31 Aralık 2015 01:00

ODTÜ'lüler: Özgürlüğü komplolara kurban ettirmeyiz

ODTÜ, son olarak Cumhurbaşkanının dahil olduğu bir koro tarafından hedefe oturtuldu. Gazetemize konuşan öğrenci temsilcileri ve topluluklar, ODTÜ’de ibadet özgürlüğünün engellendiği yönündeki iddiaların asıl hedefinin kampüsteki özgürlük ortamı olduğunu ifade ettiler. Yaşananların Türkiye’nin içine sokulduğu savaş ortamının bir uzantısı olduğuna dikkat çeken öğrenciler, bu kara kampanyaya hep birlikte karşı duracaklarını söylediler.

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
Ankara

ODTÜ’de hazırlık bölümüne yapılacak yeni mescit inşaatının öğrencilerin daha temel ihtiyaçlarını ortaya koyarak imza toplaması üzerine durdurulması sonrası gelişen olaylar Türkiye gündemine oturdu. Sosyal medya üzerinden ODTÜ’yü hedef göstererek başlayan saldırılara, önce bakanlar, ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil oldu. Yaşananlar ve ODTÜ’yü hedef alan saldırıyı sınıf temsilcileri ve öğrenci topluluklarıyla konuştuk.

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yöntemi Bölümü Öğrenci Temsilcisi Haydar Şahin, ODTÜ’yü hedefe koyan tutumun, 7 Haziran seçimleri öncesinde devlet eliyle yükseltilen savaş politikalarından ayrı düşünülemeyeceğine dikkat çekti. “ODTÜ’de mescide giden öğrencilere saldırıldı’’ iddiasının,  tıpkı Gezi’de “Camilere ayakkabıyla girdiler”, Çorum katliamı öncesi “Cami yaktılar” söylentileri gibi yalan ve sahtekarlıktan ibaret olduğunu belirten Şahin, “Cizre’ye, Silopi’ye girip, onlarca cana kıyanlar; muhalif bir bilim yuvasına da tankla topla girme arzularını açıktan dile getiriyorlar. Halk için bilim üretenlerin karsısına silahla çıkmak isteyenler, ‘Sizin neyiniz özgürlükçü’ diye sorarken cevabı bir kez daha düşünmelidirler” dedi.

Şahin, “Onlarca mescit bulunan ODTÜ’de ‘namaz kılanlara engel olunduğu’ yalanı iktidarın kendi medya organlarına servis edilmeden evvel, aynı mescitlerde Kur’an okuyup IŞİD’e katılanların belki de gündeme getirilmesi, araştırılması gereklidir. ODTÜ’nün ayakta olmasını sağlayan bu özgür düşünce ortamını sağlayabilen bir bilim yuvası olmasıdır. Kanlı ellerinizin ulaşamayacağı ODTÜ ayakta kalmaya devam edecektir” diye konuştu.

HASAN TAN HATIRLATMASI

Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Topluluğundan Hüseyin Sinan Güler de, yaşanan olayların bir inanç hürriyeti tartışması olarak ele alınamayacağını, ODTÜ’deki her öğrencinin inancını yaşaması için gerekli olanakların üniversite tarafından sağlandığını ifade etti.

Yaşananların Türkiye’de ve bölgede vuku bulan olayların bir yansıması olduğunu vurgulayan Güler, “Nitekim gerek bazı bakanların gerekse malum medya kuruluşlarının olay sonrası söylemleri göstermiştir ki, amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Amaç Cizre’deki devlet terörünü ODTÜ’ye taşımaktır. Amaç kurulu düzene başkaldıran her muhalif gücü sindirmek ve yok etmektir” dedi. Güler, Milliyetçi Cephe hükümetinin rektör atadığı Hasan Tan dönemini ve o dönem jandarmalar tarafından öldürülen ODTÜ Öğrenci Temsilcileri Konseyi (ÖTK) Sözcüsü Ertuğrul Karakaya’yı hatırlatarak şunları söyledi:
“Biz ODTÜ öğrencileri olarak sinmeyeceğiz. Cumhurbaşkanının hedef göstermesi nerelere varır şu andan kestirmek zor fakat ODTÜ’nün başına yeni bir Hasan Tan da atasalar binlerce Ertuğrul Karakaya olup direneceğiz. Tarih Hasan Tan’ın da onun işçi kılıklı faşist çetelerini de unuttu. Fakat Ertuğrul Karakaya’nın adı ODTÜ’nün tarihinde yaşıyor.”

‘ÖNCE KANTİN VE KÜTÜPHANE SORUNU ÇÖZÜLSÜN’

Ekin Yoldaş Kalı (Hazırlık Bölümü Öğrenci Temsilcisi): Hazırlık kantinlerinde her sabah bir bardak çay alabilmek için birbirimizin üstüne çıkmamız gerekiyor, keza alsak bile içeride oturup içeceğimiz doğru düzgün bir yer yok. Dersten çıkıp yemekhaneye gidene kadar kapının dışına kadar sıra oluşuyor. Dakikalarca bitsin diye bekliyoruz. Hazırlık çalışma salonu akşam saat 17.00’de kapanıyor. Vize dönemi ana kütüphaneye gidiyoruz, tüm kütüphaneyi dolaştıktan sonra yer bulamayıp çıkıyoruz.  Öğrencilerin oturup çay içebileceği, yemek yiyip bir şeyler okuyabileceği, akademik olarak ihtiyaçlarını karşılayacağı bir yer yokken ODTÜ hazırlıktaki mescidin yetersiz olduğu gerekçesiyle yeni bir mescit isteniyor. Fakat halihazırda hazırlıkta bir mescit ve 10 dakikalık yürüme mesafesinde mescitler ve cami bulunuyor.  Meselenin ilk olarak ÖTK’de ve koyduğu forumlarda tartışılması gerekirken kimse bu talep ile forumlarımıza gelmedi. Bu yüzden Hazırlık ÖTK’si olarak bu talebi ve talep için yapılan eylemlerin iyi niyetini sorguluyoruz. Bunlar çerçevesinden yapılan hedef gösterme ve saldırlar sadece bir grup öğrenci veya rektörlüğe değil, ODTÜ’nün bütününe ve üniversite tarihine yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırılar Hacettepe ve İstanbul’da üniversitelerde yaşananlardan farklı değil, aynı operasyonun bir parçasıdır. Bizler yüksek öğrenim gençliği olarak gerçekleşen bu saldırılara karşı tek yumruk olmalı, özgür ve eşit bir eğitim şiarıyla saldırılara da karşı durmalıyız.

‘BU TEHDİTE İZİN VERMEYECEĞİZ!’

ODTÜ LGBTİ DAYANIŞMASI: Gerek kampüs içinde gerek diğer yaşam alanlarında her zaman özgürlüklerin savunucusu olduk. Yıllardır ODTÜ’de mescitler var, ibadet özgürlüğüne karşı olan yok. Mevzu gerçekten mescitlere saldırı olsaydı, ODTÜ LGBTİ Dayanışması mescitleri de savunurdu. Ama mesele mescitler üzerinden yalan dolanlarla propaganda yapılarak siyasal İslam’ın kampüslerde ortam bulmasına zemin hazırlamak. Biz buna karşıyız, çünkü mücadelemiz bizi kısıtlayan, muhafazakarlaşmayla, genel ahlakla varoluşumuzu reddeden, yok sayan hatta yok etmeye çalışanlarla; LGBTİ’lere şiddet uygulayan, tehdit eden hatta binalardan atan, kafa kesen IŞİD gibi katliamcı çetelerle. Ve bu konuda da birincil hedef olduğumuzu sosyal medya üzerinden dönen kampanyalarda, gazetelerde LGBTİ’lere hakaretlerle dolu haberlerde de gördük. Homofobinin, bifobinin, transfobinin yaşam alanlarımıza ve varoluşumuza bir tehdit oluşturmasına izin vermeyeceğiz ve bunun için mücadele edeceğiz.

Deniz Mine Öztürk (ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrenci Temsilcisi): 1 Kasım seçimlerinden bu yana korku politikalarını estirmeye hızla devam eden AKP iktidarı, muhalif bütün kesimleri susturmaya, bastırmaya çalışıyor. Kürt illerinde yaşananlar, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin sokak ortasında vurulması, kanlı ve hukuksuz politikalarının bir devamıydı. Son birkaç haftadır da açıkça üniversitelere savaş açmış durumda AKP. Farklı üniversiteler için farklı araçlar kullanan iktidar gençliği bölmeye, kutuplaştırmaya ve sindirmeye çalışıyor. Bunu Hacettepe Üniversitesinde devlet destekli faşist çetelerle yaparken, ODTÜ’de siyasal İslam’ı kullanıyor. Son yaşanan mescit olaylarıyla da medyada ve kamuoyunda büyük bir algı operasyonuna girişildi, ODTÜ bir kez daha iktidarın hedefi haline geldi. Ancak öğrencisiyle, akademisyeniyle, emekçisiyle bizim derdimiz hiçbir zaman İslam’la olmamıştır; derdimiz IŞİD’e militan yetiştiren, MİT TIR’larına yardımlarıyla bilinen İHH standı açan, kampüse IŞİD bayrakları saçan, Selefi örgütlenmeyi sağlayan toplumladır. Son 1 haftadır yaşananlar da durumun örgütlü bir şekilde kızıştırıldığını göstermektedir. Bu yüzden provokasyonlara gelmeden, kutuplaşmadan AKP’nin hesaplarını ODTÜ’de boşa düşürecek, bütün bileşenlerimizle demokratik, bilimsel üniversite için mücadelemize daha ileriden devam edeceğiz.

‘BU ÖZGÜRLÜK ORTAMI YILLARIN BİRİKİMİ’

Siyaset Bilimi Topluluğu: ODTÜ’de 22 Aralık’tan bu yana yaşananlar, iktidarın ODTÜ’ye dönük siyasal bir saldırı operasyonunun parçası olduğunu kuşkuya yer bırakmaksızın gösteriyor. Okulumuzda yaşananların masum bir mescit talebinin şiddetle karşılık görmesi ya da ibadet özgürlüğünün engellenmesi ile ilgisi olmadığı açıktır. Kampüs içerisinde halihazırda 20’ye yakın mescit ve 1500 kişi kapasiteli bir camii zaten kullanılır durumdadır ve bu zamana kadar bu mescitlere dönük en ufak bir saldırı dahi söz konusu olmamıştır. Özellikle son iki senedir yoğunlaşan tartışmalar, ODTÜ Mescid Topluluğunun siyasal İslam’ı kampüse sokma çabalarının bir sonucudur. Tartışmanın üst düzey AKP’li bakanlara ve son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kadar uzanması ve “ODTÜ’de ibadet eden öğrencilere saldırı” şeklinde duyurulması; ardından Türkiye’ye dönük siber saldırıların sorumlusu olarak ODTÜ’nün gösterilmesi, ülkenin dört bir yanında ODTÜ öğrencileri ve okulun kurumsal kimliğini hedef alarak gerçekleştirilen eylemler göstermiştir ki, yaşananlar üniversitemizin muhalif ve özgürlükçü birikimine bir saldırıdır. Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, ODTÜ’nün yıllar süren mücadeleler sonucu oluşturduğu bu özgürlük ortamı bu gibi ucuz komplolara terk edilecek değildir.

ODTÜ Sinema Topluluğu: Bilindiği gibi siyasal İslam faaliyet alanı bulduğu her yerde iktidardan aldığı güçle bütün farklılıkları, özgürlükleri yok ediyor. Yıllardır ODTÜ’de sorunsuz şekilde ibadet alanı olarak kullanılan -15 mescit ve 1 camii-  ve ODTÜ kampüsü için yetersizlik açısından kütüphane yemekhane ve çalışma salonlarına göre öncelik olarak çok gerilerde olan mescitler, son zamanlarda ODTÜ Mescid Topluluğu aracılığıyla Suriye’de İslamcı çetelerle kirli ilişkileri bulunan İHH,  iktidara yakın Furkan Vakfı vb. örgütlerin siyasi faaliyetlerine ev sahipliği yapmaktadır. IŞİD’e 2 militan gönderen OMT “mescit yetersizliği”ni bahane ederek provokatif eylemlerle öğrencileri kışkırtmakta, yandaş basının yalanlarının da katkısıyla ODTÜ’yü iktidarın hedefi haline getirmektedir. 4 aydır iktidar hırsı nedeniyle şehirleri, ilçeleri, evleri, hastaneleri ve hatta camileri bombalayan insanların yaşam hakkını yok sayan AKP, ODTÜ’yü özgürlükçü olmamakla suçlamaktadır. OMT ODTÜ’deki Müslüman öğrencileri  temsil etmek bir yana, siyasal İslam’ın geleneği olan sahte mağduriyet söylemleriyle, ibadet alanlarını iktidarın ve kirli kurumların propagandasıyla doldurma çabasıyla mescitleri kullanan insanları zan altında bırakmakta, ODTÜ’ye karşı yaratılmaya çalışılan kara kampanyanın parçası yapmaktadır. Bu durumun diğer mağdurları olan bu öğrencileri de kapsayan geniş bir birliktelikle bu kara kampanyaya karşı durulmalıdır.

‘ÖZGÜR, DEMOKRATİK VE BİLİMSEL BİR ÜNİVERSİTE İÇİN’

Eda Başoğlu (Psikoloji Bölümü Öğrenci Temsilcisi): Üniversitenin mevcut yapısı ve işleyişine karşı olan bu tarz saldırılar yalnızca ODTÜ ile sınırlı değil. Bu saldırılarla birlikte Hükümet, kutuplaştırma siyasetinin de ötesine geçerek gençliği sindirmenin, onu tam denetim altına almanın çeşitli yollarını denemektedir. Ancak ODTÜ’nün ve diğer üniversitelerin hedefte olması hiç de yeni bir durum değil. AKP Hükümeti, tıpkı kendinden öncekiler gibi, ne zaman baskı ve saldırıları hızlandıracak olsa ilk olarak üniversiteleri hedef tahtası olarak belirlemiştir. Bu da sorgulamanın, düşünmenin, halktan yana bilim üretmenin önüne engeller koyuyor. Biz üniversite öğrencileri olarak bu baskı ve saldırılara karşı kendi taleplerimizi dile getirmeli ve bu taleplerimizi öğrenci temsilcilikleri gibi mevcut olanaklardan yararlanarak daha yüksek bir sesle haykırmalıyız.

Ahmet Yurğa (Felsefe Bölümü Öğrenci Temsilcisi): ODTÜ’den Suriye’deki cihatçı çetelere katılmış kişileri içinde barındırmış ve bu çetelere TIR’larla mühimmat taşıyan İHH ile yakınlığı bilinen OMT ile öğrenciler arasından çıkan gerginliğin Türkiye kamuoyuna “Namaz kılan öğrencilere saldırdılar” şeklinde yansıtılmasına karşı mücadele edilmesi gerekmektedir. Dün Gezi direnişinde “Kabataş Saldırısı” ve “Ali İsmail Korkmaz’a arkadaşları saldırdı” yalanları söylenerek gerçekleri çarpıtanlar bugün de ODTÜ’de aynısını yapmaktadırlar. Bunların asıl sebebinin öğrenci hareketini baskılama isteği olduğunun farkındayız ve her zaman özgür, demokratik ve bilimsel bir üniversite için ayaktayız. 

ÖNCEKİ HABER

Asgari ücretin maliyeti Hazine'den karşılanacak: İşçinin parasıyla ağalık!

SONRAKİ HABER

Ekonomide 2015 böyle zorlu geçti!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...