11 Nisan 2012 14:39

Duygusal kopuş uyarısı

Kürtlerin yaşamın her alanında kendi dilini kullanmak istediğini, kendi coğrafyasında statüsüyle yaşamak istediğini ancak bunun batıda ‘terör’ ve ‘bölücülük’ olarak görüldüğünü belirten Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türkiye’nin doğu ve batı yakas

Duygusal kopuş uyarısı
Paylaş

Sosyal Demokrat Parti’nin (SODEP) İstanbul Laresh Park Otel’de tarafından ‘Acıları paylaşmak ve yaraları sarmak için ilk adım’ başlığıyla düzenlenen sempozyumda 1915 Ermeni tehciri, Kürt isyanları, Dersim, 6-7 Eylül olayları, Denizlerin idamı, 1 Mayıs 1977 işçi katliamı, Maraş, Çorum, Sivas katliamı gibi olayları anlatan slayt gösterimi yapıldı. ‘İnanç ve milliyet temsilcileri’ bölümünde Süryani Katolik Patriği Yusuf Sağ, Rum Ortodoks Patriği adına Yeorgios Benlisoy, Hahambaşı adına Moris Levi, Süryani Ortodoks Patriği adına Sait Susin, Alevi Vakıfları Federasyonları Başkanı Doğan Bermek birer konuşma yaptı. Sempozyuma Meclis Başkanı Cemil Çiçek de katıldı.

‘BARIŞI BİR DAHA YAKALAYAMADIK’

Sempozyumda konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Diyarbakır’ın Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar bölgenin merkezi olsa da 20. yüzyılın başından bu yana acıların ve travmaların ev sahipliğini yaptığını vurgulayarak, bin yıllar boyunca Ezidiler, Süryaniler, Ermeniler, Keldanilerin Mezopotamya coğrafyasında dost ve kardeşçe birarada yaşamayı başardıklarını ancak yanlış politikalardan dolayı bir çoğunun göç ettirilerek travma yaşadığını söyledi. “Bugün dönüp o güne baktığımızda biz geride kalanlar kaybettik. Yalnızlaştık, tektipleştik, üretimden düştük” diyen Baydemir, “1915’lerden bugüne barışı bir daha yakalayamadık” dedi. Geçmişte yaşananlarla yüzleşilmesi gerektiğini belirten Baydemir, “Yüzleşmek intikam almak değildir. Geçmişte yaşananları bugünkü vicdanımızda mahkum etmektir. ‘Ben dedelerimin yaptığı zulmün ortağı değilim’ diyebilmektir” diye konuştu.

‘ZULME KARŞI OLANLARIN TORUNUYUM’

Geçmişte zulme karşı olanların birlikte övüneceği değerler olduğunu belirten Baydemir, “Onu güçlendirmek gerek. Ben kendimi o zulme karşı olanların torunu olarak görüyorum” dedi. Yüzleşmenin aynı zamanda bir hakkın teslimi olduğunu ifade eden Baydemir, “Bugün Diyarbakır’da cami nasıl Rabbin eviyse, kilise de, Cemevi de, havra da Rabbin evi olarak görülüyor. Belediye olarak Exmedê Xanî Camii’ni inşa ettiğimiz gibi Surp Giragos Kilisesi’ni onarıp Pir Sultan Abdal Cemevi’ni ibadete açtık. Bir tek inanç mensubu bile kendini ifade edemiyorsa o kentin yönetimi, idaresi eksiktir” dedi.

‘KÜRT SORUNU CUMHURİYETLE YAŞIT BİR SORUN’

Türkiye’nin bugün batı yakasındaki yurttaşlarının Kürt sorununa yönelik algısının olabildiğince sıkıntılı olduğunu ve bir ‘terör’ ve ‘bölücülük’ sorunu olarak algılandığını bildiren Baydemir, “Oysa ki Kürtlere sorduğumuzda Kürt sorununu, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamama sorunudur. Ve bu sorun neredeyse Cumhuriyet tarihiyle yaşıt bir sorun” diye konuştu. “1915’le, Koçgiriyle, Şeyit Rıza’yla, Şeyh Sait’le, 12 Eylül’le yüzleşmeden Kürt sorunuyla tam manasıyla yüzleşeceğimiz, çözüm noktasına girebileceğimiz konusunda benim çok ciddi kaygılarım var” diyen Baydemir, sorunun tanımı konusunda Türkiye’nin batı yakasındaki algının değişimine yönelik çaba sarf edilmesi gerektiğinin altını çizdi. “Türk, Kürt, gerilla, asker, polis, artık toprağa defnedeceğimiz bir tek evladımız olmaması lazım” diyen Baydemir, “Yitirilen her bir can algı dünyasında kopuşun derinleşmesine yol açıyor” diye konuştu.

‘KÜRTLER STATÜ İSTİYOR’

Kürtlerin eğitimde, bilimde, sanatta, yaşamın her alanında kendi dilini kullanmak istediğini, kendi coğrafyasında statüsüyle yaşamak istediğini belirten Baydemir, “Kürdün istediği hangi talep Türkiye’de yaşayan başka bir etnik kimliğe sahip yurttaşın hakkını, özgürlüğünü elinden alıyor?​” diye sordu. Bugünkü koşulların sorunun çözümü için yetmediğini belirten Baydemir, Türkiye’nin doğu ve batı yakasında duygusal kopuşun arifesinde olduklarını söyleyerek, “Tam da bu atmosferde önlemler almazsak ciddi problemlerle karşılaşırız” dedi. Sorunun çözümünde medyanın dilinin de önemli olduğunu belirten Baydemir, “En ufak bir hak talebini bölücülük olarak kodlamak Türkiye halkını kültüründen uzaklaştırıyor. Aynı zamanda Kürt halkının aidiyet duygusuna zarar veriyor” diye konuştu.

‘DÜNYA DENEYİMLERİNDEN YARARLANALIM’

Sorunun çözümü için Güney Afrika, İspanya gibi dünya deneyimlerine bakmak gerektiğine dikkat çeken Baydemir, şöyle konuştu: “Biz Türkiye toplumu içinde yaşayan Türkler, Kürtler ve diğer etnik kimlik ve inançlar, dünyada ilk savaşanlar biz değiliz, ilk barışan da biz olmayacağız. Bizden önce savaşın acısını yaşayanlar savaşın, acının çözüm olmadığını gören toplumlar var. O halde onların deneyimlerinden istifade etmeliyiz. Barış bir gün bu coğrafyaya mutlaka gelecek. Daha fazla bedel ödemek artık haramdır, günahtır.”  Artık annelerin ağlamaması için savaş karşıtı olmak ve müzakere talep etmek gerektiğine işaret eden Baydemir, “Tam da bu noktada; barış tek başına hükümete bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir. Bizim her birimizin barışa sahip çıkması gerekiyor. Gelin bugün hep birlikte buradan herkese ‘artık yeter’ çağrısı yapalım. Bu toplumda yaşayan Kürtler ve Türkler artık gelecek nesillerimize isyanı, reddi ve inkarı miras bırakmamaya söz verelim. Barışı adaleti ve özgürlüğü miras olarak bırakmaya söz verelim” dedi. (İSTANBUL)

ÖNCEKİ HABER

Suriye: Operasyonlar yarın duracak

SONRAKİ HABER

DİSK’ten Taksim açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...