24 Aralık 2015 01:33

Işıkları büyüten çocuklar

Paylaş

Damla YELTEKİN

Evvel zaman gün içinde, evvel zaman ay içinde, evvel zaman gök içinde iken, develer çölleri aşar iken, pireler şah, periler Kaf Dağı’nın ardında yaşar iken, dervişler dost katiller post iken.. Geceler günleri kovalamış, günler dünya üzerinde hep koşmuş, dünya yuvarlak olmuş, dereler akmış denizlere dökülmüş, mevsimler geçmiş devirler kapanmış. Hikayelerin biri başlar biri bitermiş..
Çocuklar hep baharı getirirlermiş.. Kimi kerpiç evlerde kalır kimi çadırlarda kimi konaklarda..

Kimi Aylan bebek gibi denizleri üzerine örter, kimi Berkin gibi gökyüzünü gezer, kimi ise Tren Garı’nda oynamaya devam edermiş Veysel gibi...

Tarlalarda çalışan köylüler için rüzgarlarla dans eden sarı başak tanelerinin altın değerinde olduğu zamanlardı, işçiler topraktan cama dönüşen o kristal parlak maddede pırlantaları görürlerdi, metal pırıltılarında gümüşü..

Böyle zamanlardan birinde kara desen değil, kötü desen değil, karanlıklar diyarından korkunç mu korkunç, kötü mü kötü bir adam çıkageldi.. Yalanlarıyla, sakladıkları ile ülkeyi savaş alanına çevirdi.. Renkleri çaldı, başaklardan altın rengini, metalden gümüşü, gökkuşağından tüm renkleri..

En son güneşi balçıkla sıvadı, yıldızları sürgüne ulakları zindana yolladı.

Kaf Dağı’nın ardından bir ışık süzüldü... Göklerde bir ince bulut belirdi..

Işık süzmesi büyüyecek ve ruhunu aydınlıktan alacaktır, Göklerin Hanı artık zalim kralı yenmek için çıkıp gelecekti. Kuşlar dengbejleri söyledi.

Rüzgar çocuk kahkahalarını taşır heybesinde Kürt illerinden Anadolu’ya Trakya’ya kadar..

Tüm çocukların kahkahalarını birleştirdi. Işık büyüdü, karanlık küçüldü. Karanlık küçüldü ışık büyüdü ve ay oldu. Ay yeniden Gün’ü doğurdu. Bu doğum sancısında Göklerin Hanı yağmur bulutlarını çağırdı. Ay’a yardım etti. Yağmur bulutlarını yağdı, karanlık küçüldü; karanlık küçüldü, yağmur bulutları büyüdü.

Yere düşen her yağmur tanesi Ay’dan gelen ışık süzmeleri ile beraber gökkuşaklarını doğurdu.

Kuşların şarkıları birde çocukların kahkahaları gökkuşağını yedi renge boyadı...

Artık bu son savaş.

Baharın gelişini özgürlük ve barış bulutları haykırdı. Cemrenin düşeceğini Kaf Dağı’nın ardından gelen Ay’ın ruhu anlattı..
Rüzgar olan biteni yedi iklim dört bucağa anlattı..

Artık çok az kaldı. Karanlık aralanmış, yer ve gök arasından ince ince süzülen ay büyümüş karanlığı delmişti artık. Gökte bunlar olurken yerde tarlalardan, sarı başak tanelerinden parıltıları görünce köyle çıkar geldi...

Demirleri işleyen işçileri tekrar görmüşlerdi artık kaynak makinesinden çıkan ışığı, cam işçileri camın parlaklığını, berraklığını tekrar görmüşlerdi.. Bütün ışıklar büyüdü. Sevgililerin gözlerindeki o küçücük ışık bile göz kamaştırır hale geldi..
Son savaş için hazırlanır hepsi..

Zalim krala yürümek için son hazırlıklar yapılıyordu artık.

Son bulduracaktır karanlık.. Gün’ü doğuran Ay ve Gök’lerin Han’ı eşliğinde işçiler dökülecektir sokaklara; gençler, kadınlar, erkekler en çok da çocuklar..

En büyük masalın sonu için yedi iklim dört bucak bir olacaktır.

O son ışığın bitmemesi, umudun kaybolmaması dileği ile..

Son savaş için az kaldı.

ÖNCEKİ HABER

Hereke Halısı’ndan taş ocaklarına...

SONRAKİ HABER

Sur’dan ayrılan ailelerle konuştuk: Her şeyimizi yaksalar bile evlerimize geri döneceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...