27 Aralık 2015 04:33

Krizlerin, çatışmaların ve eksen savaşlarının yılı

Paylaş

Ali KARATAŞ
Yusuf ERTAŞ

A rap coğrafyası çatışmalarla, ölümlerle dolu bir yılı daha geride bıraktı. Gelişmelerin seyrine bakıldığında ne yazık ki barış bu coğrafyaya oldukça        uzak gözüküyor. Coğrafyadaki ülkelere baktığımızda, “krizler, çatışmalar ve eksen savaşları” nitelemesi, ülkelerin çoğunda vaziyeti özetler bir durumda. Yılın değerlendirmesine krizin patlak vermesinden bu yana beş yılı geride bırakan, lakin gündemin ön sıralarından hiç düşmeyen Suriye’den başlayalım.

SURİYE KRİZİ: ‘VEKİLLERİN’ HAMİLERİ SAHADA

Suriye, krizin ortaya çıktığı ilk dönemlerde beklenenin aksine ne Libya’ya ne de Mısır’a benzedi. Başka faktörler bir tarafa, belki de bunun en önemli sebebi Suriye’de süren savaşın aslında uluslararası ve bölgesel güçleri karşı karşıya getiren bir krize dönüşmesiydi.
2015 yılında ise Suriye krizi, bambaşka gelişmelere tanık oldu. Krizin patlak verdiği 2011 yılının Mart ayından bu yana açık bir şekilde Suriye rejimini destekleyen Rusya, Birleşmiş Milletler’de de iki kez veto hakkını kullanarak Irak ve Libya’da gerçekleşen dış müdahalenin benzerinin Suriye’de yaşanmasını engellemişti. Ama geçtiğimiz ekim ayında, önceki tutumundan farklı olarak asker ve ekipmanı ile ‘bizzat’ sahaya indi.  
Bölgede Rusya’nın bu adımı atmasını sağlayan oldukça önemli gelişmeler yaşandı; En önemli aktörlerden biri olan İran, Batı ile yıllardan beri devam ettirdiği müzakereleri, analizcilerin hemfikir olduğu ‘kendi lehine bir anlaşma’ ile noktaladı.
Suudi Arabistan’ın önderliğinde oluşturulan koalisyonun Yemen’e yönelik askeri harekatı da, aradan 9 ay geçmesine rağmen herhangi bir ilerleme sağlayamadı. Ortadoğu’nun en kalabalık, en güçlü ordusu olan ve Suriye’yle tarihsel ilişkileri bulunan Mısır, Suriye krizinde Rusya’nın attığı adımlara ilk defa açıktan destek verdi.
ABD önderliğinde oluşturulan koalisyonun bombardımanları ise IŞİD’e karşı tam istenilen sonucu vermedi. Eğit-donat projesi tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Bu durum, Rusya’nın da içinde bulunduğu yeni ittifak arayışlarına yol açtı. Ek olarak Suriye lideri Beşar Esad’ın Moskova’da Rusya Lideri Vladimir Putin ile yaptığı görüşmeyle uluslararası izolasyon kırılarak krizde yeni bir aşamaya gelinmiş oldu.
Her ne kadar Viyana görüşmelerinde ABD önderliğindeki blok, Rusya’nın Suriye’deki pozisyonuna yaklaşmış gibi gözükse de emperyalist mihraklar daha önce olmadığı kadar Suriye krizinde karşı karşıya geldi. Türkiye’nin Rus savaş uçağını düşürmesi ise bir dönüm noktası oldu.

SÜNNİ NATO

Suriye krizinde, yılın bitimine az bir süre kala yine önemli gelişmeler yaşanmaya devam etti. Riyad’da aralık ayında yapılan toplantıda Suriyeli muhaliflerin, Suriye’de siyasi bir çözüm konusunda anlaştıkları duyurulduktan bir gün sonra, Suudi Arabistan beklenmedik bir anda “İslam İttifakı”nın kurulduğunu ilan etti. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 34 ülkenin katıldığı ittifakta Şii ülkelerin dışlanması dikkat çekti. İslam İttifakı bu nedenle “Sünni NATO” olarak adlandırıldı. Eylül ayında Rusya, İran, Irak ve Suriye tarafından kurulan “Bağdat Bilgi Merkezi” de yeni “Bağdat Paktı” olarak değerlendirilmişti.
1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot anlaşmasının bölge bakımından bir hükmünün kalmadığı koşullarda emperyalistler, bölgenin haritasının yeniden çizilmesinde kendilerini güçlü pozisyona getirecek bir mevzi tutmak için yeni ittifakları teşvik ederken, diğer yandan bölgeye askeri yığınak yapmaya devam ediyorlar.

IRAK: YANLIŞ HESAP BAĞDAT’TAN DÖNER!

Irak bakımından 2015, bir yanda İran ve Rusya etkisinin arttığı, diğer yanda mevcut fiili bölünmenin daha da derinleştiği bir yıl oldu. Haziran 2014’te Sistani’nin fetvası üzerine oluşturulan ve komuta kademesinde birçok İranlı subayın bulunduğu milis gücü Haşd el Şabi (Halk Milisleri); Rusya, Suriye, İran ve Irak’ın, Bağdat’ta kurduğu IŞİD’e karşı koordinasyon merkezi, İran ve Rusya’nın Irak’ta artan etkisinin somut ifadeleriydi.
Irak’ta mezhep temelli devletlerin kurulması projesi ABD tarafından yıllardır dillendiriliyordu. Türkiye’nin tanklar eşliğinde Musul yakınlarındaki askeri varlığını arttırma girişimi bu projeyi akıllara getirdi. Irak’ın bölünme olasılığından ortaya çıkabilecek fırsatı kaçırmak istemeyen Türkiye, kendisini “yeni Sünni varlığın koruyucusu olarak dayatmak istemek”le suçlandı. Ancak Türkiye’nin bu hamlesi Irak yönetimi tarafından bir “işgal” olarak değerlendirildi ve askerlerin “derhal” ülke topraklarını terk etmesi istendi. Yıllar sonra ilk kez, başta başkent Bağdat olmak üzere Irak genelinde Türkiye protesto edildi. Irak’ta ve bölgede değişen dengelerin hesabını yapamayan Ankara, bir kere daha “yanlış hesap Bağdat’tan döner” sözünü hatırlatmış oldu.
Irak yönetimi de 2015 yılında kitlesel protestoların hedefi oldu. Sokaklara dökülen halk, yolsuzluğun ve yoksulluğun sona erdirilmesini istedi. Gösteriler elektrik kesintilerine karşı başladı. Daha sonrasında ise yolsuzlukların son bulması ve ülkede temel hizmetlerin yapılabilmesi için bir dizi reform talebi ile genişledi. Irak Başbakanı Haydar İbadi, reform paketi açıklamak zorunda kaldı. Başta başkent Bağdat olmak üzere Irak geneline yayılan gösteriler “bir ulusal uyanış hareketi” olarak değerlendirildi.

LÜBNAN: KOKUSU ÇIKAN SİYASET

Lübnan’da geçen yılın en önemli olayı şüphesiz ki, çöplerin toplanmaması nedeniyle başlayan protesto hareketinin gittikçe sistemi hedef alan bir sürece evrilmesiydi. Lübnanlı gençler çöplerin kokusundan yola çıkarak siyasi aktörlere “kokunuz çıktı” dediler. Bölgedeki gelişmelerden ve özellikle Suriye krizinden ciddi şekilde etkilenen Lübnan’da,  uzun süredir siyasi kriz hâkim.
Bugün iktidarda iki tane siyasi güç mevcut. Bu güçler 14 Mart ve 8 Mart hareketleri olarak adlandırılıyor. 8 Mart hareketi; Hizbullah, Emel Hareketi ve diğer partilerden oluşuyor. Diğer tarafta ise Sait Hariri’nin önderlik ettiği Gelecek Partisi, Maruni Hristiyanların desteklediği Falanjistler ve diğer Lübnanlı sağ güçler yer alıyor. Yaşanan siyasi tıkanıklıktan dolayı ülke yaklaşık iki yıldır cumhurbaşkanı seçilemiyor.

YEMEN: ARABİSTAN’IN AFGANİSTAN’I

Suudi Arabistan ile iki bin kilometre sınırı bulunan Arapların en fakir ülkesi Yemen, 9 aydır iç savaş yaşıyor. Ali Abdullah Salih ve onun iktidarı devrildikten sonra krizi sonlandırmak için üç yıl boyunca ulusal diyalog toplantıları yapıldı. Şiiliğin Zeydi mezhebinden olan ve nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan Husilerin Yemen’de iktidar ilerleyişi 2014’ün Ağustos ayında Sana’da gerçekleşen kitlesel gösterilerle başladı. Bu gösteriler sonrasında 2015 yılının ocak ayında, başkent Sana’a Husilerin eline geçti. Ardından da hükümet ve cumhurbaşkanı istifa etti.
Bu gelişmeler karşısında tedirgin olan Suudi Arabistan, 8 ülkeden oluşturduğu koalisyonla 2015’in mart ayında “Kararlılık Fırtınası” operasyonunu başlattı. Bu operasyonların amacı, Suudi Arabistan’ın desteklediği, seçimle işbaşına gelen ama sonra görevi bırakan Cumhurbaşkanı Abdurrabu Mansur Hadi’nin, silahlandırılan Sünni aşiretlerin desteği ile yeniden ülkenin başına gelmesiydi. Lakin aradan geçen 9 ayda amaçladığı hedeflerden hiç birine ulaşamadığı gibi, kriz içinden daha da çıkılmaz bir hale geldi. Suudi Arabistan’ın yaptığı müdahale ve içine girdiği çıkmaz, ABD’nin Afganistan çıkmazına benzetildi.

LİBYA: IŞİD’İN YÜKSELDİĞİ ÜLKE

Kaddafi’nin devrilmesinden sonra “silahlı cihatçı milislerin ülkesi” olarak anılan Libya’da, 2014’ten 2015’e kalan en önemli gelişme hiç kuşkusuz IŞİD’in ülkedeki yükselişi oldu. Geçtiğimiz sene kasım ayında Mısır sınırı yakınlarındaki Derne kentini ele geçiren IŞİD, 2015 yılında ilk olarak gerçekleştirdiği infazlarla (Örgüt, şubat ayında Mısırlı 21 rehineyi, nisan ayında ise 29 Etiyopyalı Hıristiyan’ı öldürdü) gündeme gelmişti. Ülkedeki silahlı grupların bir kısmıyla da birleşerek ilerleyişini sürdüren IŞİD, Haziran 2015’te Muammer Kaddafi’nin doğduğu Sirte şehrini kontrol altına aldı. Böylece “Petrol Hilali” diye bilinen bölgenin kapısına dayandı. Örgüt, Libya kıyı şeridinin yaklaşık 200 kilometresini kontrol eder hale geldi.
Hem Libya içindeki gelişmeleri hem de ülkedeki istikrarsızlığın Suriye ve Irak başta olmak üzere çevresine etkilerini dikkate alan Batı, Libya krizinin bitmesi için bir yanda resmi olarak tanınan Tobruk hükümetini, diğer yanda Fecr Libya (Libya Şafağı) milisleri tarafından desteklenen Libya Ulusal Kongresi bünyesindeki Trablus hükümetini, BM aracılığı ile uzlaştırmaya çalıştı. Son olarak taraflar, aralık ayının ortalarında Tunus’ta gerçekleşen görüşmelerde ulusal birlik hükümet kurulması, hükümetin seçimine yardımcı olması amacıyla eşit temsiliyetle 10 kişilik bir komitenin oluşturulması ve 2 yıl içinde seçimlere gidilmesi noktasında anlaştı.

MISIR: SEÇİMLERDE BÜYÜK HEZİMET

Geçtiğimiz birkaç yıla nazaran 2015’i daha sakin geçiren Mısır’da, en önemli gelişme parlamento seçimleri oldu. Birçok partinin ve siyasi oluşumun boykot ettiği seçimler, beklendiği gibi Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi yanlısı oluşumların zaferiyle sonuçlandı. Ancak halkın 3 Temmuz darbe bildirisinde açıklanan ‘yol haritası’nın son halkası olan parlamento seçimlerine rağbet göstermemesi ve katılımın resmi rakamlara göre yüzde 28 dolaylarında kalması, Mısır yönetimi için büyük bir hezimet olarak yorumlandı.
Seçimlerde yönetime yakınlığıyla bilinen  “Mısır Sevgisi” adlı koalisyon, siyasi partiler için ayrılan 120 sandalyelik kontenjanın tamamını kazanırken Selefi Nur Partisi’nin dördüncü sıraya yerleşmesi de dikkat çeken önemli hususlardan biri oldu.
Mısır’da 2015’te gündeme damgasını vuran başka bir olay da Rus yolcu uçağının Sina yarımadası üzerinde düşürülmesi oldu. IŞİD’e bağlı “Sina Vilayeti” örgütü, uçağı kendisinin düşürdüğünü açıklasa da Mısırlı yetkililer bunu doğrulamadı. Ancak uçağı IŞİD’in düşürdüğü kesinlik kazanırsa, bu durum IŞİD’in Mısır için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu bir kez daha
kanıtlayacak.

ÖNCEKİ HABER

Metal direnişinin işçi hareketine etkileri: Öfke ve kızgınlıktan değiştirmeye doğru...

SONRAKİ HABER

Cumhurbaşkanına hakaret sınırları aştı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...