14 Aralık 2015 00:56

Türkiye, model ülkeden işgalci ülkeye

Paylaş

Yusuf ERTAŞ
Ali KARATAŞ

Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığı nedeni ile gerilen Irak-Türkiye ilişkileri BM Güvenlik Konseyine taşındı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “askerlerimizi Irak’tan çekmeyeceğiz” diyerek gerilimi tırmandırırken Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığını “egemenlik haklarına bir saldırı” olarak değerlendiren Irak Başbakanı Haydar İbadi de zaman geçirmeden konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne götürdü. 
Bahreyn gazetesi Alittihad iki ülke arasında tırmanan gerilimi, “Erdoğan askerlerini çekmiyor, İbadi Güvenlik Konseyine başvuruyor” manşeti ile okurlarına aktardı. Türkiye Irak’ta bulunan askerlerinin eğitim amaçlı olduğunu belirterek Irak’ın egemenlik haklarına yönelik bir ihlalin söz konusu olmadığını savunurken Türkiye’nin yardımına koşan Federal Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani “olay abartılıyor” diyerek gerilimi azaltmaya çalışa da gözlemciler olayın o kadar da basit olmadığına dikkat çekiyor.

GERİ PLANDA RUS-ABD ÇEKİŞMESİ

Alhayat gazetesi Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığı için ABD ve Erbil’den yardım istediğini yazdı. Irak da “Türkiye Irak’taki askerlerini geri çekmezse” Rusya’yı yardıma çağırabiliriz açıklamasını yaptı. Buna dikkat çeken gözlemciler geri planda daha derin çatışmaların varlığına işaret ediyor. Nitekim Putin’in “bize tehdit teşkil edebilecek tüm hedefleri imha edin” sözlerinin ardından Rusya’nın S-500 Hava Savunma Sistemini bölgeye kuracağı duyuruldu. Yine ABD’nin bölgedeki askeri varlığını arttırma kararı aldığı belirtildi. Gözlemciler, Akdeniz’e inen savaş gemilerinin eşliğinde bölgede yoğun bir silahlanma yarışına dikkat çekiyor.

NİÇİN ŞİMDİ?

Lübnanlı Akademisyen ve yazar Muhammed Nureddin “Ankara’nın gönderilen kuvveti ‘eğitenleri koruma amaçlı’ nitelendirmesi niçin şimdi?” diye sordu. Nureddin, “Kuzey Irak’taki Kürt devletinin sınırlarının genişleyeceği ve giderek büyüyerek coğrafi olarak Kuzey Suriye’deki Kürt varlığı ile coğrafi olarak buluşacağı” ihtimali karşısında Türkiye’nin Irak’ta asker bulundurmaya çalıştığını öne sürdü. “Irak, yeni haritaların çizileceği Sünni bölgesinin özel bir statüde, özerk, federal veya başka bir şekilde yer alacağı değişikliklerin eşiğinde” olduğunu savunan Nureddin, “Türkiye Irak’ın bölünme fırsatını kaçırmak istememektedir. Sonrasında kendini yeni Sünni varlığın koruyucusu olarak dayatmak istemektedir” diye yazdı.

SURİYE MUHALEFETİNİN ÜÇ AYRI TOPLANTISI

Hüseyin el AvdatAssafir gazetesindeki haberinde Suriyelilerin 8 Aralıkta başlayan 3 ayrı konferans düzenlediklerini aktardı. Bunlardan birincisi Riyad’da Suudi Arabistan’ın ve örtülü olarak Türkiye ve Katar’ın sponsorluğunda gerçekleşti. İkincisi Şam’da son iki yılda kurulan partileri kapsayan ve Suriye iktidarının desteği ile yapıldı. Üçüncüsü ise Hasekiye yakın PYD’nin kontrolündeki Ramila’da toplandı. Her ne kadar Riyad konferansında Suriye Muhalefeti arasında sağlanan mutabakat büyük bir başarı olarak sunulsa da üç ayrı yerde üç ayrı konferansın toplanması Suriye muhalefeti arasındaki bölünmenin devam ettiğinin bir işareti olarak değerlendirildi.

Raiayoum yazarı Abdulbari Atvan Riyad toplantısını değerlendiren yazısında “Ahrar’uş Şam’ın çekilmesi, Doktor Heysem Mena’nın önderlik ettiği ‘buğday hareketinin’ katılmaması, PYD’nin dışlanması, muhalefet heyetinin temsilini eksik kılacaktır” yorumunu yaptı. Al Arab gazetesi de  “Suriye muhalefetinin birleştirilme başarısı Rus ve İran’da sıkıntı yarattı” diye yazdı.


TÜRKİYE IRAK’TA; DÖRT HEDEF İÇİN İHTİLAFLARI BAĞLAMA
Muhammed NURETTİN
Assafir

Türkler, gönderilen kuvveti peşmergeleri ve Sünni gruplara ait “ulusal muhafızları”  eğiten Türk kuvvetlerini koruma gücü olarak değerlendiriyor. 

Türkiye’nin gerekçeleri biraz garip ve birçok kişide tebessüme yol açıyor. Garip olan Ankara’nın gönderilen kuvveti“eğitenleri koruma amaçlı” nitelendirmesi. Niçin şimdi? Peşmergelerin ve Irak’ın güvenlik güçlerine rağmen niçin Ankara daha önce bu ihtiyacın farkına varmadı? Gönderilmeleri Şengal’in kurtarılmasından sonra çok daha uygun değilmiydi?

Ama daha çok tebessüm ettiren Türkiye’nin bu kuvvetleri IŞİD ile savaşa katkıda bulunan bir güç olarak değerlendirmesi.

Burada soru Türkiye IŞİD ile 20 tankla mı savaşacak? Eğer Ankara gerçekten bu konuda ciddi ise niçin uzağa gidiyor ve Türkiye-Suriye sınırında bulunan bu örgüt ile savaşmıyor? Niçin IŞİD’in Suriye’deki alanlarını bombalamıyor? Irak’a IŞİD veya başkasıyla savaşsın diye kim talepte bulundu?

Bize göre Türkiye bu adımı atmakla “ihtilafları bağlayarak” birden çok hedefe ulaşmak istedi.

Türkiye’de en azından Adalet ve Kalkınma Partisinde hâkim iklim, bölgedeki gelişmelerin Kuzey Irak’taki Kürt devletinin sınırlarının genişleyeceği ve giderek büyüyerek coğrafi olarak Kuzey Suriye’dekiKürt varlığı ile coğrafi olarak buluşma olasılığının olduğu. 

Adalet ve Kalkınma Partisi, Kürdistan bölge yönetiminin IŞİD’ten kurtarılmasından sonra Musul vilayetini kapsamasından endişeleniyor. Daha önce Kerkük ve Şengal ’de olduğu gibi. Türkiye böyle bir adımı “ulusal güvenliğine” yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyor. Bu gücün gönderilmesi “Türkiye’nin Musul’un ve Kürt devletinin geleceğinde bir rolünün olduğu” yönünde bir mesajdır. 

Türkiye, Musul’un kurtarılması konusunu kızıştırırken, Irak Sünni bölgesindeki durumun farkındadır. Tabiri caizse Irak, yeni haritaların çizileceği Sünni bölgesinin özel bir statüde, özerk, federal veya başka bir şekilde yer alacağı değişikliklerin eşiğindedir.

Türkiye Irak’ın bölünme fırsatını kaçırmak istememektedir. Sonrasında kendini yeni Sünni varlığın koruyucusu olarak dayatmak istemektedir. Bu durum İran nüfuzundan önce Suudi nüfuzunu hedef almaktadır. Irak’ta Sünni dünyasına liderlik savaşıyla beraber kurtarılması durumunda Şii halk milislerinin (haşadülşabi) bölgeye girmesine izin verilmeyecektir. Türkiye’nin asker göndermesi özellikle Suudi Arabistan kuvvetli bir mesajdır.


RİYAD KONFERANSINDA YENİ OLAN NE?
Abdulbari ATWAN
Raialyoum

Asgari bir başarı elde etmek amacı ile Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a toplanan ve iki gün süren muhalefetin konferansı son buldu. Burada başarı ile kastedilen konferansın dağılmaması! Zeminden önemli askeri güce sahip Ahrar’uş Şam’ın, koordinasyonun iktidara yakın kişilere verilmesi ve sonuç bildirgesinde Suriye halkının “Müslüman olduğunun” vurgulanmaması nedeni ile protesto ederek konferanstan çekildi.  
Suudi iktidarı muhalefetin bu sayıda(103) temsil edilmesinin hassasiyetinin ve birbirleriyle ideolojik ve kişisel uyumsuzluklarının bilincinde. Medyada görünme aşklarının da. Onun için konferansa katılanların hareketleri kuşatma altına alındı. Bill Clinton’un 2000 yılında ‘Camp David görüşmelerinde yaptığı gibi telefonla dışarıya konuşmaları engellendi. 

Sonuç bildirgesi yeni bir şey içermiyor. Hatta muhalif grupların, geçiş sürecinde iktidarla görüşmeye hazır olduklarını ifade eden paragrafta yeni değil.

ANLAŞMAZLIK ERTELENDİ

Sonuç bildirgesinde merkezi Riyad olacak olan yüksek komitenin oluşturulması dikkat çekici bir maddeydi. Bu komite 30 kişiden oluşacak ve müzakere heyetini de seçecek.  Bu katılanların iki gün boyunca görüşme heyeti konusunda uzlaşmaya varamadığını gösteriyor. Katılımcılar, anlaşmazlığı ertelemek veya üzerini karartmak için bu komiteye başvurmaya karar verdiler.

Suudi veliahttı Muhammed Bin Nayif’in daha önceden hazırlandığı söylenen ve üyelerin onaylanması istenen konferansın açılışındaki açıklamaları, sonuç bildirgesine açık bir şekilde yansıdı. 

ÇÖZÜMDE ESAD YOK

Emir Bin Nayif;Suriye Devlet Başkanının “geçici veya kalıcı” herhangi bir çözümde bulunmasını reddederek ve herhangi bir siyasi çözümden önce mezhepsel milislerin (burada Şii milisler kast ediliyor) ülkeyi terk etmesini şart koşarak Suudi Dışişleri Bakanı Adil el Cebir’in geçmiş aylarda defalarca ifade ettiği “kışkırtıcı” açıklamalarını tekrarladı.

VİYANA GÖRÜŞMELERİNE TERS

Bu açıklamalar dokuz noktada ittifak sağlananve muhalefetin ve iktidarın şahsiyetlerinin önderliğinde bir buçuk yıl sürecek geçiş sürecinde Suriye devlet başkanın gitmesinden söz etmeyen Viyana görüşmeleri ile tamamen çelişmektedir. Bu geçiş sürecinden sonra Birleşmiş Milletlerin gözetiminde Suriye içinde ve dışında bulunan Suriyelilerin katılacağı bir seçim öngörülmekteydi. Bu nedenle bu açıklamaların, daha başlamadan görüşmelerin baltalamaya yol açması olasıdır.

Ahrarül Şam’ın çekilmesi, DoktorHeysemMena’nın önderlik ettiği “buğday hareketinin” katılmaması, PYD’nin dışlanması, Cephet el Nusra ve IŞİD’in terörist olarak nitelendirilmesi nedeni ile çağrılmaması bütün bu faktörler muhalefet heyetinin temsilini eksik kılacaktır.

Suriye krizinin siyasi çözümü uzak gözükmektedir. Çözüme ulaşmak iki esas noktanın veya bunlardan birisinin gerçekleşmesine bağlıdır. Bunlardan biri taraflardan birinin zeminde kendi çıkarına çözmesi ve diğer tarafın yenilgiye uğradığını itiraf etmesi. Veya iki tarafında tükenme aşamasına gelmesi ve bu şekilde uzlaşmaya meyletmeleri.


ERDOĞAN IRAK’TAN SONRA NEREYE?
Semih SAAB
Annahar

Suriyeli mülteci dalgası, 13 Kasımdaki Paris saldırıları, sonrasında Tunus’ta ve Kaliforniya’da yaşanan saldırılar;IŞİD’in bütün dünya için tehlike arzeden bir örgüt olduğu ve ona karşı mücadelenin ertelenemeyeceği fikrini oluşturdu. Aynı zamanda Batı’nın, Türkiye’nin ve Körfez Ülkelerinin Suriye iktidarını düşürme meselesini de rafa kaldırdı. 

Suriye ordusunun muhaliflerle beraber IŞİD’e karşı savaşabileceği açıklamasından sonra,Amerika’nınSuriye söylemi tamamen değişti. Amerika, Rusya ve İran’ın pozisyonuna yaklaştı. Fransa Dışişleri Bakanı LaurentFabius, “IŞİD’e karşı düzenlenecek askeri operasyonlarda Suriye ordusunun katılmasında bir engel olmadığını” söyledi. Daha dün Dışişleri Bakanı tüm sembolleri ile beraber Suriye iktidarının yıkılmasının çağrısını yapıyordu. 

Burada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tek başına ABD, Fransa’nın ve Batı’nın inşa ettiği ve Rusya ile İran’ın pozisyonuna daha yakın olan yeni iklime karşı durmaktadır. Erdoğan, IŞİD’in sürdürdüğü saldırılar nedeni ile batıda oluşan yeni gerçekliği inkâr hali yaşamaktadır. NATO’yu Suriye’nin içerisinde “Güvenli Bölge” oluşturma planına bulaştırmak istemektedir. Burada Suriye ordusundan kaçan Suriyelileri yerleştirilmesi bahane edilmektedir ama “Güvenli Bölge” ile gerçek amaç, coğrafi olarak SuriyeKürtlerinin birleşmesini engellemektir.

Rus uçağının düşürülmesinden sonra Rusya’nınverdiği yanıtın problemlerinin karşısında kendini bulan Erdoğan,  IŞİD bahanesi ile Ninova eyaletine kara gücü göndererek sorunlardan uzaklaşmaya çalıştı. Burada Türk istilasının esas sebebi PKK’dir. Erdoğan kendisini bölgede Rusya ve İran karşıtı eksenin ön cephesi olarak görmektedir. Rusya’nınSuriye’deki askeri varlığının kurduğu dengeleri tek başına değiştirebileceğini düşünmektedir.


5 ARAP DEVLETİ LİBYA İÇİN TOPLANDI
Al Kuds al Arabi

Beş Arap devletinin Dışişleri Bakanlıklarından önemli yetkililer, Cezayir’in başkentinde geçen Çarşamba günü Libya krizine bir çözüm bulmak için bir araya geldi.  

Cezayir Dışişleri Bakanlığından isminin açıklanmasını istemeyen bir kaynak; Mısır, Tunus, Katar, BEA ve Cezayir’den Dışişleri yetkililerinin Libya krizini tartışmak ve Libya’da taraflar arasında birkaç gün önce Tunus’ta imzalanan anlaşmayı görüşmek üzere buluştuklarını söyledi. Kaynak buluşmanın Mısır’ın reddettiği anlaşmanın sorunlarını çözme arayışı nedeniyle gerçekleştiğini belirtti. 

Cezayir Aralık ayının başında Libya’ya komşu ülkelerin Dışişleri Bakanlarına, Libya krizindeki gelişmeleri değerlendirmek ve “ulusal uzlaşma hükümetinin” kurulması gündemiyle yine ev sahipliği yapmıştı.  Cezayir Dışişleri Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, Libya’ya komşu ülkelerin toplantısının sonucunda Libya’da siyasi bir çözümün gerçekleşmesi için daha geniş bir toplantının yapılmasına ve ulusal birlik hükümetinin bir an önce kurulamasına karar verildiği belirtilmişti. 

Libya’da ihtilaflı taraflar,  geçen Pazar günü yaptıkları basın toplantısında Tunus’ta gerçekleşen gizli görüşmelerde çatışmaları sonlandırmak için ön anlaşmaya vardıklarını ilan etmişti. 

Yapılan görüşmelerde doğuyu temsilen Tobruk parlamentosundan ve batıyı temsilen Genel Ulusal Kongresinden temsilciler bir araya geldi. Anlaşmayı, parlamento heyeti adına heyet lideri İbrahim Fethi, ve Genel Ulusal Kongre heyeti adına heyet başkanı Muhammed Abdulsadık imzaladı.

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Ömer Özer: Medyada şiddet var!

SONRAKİ HABER

Erdal Eren Adıyaman’da anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...