11 Aralık 2015 15:44

Hukuk öğrencileri barışa ‘Elçi’ olmaya devam edecek

Geleceğin hukukçuları olarak biz mesleğimizi yaparken korku içinde olmadan, öldürülmeden, tutuklanmadan, özgürce düşüncemizi açıklamak istiyoruz. İşte bu yüzden hepimiz Tahir Elçi'yi örnek almalı ve mücadele etmeliyiz.

Paylaş

Engin Deniz ERGİN
Songül ARGÜNAĞA
Ahmet Berkay ÖZSOY
Eskişehir-Anadolu Üni.
 Hukuk Fakültesi

Karanlık zamanlar yaşıyoruz, Beyaz Toros günleri son hız devam ediyor. Ülkeyi hızla karanlığa sürüklemek isteyen bir iktidar; karşısında duracan her güce saldırıyor. Barış Elçimiz Tahir Elçi, işte tam da böyle günlerin insanıydı. Hayatı boyunca karanlık dönemlerin en karanlığı yaşadığı yerlerde, haksızlığa uğrayan her insanın, köyü yıkılan her köylünün yılmaz savunucusu oldu. O bir avukattı. Ama onu özel kılan, sembol isim yapan çok özellik vardı. Nerede bir faili meçhul cinayet varsa oradaydı. 90’larda 2000’lerde yapılan her karanlık cinayetin takipçisi oldu. Ciddi hak ihlallerinin çözümlenmesi bakımından en önde uğraşan insan hakları savunucusu oldu.
ÖMRÜNÜ HAK VE BARIŞ MÜCADELESİNE ADADI
Her zaman barış istedi, ömrünü hak mücadelesine adadığı kadar da barış mücadelesine adadı, silahların susması içindi mücadelesi. Tıpkı tutuklamaya sevk edildiği gün çoğumuzun aklına gelen Hrant Dink gibiydi. Halklar arasında köprüydü, barışın yılmaz savunucusuydu. Öncelikle gerek biz hukuk öğrencilerinin, gerekse hukukun her alanında çalışan kişilerin takipçisi olması gereken bir cinayettir bu. Çünkü Elçi, öyle bir hukukçuydu ki kim yanlış yaptıysa ona yanlışını hiç tereddüt etmeden söylerdi. Nerede bir çatışma oluyorsa, oraya gider “Dursun bu çatışmalar.” derdi. Tehditler onu yıldıramazdı. Onlarca ölüm tehdidi aldı, mücadelesinden geri adım atmadı. Yine tehditlere rağmen sokağa çıkmaktan korkmadığı, mücadele ettiği bir günde katledildi. İşte bu yüzden doğruyu, gerçeği söylemek isteyen herkes onu anmalıdır. Onu anmak, ona yapılan katliamı lanetlemek, her zaman haksızın yanında olma mücadelesinden geri durmayacağını ilan etmektir. Korkmuyoruz, korkmayacağız demektir. Hele de gerçeğin peşinden giden gazetecilerin iktidardan gelen talimatlarla tutuklandığı günlerde, gerçeği söylemekten korkmadığını ilan etmek herkes için elzem olmuştur.
MÜCADELE BİR SEÇENEK DEĞİL ZORUNLULUKTUR
Bugün faşizmin karakteristik özellikleri gazetecileri zindanlara tıkayarak ve sokak ortasında insanları katlederek gözler önüne serilmektedir. Bu ortamda mücadele bir seçenek değil, zorunluluktur. Zira Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması gerçekleri söylemek isteyen gazetecilere, Tahir Elçi’nin katledilmesiyse hak hukuk mücadelesi veren avukatlara verilmiş mesajdır aynı zamanda. Geleceğin hukukçuları olarak biz mesleğimizi yaparken korku içinde olmadan, öldürülmeden, tutuklanmadan, özgürce düşüncemizi açıklamak istiyoruz. İşte bu yüzden hepimiz Tahir Elçi’yi örnek almalı ve mücadele etmeliyiz.
Sözün özü; Elçi’nin failleri bellidir fakat bugünkü koşullarda faillerin hak ettikleri cezayı almayacaklarını öngörüyoruz. Onların hak ettiği cezayı bulması, bizim vereceğimiz demokrasi mücadelesine bağlıdır. Nitekim olayın sıcağı sıcağına, HDP meclis grubunun cinayetin araştırılması için verdiği önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Toplumu savaş ortamına sokacak her hamlede iki gerici partinin ivedilikle bir araya geldiğini görebildiğimize göre; tüm demokrasi güçlerinin vakit kaybetmeksizin bir araya gelmesi gerektiğini tekrar tekrar haykırmamız gerekiyor. Her yönden gerici saldırılar altında olduğumuz şu dönemde, demokrasi için birleşik mücadeleye en çok ihtiyacımız olan zamandayız kuşkusuz.
Önümüzdeki sayılarda iç açıcı konularda yazılar yazabilmek dileğiyle.

 

ÖNCEKİ HABER

Özgür üniversite, özgür basın

SONRAKİ HABER

Bizim bir aracımız var: Evrensel

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa