21 Aralık 2015 00:56

IŞİD’e karşı ‘Sünni NATO’

Paylaş

Yusuf ERTAŞ
 Ali KARATAŞ

Suudi Arabistan beklenmedik bir anda “İslami Askeri İttifak”ın kurulduğunu ilan etti. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 34 ülkenin katıldığı ittifakın Şii ülkeleri dışlaması ve çoğunluğu Sünni ülkelerden oluşması dikkat çekti. ABD’nin bölgeyi mezhep temelli bölme planlarına dikkat çeken bazı gözlemciler İslam ittifakını “Sünni NATO” olarak adlandırdı. Eylül ayında Rusya, İran, Irak ve Suriye tarafından kurulan “Bağdat Bilgi Merkezi” de yeni “Bağdat Paktı” olarak değerlendirilmişti. Bu “ittifaklar” bölgesel kamplaşmanın boyutlarını gösteriyor.

BİR BÖLME PLANI

ABD’nin girişimi ile oluşturulan Suudi liderliğindeki ittifak, tıpkı Sykes-Picot anlaşması gibi bölge için bir bölme planı olarak değerlendiriliyor. Raialyoum yazarı Abdulbari Atvan, “Ancak şunu diyebiliriz ki bu adım bölgenin daha çok parçalanması ve yeni Sykes Picot’un uygulamaya konmasına zemin hazırlayan mezhepsel bölünmüşlüğü daha da derinleştirecek” diye yazdı. Atvan, “On yıllarca sürecek, evlatlarımızı ve servetimizi yiyecek, ülkelerimizi yıkacak bir savaşa doğru sürükleniyoruz” uyarısında bulundu.

TÜRK-KATAR İTTİFAKI

Suudi Arabistan’ın, İslam İttifakı kuracağını açıklamasından sadece 24 saat sonra Türkiye-Katar ittifakının ilan edilmesi, “Doha’nın Riyad’a bu ittifak yerine kendi ittifakını kurmak istediğine yönelik bir mesaj” olarak değerlendirildi. Al Arab gazetesi, Arap ve Batılı siyasetçilerin Katar ve Türkiye’yi, el Nusra başta olmak üzere Suriye’deki radikal unsurlara destek vermekle suçladıklarını anımsatarak, “bunun yanı sıra Rusya, Türkiye’yi IŞİD ile iyi ilişkiler kurmakla itham ediyor” diye yazdı. 

Lübnan’da yayınlanan Assafir gazetesi de, Katar’ın yüz yıl önce Osmanlı’nın çöküşünden bu yana Türk askerine ilk defa Körfez’de üs vermesinin bölgesel gerginliğin had safhada olduğu bir döneme denk gelmesine dikkat çekti.

LİBYA’DA RAKİP HÜKÜMETLER ANLAŞTI 

NATO tarafından ‘kurtarılan’ Libya, yıllardır şiddetli çatışmaların pençesinde. Devletin çöktüğü yerine silahlı milis güçlerin hâkim olduğu ülke iki parlamento ve iki hükümet tarafından yönetiliyor. Bir tarafta uluslararası toplum tarafından resmi olarak tanınan Tobruk hükümeti, diğer yanda Fecr Libya (Libya Şafağı) milisleri tarafından desteklenen Libya Ulusal Kongresi bünyesindekiTrablus hükümeti.  

Uluslararası toplum tarafından resmi olarak tanınan hükümetin çağrısıyla Libya Ordusunun başına getirilen General Halife Hafter, “terörist İslamcı grupların” temizlenmesi için 16 Mayıs 2014’te “Libya’nın Onuru” adı altında bir askeri operasyon başlattı ve Libya Ulusal Kongresi’ni (parlamento) “yasadışı meclis” olarak ilan etti.O zamandan beri Libya’da çok şiddetli çatışmalar yaşandı ve çok sayıda kişi yaşamını yitirdi. 
Bu iki rakip hükümet BM arabuluculuğunda ‘birlik hükümeti’ kurma konusunda anlaştılar. Katılımcılar, Libya’nın uluslararası tanınan parlamentosunun 188 milletvekilinden yaklaşık 80’ninin ve 136 Genel Ulusal Kongre üyelerinden 50’sinin anlaşmayı imzaladığını söylediler. Middle East, “anlaşma iki yapı arasında derin bölünmelere neden oldu. İkisinin başkanları anlaşmanın meşru olmadığı ve imzacıların sadece kendilerini temsil ettiği uyarısında bulundu” diye yazdı. 


SÜNNİ TERÖRÜYLE MÜCADELE İÇİN SÜNNİ NATO

Abdulbari ATVAN
Raialyoum

BU ittifak ABD’nin IŞİD ve Nusra Cephesi’ne destek verildiği suçlamalarından sonra destek verilmediğini göstermek için mi? İsrail bu ittifakın hedeflerinin neresinde yer alıyor? Bu daha sonra İran’la savaş için bir hazırlık mı?

Suudi Arabistan İçişleri Bakanı Prens Muhammed Bin Selman Bin Abdülaziz’in teröre karşı savaşacak ve 34 İslam ülkesinin yer alacağı, Riyad merkezli bir İslam askeri ittifakının oluşturduğunu açıklaması aniden oldu.

Ani oldu diyoruz çünkü ittifakın içinde yer alan 34 ülke de İslam İşbirliği Teşkilatı içinde yer alıyor ve bu ülkeler arasında bu konuyla ilgili daha önce gizli veya açık herhangi bir toplantı yapıldığına dair bir bilgimiz yok. Üstelik bu ülkelerin arasında halkın çoğunluğu Şii olan İran ve Irak gibi ülkeler yok. Daha önce kendi deyimiyle terörist örgütlere karşı 10 yıl mücadele etmiş olan Cezayir ve en kalabalık Sünni ülke olan Endonezya da yok.

Peki bu yeni oluşuma, Sünni terör örgütlerine karşı savaşacak “Sünni NATO” dememiz caiz mi veya bu oluşum Rus destekli İran-Irak-Suriye ekseniyle savaşacak ve ABD ve Batı destekli yeni bir oluşum mu?
Suudi Arabistan’ın siyasetindeki bu değişikliği ve öfkesini tutma politikasından “askeri hücum” politikasına geçişi yansıtan bu adımını anlamak için elimizde yeterli delil yok. Ancak şunu diyebiliriz ki bu adım, bölgenin daha çok parçalanmasına ve yeni Sykes Picot’un uygulamaya konmasına zemin hazırlayan mezhepsel bölünmüşlüğü daha da derinleştirecek.

Bu oluşum, çok tehlikeli yeni bir Suudi macerasıdır. Savaştan savaşa koşan ve bir önceki savaşta herhangi bir zafer kazanmadan başkasına başlayan Suudi Arabistan’ın macerası. Bu da savaşın daha fazla yayılacağı, terörle yani IŞİD ve kardeşleriyle savaştan ABD ve İsrail’in kışkırtması hatta İsrail ortaklığında İran ve müttefiklerine karşı savaşa gidileceğini gösteriyor.

Burada önemli bir nokta var ki, ittifakın kuruluşunun ilan edildiği ve sadece Suudi gazetecilerin olduğu basın toplantısında İsrail teröründen hiç bahsedilmedi. Hâlbuki bu ittifakın içinde Filistin Devleti de var. Acaba Mahmut Abbas bu adımı atarken ülkesinin kurumlarına danıştı mı?

Bunun yanı sıra maliyeti yüz milyarlarca doları bulacak bu oluşumu Suudi Arabistan ve diğer Haliç ülkeleri içinde bulundukları maddi duruma ve vatandaşları ek vergiler koymayı düşündükleri bir döneme rağmen nasıl finanse etmeyi düşünüyorlar?

Bildiğimiz bir şey var; on yıllarca sürecek, evlatlarımızı ve servetimizi yiyecek, ülkelerimizi yıkacak bir savaşa doğru sürükleniyoruz…


İSLAM İTTİFAKI
Al Ahram

Suudi Arabistan’ın 34 ülkeden oluşan askeri bir ittifakın oluşturulacağını ilan etmesi, sadık bir ülke olan Arabistan’ın bütün imkânlar çerçevesinde tehlikeli fenomene karşı durma isteğini göstermektedir. Herkes biliyor ki Mısır ve Arabistan hain terörden en çok zarar gören iki ülkedir. Diğer yandan bu kardeş iki ülke bu salgını kuşatmak için adımlar atmaktadır. 

Bazıları diyecektir ki Mısır, daha önce Arap bir gücün oluşturulmasını önermemiş miydi? Mısır Dışişleri bu soruyu yanıtladı. Mısır Dışişleri,Suudi Arabistan’ın önerdiğinin Mısır’ın önerdiğinden az farklı olduğunu açıkladı. Herşeyden önce Suudi Arabistan’ın önerdiği koalisyon bütün İslam ülkelerini kapsıyor. İkinci olarak tek bir hedefi var oda “terörle mücadele”. Buna karşılık Mısır’ın oluşturulması için çağrı yaptığı kuvvet, Arap gücüdür. Ve aralarında terörün de olduğu bütün sorunlarla uğraşmayı hedeflemektedir. Şüphe yok ki Mısır’ın ve Arabistan’ın çabalarını birleştirmek gereklidir. Bu çabaların birleşmesi güzel ve faydalı olur.


BMGK VE SURİYE… BİNLERCE MİLLİK ACIDA BİR İLK

Muhammed BALLUT
Assafir

Çelinin sonu değil ama Suriye’nin kanlı karanlığında yeni bir ışık parlamaya başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden dün (cuma) Suriye’yle ilgili çıkan karar barışın kapılarını tamamen açmadı ancak dengeler büyük ölçüde sarsıldı. İlk defa bu beyanla uluslararası arena silahların susması için çağrı yaptı. Beyan, Viyana toplantısı ve Cenevre 1’i birleştirerek bunu siyasi çözüm için yeni bir yol haritasına dönüştürdü. 

Beyan, ateşkesin sağlanması ve geniş katılımlı bir hükümet kurulması çerçevesinde bir takvim ortaya koyarak 18 ay içinde anayasal değişiklerin yapılmasını, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasını içeriyor. Tabi gidişat istenilen şekilde olursa. 

BM Güvenlik Konseyi tarafından açıklanan bu karar, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin doğrudan bir sonucu olarak görülebilir. Sukhoui Fırtınasının başlamasından 80 gün sonra bu Rus müdahalesi ilk defa dengeleri siyasi çözümün lehine değiştirdi. 

Suriye’deki kriz açısından çok önemli olan bu karar, Birleşmiş Milletler’in, ateşkesin sağlanması, kararın uygulanmasının denetimi, Riyad’da alınan kararların geçersizliği, Viyana ve Cenevre görüşmelerinin uluslararası sabit bir referans olarak alınmasını sağlayarak Suriye’deki rolüne tekrar kavuşması açısından önemlidir.


BATI ESAD’I AÇIKÇA SURİYE’NİN LİDERİ OLARAK TANIYOR  

Middle East

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden Suriye’yle ilgili çıkan son karar, uzun süredir tartışma konusu olan Beşar Esad’ın geleceğiyle ilgili bir çözüm getirmedi.

Ancak buna rağmen batılı ülkeler, geçiş döneminde de olsa Suriye’nin lideri olarak kalması konusunda uluslararası uzlaşmaya rağmen Esad’ın gidişini talep etmeye devam ediyor. Bazı diplomatlar, BMGK’dan çıkan karar ile Esad’ın Suriye devlet başkanı olarak açıkça tanındığı ve bunun Rusya’nın askeri gücünü kullanarak ona destek çıkmasıyla olduğunu belirtiyor.


TERÖRLE MÜCADELEDE İSLAM İTTİFAKI’NA KARŞI TÜRK-KATAR İTTİFAKI

Al Arab

Türkiye’nin Katar’da askeri üs kuracağı, Suudi Arabistan’ın terörle mücadele kapsamında 34 ülkeden oluşan bir İslam İttifakı kuracağını açıklamasından sadece 24 saat sonra geldi. Bu da Doha’nın Riyad’a bu ittifak yerine kendi ittifakını kurmak istediklerine yönelik bir mesaj niteliğinde oldu. 

Suudi İçişleri Bakanı Muhammed Bin Selman’ın, İslam İttifakı’nı açıklamasından saatler sonra, söz konusu ittifakın içinde yer alan Katar ve Türkiye, Türkiye’nin Osmanlı’nın 1920’de yıkılmasından sonra ilk defa Körfez’de bir askeri üs kuracağını açıkladı.

Bu çerçeveden bakıldığında Arap ve Batılı siyasetçiler Katar ve Türkiye’yi, Nusra Cephesi başta olmak üzere Suriye’deki radikal unsurlara destek vermekle suçluyor. Bunun yanı sıra Rusya, Türkiye’yi IŞİD ile iyi ilişkiler kurmakla itham ediyor. 

Suudi Arabistan’da Kral Selman’ın yönetime gelmesinden bu yana Türkiye ve Suud arasındaki iyi ilişkiler bazı konulardan dolayı ihtiyatlı ilerliyor. Bunun da nedeni Ankara’nın Yemen’deki gelişmeler karşısındaki bulanık tutumu, Mısır ve Libya gibi Arap ülkelerinin içişlerine karışması ve Müslüman Kardeşler gibi radikal İslamcı örgütlerin tarafında durması.


 

KATAR, TÜRK ASKERİ’Nİ HALİÇ’İN KALBİNE YERLEŞTİRDİ

Assafir

Katar’ın yüz yıl önce Osmanlı’nın çöküşünden bu yana Türk askerine ilk defa Körfez’de üs vermesi bölgesel gerginliğin had safhada olduğu bir döneme denk geldi. Bunun yanı sıra bu adım Katar’ın bazı Körfez ülkeleriyle yaşadığı görüş ayrılıklarının ışığında geldi. Ki bu görüş ayrılıklarının başında Katar’ın Türkiye’nin bölgedeki en büyük koruyucusu konumunda olduğu Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile olan ilişkisi gelmektedir. 

Katar’ın da Türkiye’de bir askeri üs kurma niyetini de içeren bu adımın en büyük muhatapları Suudi Arabistan ve İran’dan şu ana kadar herhangi bir yorum gelmedi. 

ÖNCEKİ HABER

Güvenlik nerede başlar özgürlük nerede biter?

SONRAKİ HABER

‘Bilmiyorduk’ deme lüksümüz yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...