24 Aralık 2015 02:31

Naim YAZICI
Herekeli bir genç

Hereke ismi tarihte ilk olarak M.Ö 1927 de Mısır  Firavun’u 3. Ramses’e ait yazılarda görülür. Şirin bir liman kenti görünümüyle bu dönemde ticaretin önemli bir merkezi olarak isminden söz ettirir. Daha sonra Hereke ismi Sümerler, Asurlar, Lidyalılar, Babiller, Persler, Büyük Iskender, Yunanlılar,  Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu gibi bir çok devletin egemenliğini yaşamıştır. Çok köklü ve zengin bir tarihe, bir çok kültüre, medeniyete ve farklı inanç gruplarına, etnik kökenlere ev sahipliği yapmıştır.

Coğrafi konumundan dolayı, tarihi İpek ve Baharat Yolu’nun kilit noktalarından biri olan Hereke’de, verimli ve bereketli toprakları sayesinde bir çok bitki ve hayvan türü yaşamlarını sürdürmüştür. Dillere destan, dünyaca ünlü adıyla birlikte anılan Hereke Halısı ise bir zamanlar bölgenin en büyük gelir kaynağıydı. Halı, her gün yerli ve yabancı binlerce turisti bölgeye çekiyordu, ta ki sanayi gelene kadar...

Kısaca Hereke, çevresiyle, deniziyle, doğasıyla, taşıyla toprağıyla, dağıyla, suyuyla ve yaşam alanlarıyla bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Hereke’nin doğasına, çevresine zarar  vermeden onlarca imparatorluk, binlerce yıl bu topraklarda kendi hakimiyetlerini sürmüş, kendi kültürlerini yaşatmışlardır.

Günümüzde ise Hereke’nin yaşam alanları kapitalistlerin daha fazla  para kazanmaları için rant alanlarına dönüşmüştür. Hereke’yi yaşanmaz bir yer yapmak için, içinde herhangi bir canlının yaşamaması için adeta ellerinden gelenleri yapıyor durumdalar.
Öte yandan Yukarı Hereke Mahallesi’nde kaderlerine terk edilmiş bir halk var. Burada yasayan halk 80’li ve 90’lı yıllarda  yoğun devlet baskısıyla köylerinin, evlerinin, yaşam alanlarının yakılıp yıkılması ve bir de işsizlik belası nedeniyle memleketlerinden Yukarı Hereke’ye göç etmiştir.

Yukarı Hereke’de yaklaşık 35-40 yıldır yaşamaktayız ve yaşadığımız bölgenin nüfusu yaklaşık 10 bin ve nüfusun yaklaşık yüzde 95’i Kürt. Yukarı Hereke on bin nüfusuyla Anadolu’nun bir çok ilçesinden daha büyüktür ama köy bile olarak geçmiyor maalesef. Nüfusun çoğunluğu Kürt’lerden oluştuğu için 40 yıl boyunca bu halka sahip çıkan olmadı. Kısacası önce devlete sonra da belediyelere ait Yukarı Hereke’de hiç bir kamu kurumu yok, hastane yok, lise yok, belediye aracı yok, hatta doğru düzgün bir yolu bile yok... Anlayacağınız Yukarı Hereke’de Kürt çoktur, o yüzden hizmet hiç yoktur. Yukarı Hereke zaten Dilovası’ya çok yakın bir yer. Dilovası’daki sanayiden, çevre kirliliğinden en çok nasibini alan bölgedir. Dilovası’daki sanayi adeta şu an Yukarı Hereke’nin burnunun dibine kadar gelmiştir. İnsanlarda son yıllarda kanser hastalığı artmış, çocuklarda solunum yolu rahatsızlıkları sıkça görülmeye başlamıştır.

Yukarı Hereke’de bu sorunları yıllardır görmezden gelen, çözmek istemeyen  devlet erkanı ve yerel yöneticileri söz konusu Yukarı Hereke’de söz konusu taş ocakları, maden ocakları olunca ellerinden gelen tüm imkanları ve kolaylıkları sağlıyor. Sanki Yukarı Hereke’den halkın gitmesi ve kaçması için, insanları daha yaşanmaz bir yerde hapsetmek için, adeta halkı cezalandırmak ister gibi... Yani halka hizmet etmek yerine Yukarı Hereke’yi birilerine peşkeş çekiyorlar.

2015 yılında beldemizdeki taş ocağının kapanacağını söyleyen yetkililer, Hereke halkına verdiğiniz sözler ve basına verdiğiniz demeçleri de unutmadık.

Bizler alan genişletilmesi adı altında yeni bir taş ocağının açılmasına ve yaşam alanlarımızın daraltılmasına, yok edilmesine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Diyoruz ki; taş ocaklarını organize sanayi bölgesine taşıyın, insan ve diğer canlıların yasam alanlarını tehdit etmeyecek bölgelerde kurun, yok bunların hiç birini yapmayacağız diyorsanız da Sayın Bakan Fikri Işık, Sayın Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Sayın Körfez Belediye Başkanı İbrahim Baran, Sayın Dilovası Belediye Başkanı Ali Toltar, kendi yaşadığınız mahallelere birer taş ocağı kurun, söz veriyoruz bizler de yapacağınız taş ocaklarına itiraz dahi etmeyeceğiz.

Evrensel'i Takip Et