış manzarası ve Kuzeyli mizahıyla bu yılki Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde en büyük ödülü kazanan Grímur Hakonarson’ın filmi, yıllardır ödüllü koçlar yetiştiren ve yan yana çiftliklerde yaşamalarına rağmen 40 yıldır birbiriyle konuşmayan iki kardeş Gummi ve Kiddi’yi anlatıyor. Koçlar bulaşıcı bir hastalık yüzünden telef olmaya başlayınca Gummi ve Kiddi, hayvanlarını kurtarmak için bir araya gelmek zorunda kalırlar.

IXCANUL

Ailesiyle birlikte aktif bir yanardağın eteklerinde bir kahve plantasyonunda yaşayan 17 yaşındaki Maria, çiftliğin kahyasıyla evlendirilmek üzereyken Amerika’ya kaçmak isteyen bir kahve hasatçısını baştan çıkararak dağın ötesine geçmeyi hayal eder. Planları pek istediği gibi gitmeyince Maria hem kendi dünyasını hem de dahil olduğu Kaqchikel Mayalarının kültürünü yeniden keşfedecektir. Jayro Bustamante’nin “Ixcanul” adlı bu filmi, gerçek bir karakterin yaşadıklarına dayanan etkileyici ve alışılmadık bir kadın öyküsü.

MUSTANG

Deniz Gamze Ergüven’in yönetmenliğini yaptığı Mustang, bir Karadeniz kasabasında büyükanneleriyle yaşayan, büyüme çağındaki beş yetim kız kardeşin maruz kaldıkları toplum baskısı sonucunda adeta hapis yaşantısına dönen hayatlarına karşı direnişlerini ve özgürlük mücadelelerini konu alıyor.

SAUL’UN OĞLU

Bu yıl adından en çok söz ettiren filmlerden Saul’un Oğlu, Naziler tarafından soydaşları Yahudileri soymak, gaz odalarına sokmak, cesetlerini fırınlarda yakmak ve gaz odalarını temizlemekle görevli Saul’un yaşadığı travmayı izliyor. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü kazanan László Nemes imzalı film izleyiciyi gaz odalarının ve toplu mezarların içine hapsediyor. Nemes, zekice inşa ettiği sinema diliyle, aslında hassas olan bir konu olan Soykırımı eksiksiz bir hakimiyetle anlatıyor.

SİVAS

Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülen Sivas, Kaan Müjdeci’nin ilk uzun metrajı. 11 yaşındaki Aslan’ın hayatı yaşadığı köyde okula gidip arkadaşlarıyla vakit geçirmekten ibarettir. Hoşlandığı sınıf arkadaşının görünürde bir başkasını tercih etmesinin ertesinde, yaralı halde ölüme terkedilmiş olarak bulduğu Sivas kangal cinsi köpek ile kurduğu arkadaşlık, hayatının dönüm noktası olacaktır.

THE CLUB

Bu yılki Berlin Film Festivali’nden Büyük Jüri Ödülü ile dönen film Katolik Kilise’sini taşlayan, kara mizah bir dram. Günahlarından arınmak üzere küçük bir sahil kasabasında, gözlerden uzakta bir eve sığınan dört eski rahibin hassas düzenleri, aralarına katılan yeni rahiple bozulacak, karanlık geçmişleriyle yüzleşmek durumunda kalacaklardır. Larraín, bir önceki Oscar’lık film No’nun ardından yine oyunculukların parladığı, sıkı örülmüş, puslu bir dünya sunuyor.

THEEB

Yıl 1916, Arap İsyanı başlamak üzeredir. Bir kabilede bedevi geleneklerine göre yaşayan Theeb’in hayatı, bir İngiliz subayının yanlarına gelmesiyle değişir. Theeb’in ağabeyi Hüseyin, subayın Arap çöllerinde çıkacağı tehlikeli görevde ona mihmandarlık yapmayı kabul eder ancak Theeb küçük yaşına rağmen bu görevin gerçek yüzünün farkına varır. Artık hayatta kalmak için yetişkinler gibi karar vermek ve güvenmeyi öğrenmek zorundadır. Yönetmen Naji Abu Nowar’ın filmi, küçük bir çocuğun yetişkinliğe adım atışının anlatıldığı, sürükleyici bir dönem hikayesi. (KÜLTÜR SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Ortaçgil, Tütüncü ve Murtezaoğlu aynı sahnede

SONRAKİ HABER

Suriye ordusu Şeyh Miskin'i ele geçirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...