11 Aralık 2015 16:13

'Ben yaptım oldu' kampanyası

Oysa diğer yanda binlrece öğrenci eğitim hakları etrafında birlşemiş, sınıfından fakültesine kadar birlite hareket etmiştir. Evet,bugün öğrencilerin ortak talepleri etrafında verdiği mücadele sonucu Pamukkale Üniversitesi’nin 100 olan kontenjanı 800’e yükseltilmesi olumludur. Ama bunun yeterli olduğunu üniversite hareketi açısından kim savunabilir?

Paylaş

Yoldaş TAŞ
Denizli

Formasyon kontenjanları geçtiğimiz hafta üniversitelerde en çok tartışılan konu başlıklarından biriydi. Üniversitelere göre açıklanan kontenjan dağılımına öğrencilerin ülke genelinde tepki vermesi sonucu YÖK bir adım geri atmış, konu ile ilgili (kontenjanların belirlenmesi) karar alma hakkını üniversite rektörlüklerine bırakmıştı. Pamukkale Üniversitesi öğrencilerinin gerçekleştirdiği toplantılarda pedagojik formasyon hakkının, üniversite öğrencilerinin en demokratik hakkı olduğu ve üniversite öğrencileri olarak bu ortak talep etrafında bir mücadele edilmesi gerektiği tartışılmış; bir dizi karar alınmıştı. Ancak Pamukkale Üniversitesi’nde kontenjanlar ile ilgili kararın YÖK tarafından üniversite rektörlüklerine bırakıldığının açıklanmasının ardından aynı zamanda iki ayrı kampanya başladı. Yazıda ayrıntılı olarak bu iki kampanyayı, kampanyaların sonuçlarını ve üniversite hareketi üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalışacağız.
BİRİNCİ KAMPANYA:
“BEN YAPTIM OLDU”
KAMPANYASI

Türkiye Gençlik Birliği (TGB) bir açıklama yaparak, TGB olarak cuma günü itibari ile bir kampanya başlattıklarını, pazartesi günü toplanan imza ve dilekçilerin eğitim fakültesi dekanlığına verileceğini belirten bir açıklama yayımladı. Pazartesi günü, çoğunluğu Denizli esnafından toplanan imzaları eğitim fakültesi dekanlığına teslim ettiklerini belirttiler. Ertesi gün ise “TGB yaptı. Kazandık. Biz 2 bin olmasını istedik ama dekanlık kontenjanlarda sınırlamayı kaldırdı. Ortalama şartı 2,00’a düşürüldü. TGB yaptı; dekanlık söz verdi. ” içerikli bir bildiri dağıtıldı. Bu arkadaşlarımızın bu değerlendirmesi üniversite öğrencileri açısından da böyle miydi peki? Diğer kampanyayı anlatınca böyle olmadığını daha rahat görebiliriz.
İKİNCİ KAMPANYA:
ÖĞENCİLERİN KAMPANYASI
Gelelim diğer kampanyaya. YÖK’ün, karar alma yetkisini üniversite rektörlüklerine devrettiği açıklamasının ardından Pamukkale Üniversitesi öğrenci toplulukları ve öğrenci birlikleri bir toplantı yapmış, öğrencilerin bu hakkının gasp edilmesine karşı kitlesel bir tepki verilmesi gerektiğine karar vermişti. Kampanya ile birlikte okuduğu bölüm gereği  pedagojik formasyon almayan iktisat, mühendislik, teknoloji vb. fakülte öğrencileri bile bu kampanyaya katılarak eğitim hakkına yapılan bu saldırıya karşı ortak bir mücadele verdiler. Konu ile ilgili gerçekleştirilen bilgilendirme toplantıları yapıldı. Sınıf sınıf, bölüm bölüm, fakülte fakülte binlerce imza toplandı. Öğrenciler topladıkları binlerce imzayı talepleri ile birlikte rektörlüğe iletti.
Pamukkale Üniversitesi senatosu, öğrencilerin taleplerini göz önüne alarak TGB’nin 2000 olduğunu iddia ettiği kontenjanların, 100’den  800’e yükseltildiğini, formasyon hakkı için ortalama şartının ise 2,00’a düşrülmedeğini 2,25 ortalama şartının konulduğunu, formasyon ücretlerinde bir değişiklik yapılmayacağını açıkladı. Bu durum da iki kampanya arasındaki polemiğe yeni bir boyut kazandırdı.
İHTİYAÇLARIMIZ
VE MÜCADELE
İki kampanyanın çalışma yöntemlerini,öğrenci hareketine yönelik bakış açılarını küçük örnekler ile açıklamaya çalıştık. Bu örnekler üzerinden yola çıkarak ‘bugün üniversite hareketinin ve gençlik mücadelesinin ihtiyaçları nelerdir?’ diye sorduğumuzda şöyle cevap verebiliriz.
“Ben buradan birkaç kişiyi kazanırım” diye düşünerek, kendi küçük çıkarlarını binlerce öğrencinin çıkarının üstünde gören, öğrenciler yerine dekanlıktan medet uman bir mücadele anlayışından ne gibi bir sonuç beklenebilir?
Oysa diğer yanda binlrece öğrenci eğitim hakları etrafında birlşemiş, sınıfından fakültesine kadar birlite hareket etmiştir. Evet,bugün öğrencilerin ortak talepleri etrafında verdiği mücadele sonucu Pamukkale Üniversitesi’nin 100 olan kontenjanı 800’e yükseltilmesi olumludur. Ama bunun yeterli olduğunu üniversite hareketi açısından kim savunabilir? Hele hele kişi başı 2050 lira olan bir formasyon harcı göz önüne alındığında bunun arttırılmasının rektörlüğün işine gelmediği savunulabilir mi?
İLLE DE PARASIZ EĞİTİM!
Kontenjanların 100’den 800’e yükseltilmesi olması moral ve motivasyon açısından mücadeleye güç katacağı gibi önümüze yeni hedefler ve yeni görevler de koymaktadır. Kontenjanların halen 2 bin lira olması demek birçok üniversite öğrencisinin, fabrika, atölye, inşaat işlerinde çalışmak zorunda kalması demek. Belki de buralarda iş cinayetlerinde can vermesi...  Parasız eğitim, öğrencilerin halen en güncel talebidir. Bugün formasyon alan bütün öğrencilerin önündeki en acil talep kontenjanların tamamıyla kaldırılması, formasyon için öğrencilerden alınan ücretlerin kaldırılması ve okul bittikten sonra istihdam alanlarının yaratılması olarak duruyor.
ÇÖZÜM YOLU BELLİ
Üniversitelerdeki  tek sorun tabi ki formasyon kontenjanları ile sınırlı değil. Üniversitelerin halk için  değil sermaye için bilim üretmeye zorlanması, bilimsellikten uzak, gerici ideolojilerin etkisi altında bir müfredat dayatması devem ediyor. Öğrenciler parasız, bilimsel, demokratik bir eğitim talebine, karar alma mekanizmalarına dahil olamama sorununa halen çözüm bulabilmiş değildir. Bu sorunlara karşı çözüm yolu ise öğrencileri merkeze alan, talepler etrafında yürütülen birleşik bir öğrenci hareketinden geçmektedir. Bu sorunlar ve sorunlara karşı ortak talepler etrafında kitlesel, birleşik ve temel taleplere dayalı verilen mücadele bugün küçük dahi olsa kazanımların yolunu göstermektedir.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul'da askeri araca ateş açıldı: 2 yaralı

SONRAKİ HABER

Dicle Üniversitesi’ni nasıl bilirsiniz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...