12 Aralık 2015 13:02

Sarı: Önemli olan emekçilerin birliğidir

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ile İzmir’deki barış mücadelesini ve neler yapacaklarını konuştuk.

Paylaş

Mustafa GÜVEN

10 Ekim barış mitingi neden düzenlenmişti ?
Biz, DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak, Ankara’da, 10 Ekim’de bu ülkenin emekçileri olarak barış talebini haykırmak istedik. Kimi sansasyonal haberlerde, katliamda HDP veya bazı siyasi oluşumlar hedefteydi diyorlar ama değil aslında. Emekçilerin, bu ülkenin üretimden gelen gücünü kullanabilen insanların tam ortasında patlatıldı bombalar. Orada olanlar emekçiler, öğretmenler, gençler, öğrenciler, işsizlerdi. Ankara’dan otobüslerle dönerken yükselen ses ‘grev’di. İşçi arkadaşlarımızın tepkileri buydu ve biz de hızla konfederasyonumuzla paylaştık; ‘genel grev genel direniş’ şarttır dedik. Gerçekten de konfederasyonlar katliamın gününün akşamı 3 günlük yas ve 2 günlük iş bırakma kararı aldı.

Diğer konfederasyonlara çağrı yapıldı mı?
Türk-İş’e çağrı yapıldı. Türk-İş sadece 2 günlük yas ve işyerlerinde bildiri okuma, terörü kınama gibi bir karar aldı. Diğer konfederasyonları kötülemek için söylemiyorum ancak atılan her bombanın, sıkılan her kurşunun emekçilere bir maliyeti var. Ölenler yoksul emekçi çocukları, halk çocuklarıdır. Polis de asker de sivil de böyledir. Bu durumda emekçilerin birliğidir önemli olan,  Türk-İş, Hak-İş ya da diğer sendikalar birleşmelidir.

İzmir’de Türk-İş de katıldı.
Katliamın ertesi günü İzmir’deki tüm kitle örgütleri, dernekler, siyasi partiler bir araya geldik. İzmir gibi bir yerde katliamın ertesi günü İzmir emek ve demokrasi güçleri olarak basın toplantısı yaptık.  Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun katılıp ildeki bir yönetici olarak ‘Ben de bu grevden yanayım mesajını vermesi’ ve her ne kadar Türk-İş bu işin içinde olmasa da Belediye-İş Sendikası’nın tüm şube başkanlarıyla sendikamıza gelip ‘Aalacağınız her kararda yanınızdayız, iş bırakacaksak iş bırakacağız’ demesi çok önemliydi. Belediye-İş, TÜMTİS, Tek Gıda-İş kısmen de Petrol-İş’in katılımına ek olarak Yerel Sen de 2 gün iş bırakma kararı aldı. Her ne kadar farklı siyasal düşüncelerimiz olsa da; acıyı birlikte yaşadık, savaşa karşı durabildik. Barış çığlığını da birlikte haykırabilmeliydik. İş bırakmanın ilk günü otobüsler 2-2.5 saat çalışmadı. Şoför arkadaşlarımız baştan aşağıya siyah giyinerek araçların başına geçti. Türkiye’deki metropoller içerisinde İzmir’de sadece bizim iş kolumuzdan 17 bin işçi ve diğer sendikalarla birlikte yaklaşık 40 bin emekçi Gündoğdu’ya aktı. Mitingimize ek olarak Karşıyaka’da ve Buca’da ‘savaşa inat barış’ anıtları açıldı. Belediyeler kendi ölçüsünde barış etkinlikleri yaptılar.

İzmir’de barış cephesi nasıl genişler?
Gezi döneminde de DİSK, KESK, TMMOB, İzmir Barosu diğer katılımcılarla birlikte ortak hareket ettik. İşçilerin, gençlerin, taraftar gruplarının isyanlarını dile getirebilecekleri platformlar oluşturmaya çalıştık. Ama hiçbir zaman da rol model olmaya ya da rol çalmaya çalışmadık. Birlikte hareket etmek çok önemli, birleşik cepheyi oturtmaya çalışıyoruz. Bunu başarırsak ‘Senin acın seni ilgilendirir, benim acım beni ilgilendirir’ tutumunun ötesine geçeriz. Barış İzmirlilerin en çok tartıştığı konulardan.

İşçi-emekçilerin hayatlarını savaş nasıl etkiliyor?
Şu anda 6.5 milyon işsiz var deniyor, daha fazla çünkü kısmi çalışanlar, mevsimlik işçiler var. Suriye’deki savaşın, göçmenlerin istihdama etkisini görüyoruz. Savaşın etkileri üzerine, DİSK-AR’ın yaptığı araştırma çok çarpıcıdır. 3 sektör; konut, beyaz eşya, otomobil durma nok-tasında deniyor. Kapitalizmin bu üç sektörü durma noktasındaysa, bu önümüzdeki günlerde tekrar işçi kıyımları başlayacak demektir. Savaş ortamının işçi ve emekçilere etkisi işten atılmalar, düşük bağlanan TİS’ler, örgütlenme hakkı gaspları, gelir dağılımındaki adaletsizlik,  tüketim maddelerine gelen zamlarla yansıyacaktır.
Seçim faturaları da ama Suriye’de, ama Kandil’de ama Türkiye’nin her hangi bir yerinde patlatılan bombaların faturası da emekçilere yansıtılacaktır. Ölenin yoksul halk çocukları olduğu bir yerde savaşın faturasının da emekçilere çıkarıldığı bir gerçektir. Savaşın bu kadar kirli yüzü varken iki şeyi tartışmak zorundayız. Barış mı, savaş mı? Savaş için çok materyal gerekiyor bomba lazım, silah lazım, asker lazım, petrol lazım birçok materyale ihtiyaç var. Ama barış için bunların hiç birine gerek yok. Sadece bütün insanların samimiyetle elini uzatması yeterli. Barış emekçilerin mücadelesiyle kazanılacaktır.

İzmir emek ve demokrasi güçlerinin eksikleri neler?
KESK, DİSK, TMMOB’nin, Türk-İş’e bağlı kimi sendikaların ya da yüreği barıştan yana atanların birliği yetmez. Mali Müşavirler Odasından, Gazeteciler Cemiyetine, Kamu-Sen’in, Memur-Sen’in yani örgütlü olan tüm kesimlerin katkısını ortaklaştırabilirsek başarılı olabiliriz.
Cephemizi genişletmek için savaşın her türlüsüne karşı olmak zorundayız. Üzerine giydiği üniforma ya da taşıdığı kimlik ne olursa olsun ‘insanların ölmesi’ ne karşı olmalıyız. Bu asker için de, polis için de Suruç’ta, Ankara’da patlayan bombalı katliam için de, Dağlıca’da ölenler için de geçerlidir. ‘Ölümler durdurulsun, genel greve gidiyoruz’ dersek daha başarılı oluruz. Bir yerde işçi atıldığında sendikasına, siyasetine, partisine bakmadan sömürülenlerin yanında olmak zorunda olduğumuz gibi bayrağı, rengi, dini katmadan alana çıktığımızda, bütün emekçiler bir olduğunda ve emekçilerin bu gücüyle de barışın da demokrasinin de tarafı olabiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Sorunlarımız ortak, çözümde de ortaklaşmalıyız

SONRAKİ HABER

Futbol ilk İzmir’de oynandı ama hiç sadece futbol olmadı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...