11 Aralık 2015 16:08

Etimiz patronun, kemiğimiz rektörün!

Üniversite zaten tüm imkanlarıyla sermayenin büyümesine hizmet ederken Ulcay, “Bu üniversitede eksik olan nedir?” diye soruyor ve akıl almaz biçimde sanayi ile daha sıkı bağlar cevabını buluyor.

Paylaş

Can KAYLAN
Uludağ Üniversitesi
Bursa

Uludağ Üniversitesi Rektörü Yusuf Ulcay geçtiğimiz günlerde TÜMSİAD’ın geleneksel söyleşilerinin konuğu oldu. Niyeti başından belli rektörümüz “Türkiye’de AR-GE ve üniversitenin şehir dinamiklerine etkisi” isimli söyleşisinde üniversitelerin piyasalaştırılması konusunda ne noktada olduğumuzu gösteren önemli şeyler sunuyor. Öyle ki bir üniversite rektörü olarak memleketimizde bilimin gelişme ivmesine takacağına, ekonomik büyüme ivmesine kafayı takmış durumda. Hala 3. sırada olmamıza rağmen ekonomik büyümede bir düşüş yaşadığımızı ve %10-14’lük büyüme oranlarına ihtiyacımız olduğunu söyleyen Ulcay, görevlerimizi hatırlatıyor ve çareyi elbette “üniversite-sanayi işbirliği”nde buluyor.
Burada bir parantez açmak ve Uludağ Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nden (ULUTEK) bahsetmek gerekiyor. Zira üniversite-sanayi işbirliğinin en açıktan ilerlediği alan olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB) konumuzun dışında kalamaz. Üniversitelerde bilim üretimi meselesinin, sermaye için bilim üretimine dönüştüğü çağımızda TGB’ler vasıtasıyla sanayinin üniversiteler üzerinden büyümesi gibi bir durum yaratılıyor. Kısacası üniversitenin ürettiği, sermayedarlar vasıtasıyla piyasaya aktarılıyor. Şehir dinamikleriyle ustaca etkileşen Uludağ Üniversitesi’nin biricik TGB’sidir ULUTEK. Bursa’da şehir dinamikleri derken tabiki başa otomotiv sektörünü koymak gerekiyor. ULUTEK de böyle yapmış ve hedef sektörlerinin başına koymuş otomotiv sektörünü. Çalışmalarının yaklaşık %25’ini bu sektör oluşturuyor ve Coşkunöz, Bayraktarlar gibi bir çok otomotiv firmasıyla birlikte çalışıyor. İlk kiracısı ise Bursa’nın en büyük ikinci sanayi kuruluşu olan TOFAŞ.
BAĞLANALIM! DAHA FAZLA, DAHA FAZLA...
Sanayi ile olan bu sıkı bağlar Ulcay’a az gelmiş olacak ki “Üniversite ve sanayici birbirinden kopuk” cümlesini kurabiliyor. Üniversitedeki “işe yarar” her topluluğa Renault, Tofaş gibi firmalar sponsor olurken, Üniversite zaten tüm imkanlarıyla sermayenin büyümesine hizmet ederken Ulcay, “Bu üniversitede eksik olan nedir?” diye soruyor ve akıl almaz biçimde sanayi ile daha sıkı bağlar cevabını buluyor. Oysa esas eksik olan şeyleri yani demokrasiyi, bilimi ve ifade özgürlüğünü bir türlü göremiyor.
ARA ELEMAN ÇAĞRISI
Ve aynı söyleşiden başka bir satırbaşı. “Üniversitemizdeki çalışmalarımızı artırabilmenin 3 önemli yolu var. Bunun ilk ayağı sektöre ara eleman yetiştirmektir.” Bir rektör düşünün ki gençliğe iki senelik üniversitelere gidin çağrısı yapsın. “1 mühendis yetiştirilecekse bunun altında 5 ara eleman olması gerekiyor” diyerek her açıklamasını sermayenin ihtiyaçlarını merkezine alarak yapsın. Bilim yuvası olması gereken üniversitelerin sermayenin kar yuvasına çevrilişinde son noktaya ulaşıyoruz işte. Üniversiteyi şirket yönetir gibi yöneten, “Nasıl olur da sermayeye daha fazla kazandırırım?”ı tek misyonu olarak gören Yusuf Ulcay’ın üniversite anlayışını görmüş olduk böylece.
Sermaye değil halk yararına bilimin üretildiği üniversiteler imkansız değil. Piyasa ekseninde işe yararlılığı ölçülen, hatta büsbütün eksenini bu yönde çizmiş çalışmaları rayına oturtup halk için bilimi tartışmamız gerekiyor. Hem de çok acil!

ÖNCEKİ HABER

Kuru bir hayal, maziye dair güzel bir düş

SONRAKİ HABER

İstanbul'da askeri araca ateş açıldı: 2 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...