11 Aralık 2015 15:41

Özgür üniversite, özgür basın

Bizler daha şimdiden baskı altındayız. Okullarımızda gerici çetelerden, polislerden, özel güvenliklerden dayak yiyoruz. Göz altına alınıyoruz.

Paylaş

Mersin Üniversitesi

MİT tırlarında silah taşınmasını haber yapan Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı. Bu olayın ardından Türkiye’de basın özgürlüğü kavramı yeniden gündeme geldi. Biz de Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri olarak Türkiye’de basın özgürlüğünü konuştuk. İlk olarak arkadaşlarımıza Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına dair ne düşündüklerini soruyoruz. Ahmet Ekici özgür basına bir saldırı olduğunu vurgulayarak; “Savaş suçunu örtbas etmek için yapılmış bir hamle. Hatta hukuka dayandırılacak bir yanı yoktur. Olaya bakınca Cumhurbaşkanı’nın Can Dündar için “Öyle bırakmam onu.” dediğini görüyoruz. Aslında ben bu ülkede şaşırmıyorum. Her gün insanlar katlediliyor ve bu katliamların üzeri kapatılıyor..” Diyor. Nesime Karateke de söze karışıp şaşırmadığını dile getiriyor. “Basına bu kadar baskının olması çok şaşırtıcı gelmedi. Hrant Dink’in sokak ortasında öldürülmesine de tanıklık ettik. Hal böyle olunca şaşıramadık bile! Sosyal medyada biz özgürüz, istediğimiz habere ulaşabiliyoruz algısı var ama tamamen yalan. Çünkü haberler manipüle edilerek geliyor bize. Bu tür mecralarda özgür basın ağını oluşturmak imkansız oluyor. Bunun tersini yapan gazeteciler de ya öldürülüyor ya da tutuklanıyor.” Diyerek kaygılarını dile getiriyor.
SADECE ENDİŞE VE KORKU...
Koray Yıldız ise başka bir noktadan ele alıyor konuyu. “Sadece endişe ve korku hissediyorum.” Diyor. Böyle büyük kalemlerin tehdit edilmesinin korkunç bir şey olduğunu söylüyor. Demet Sağlam ise ileride bu mesleği yapacağı için kaygılı. Kaygılarını; “Basın demek çok seslilik demektir. Hepimizin birbirimizden farklıyken düşüncelerin de farklı olmasında anlaşılmayan ne? Basına uygulanan her türlü şiddete karşı öfkeliyiz ve endişelerimiz var. Geleceğimiz önümüzde, görünmeyen karanlığa doğru yol alıyoruz.” Diyerek dile getiriyor.
MEZUNİYETTEN SONRA
Sohbetin geneline bakınca hepimizin kaygıları, korkuları olduğunu görüyoruz. Ve umudumuzun da bitmemiş olduğunu... Biz ileride yapacağımız meslek konusunda ne düşündüğümüzü de söyleyelim kısaca. Bir çok alanda olduğu gibi bu alanda da işsizlik oranının çok yüksek olduğunun farkındayız.Yine de evde boş boş oturmayacağını söylüyor Ahmet. Bir yerlerden sektöre tutunmaya çalışacak o da diğerleri gibi. Sinema ya da gazetecilik diyor. Koray’da Ahmet gibi işsizliğin farkında. “Hasbelkader iş bulsak cezaevine girmeyi, dayak yemeyi hatta ölümü bile göze almamız gerekiyor. Ama ben yinede ideallerimin peşinden koşmaya devam edeceğim. Çünkü bizleri yıldırmaya çalışıyorlar. Başarmalarına izin vermemeliyiz. Mesleğimizden uzaklaşmamalıyız.” Diyor gülümseyerek. Demet’de herkes gibi kaygılı geleceği için. Şartların bizi bilinmez bir karanlığa sürüklediğini söyleyerek; “Sonucun ne olacağını kestirmek çok zor ama bu karanlığın çok sürmeyeceği kesin.” Diyor.
ÖZGÜR BASIN DEMEK
Basının, medyanın özgür olması yıllardır iletişim öğrencilerinin de talebi oldu. Ama biz basının özgür olduğunu hiç göremediğimiz için özgür basının bize ne ifade ettiğine değinmek istedik. İlk olarak halkın habere şeffaf bir şekilde ulaşmasıdır gibi bir tanım geldi Ahmet’den. “İnsanların haber alma hakkının engellenmemesidir. Ama baktığımızda bunun Türkiye’de uygulandığı söylenemez. Devlet tarafından uygulanan baskıları ortada.” Dedikten sonra sözü Demet’e bırakıyor. “Özgür basın demek özgür düşünce demek. Hayatın gerçekliğini görmek, göstermek demek. Türkiye’de basının özgürlüğünden söz etmek çok zor. Ama bu kadar baskı altına alınan şey elbette patlak verecektir. Biz “talihsiz” iletişim öğrencileri yaşayarak, deneyimleyerek bunları öğreniyoruz. Türkiye’de bu mesleği icra etmenin ağır bedelleri var.”
GELECEĞİN BASINIYLA
GÜNDEMİ KONUŞTUK

İster istemez gündemi en yakından, sıcağı sıcağına takip eder basın mensupları. Bizler de hayatın içinde hatta en ortasında yer alacak bireyler olarak ülke gidişatını değerlendirelim dedik. Ahmet diktatörlüğe doğru gittiğimizi söylüyor. İnsanların baskıyla susturulmasına, sokak ortasında öldürülmesine ve sokağa çıkmaya bile izin verilmemesine bağlıyor bu durumu. “Bizler daha şimdiden baskı altındayız. Okullarımızda gerici çetelerden, polislerden, özel güvenliklerden dayak yiyoruz. Göz altına alınıyoruz. Ama bütün bunlar bizi birbirimize kenetliyor. Daha da güçleniyoruz. Daha kararlı mücadele ediyoruz.” Diyor. Koray Soma’dan sonra olanlara artık şaşırmadığını söyleyerek başlıyor. “Tahir Elçi’nin ölüm haberini duyduğumda şaşıramadım bile. Çünkü yakın zamanlarda aklımın ucundan geçmeyecek şeyler yaşandı ülkede. Sokak ortasında o kadar çok insan öldü ki...” Dedikten sonra sözü Nesime’ye bırakıyor. “15 yıldır AKP iktidarda o yüzden ülke böyle gibi şeyleri sıkça duyuyoruz. Ya da AKP gitse daha özgür bir ülke olacağını zannedenler var. Tek sorun AKP’nin iktidarı gibi düşünenler var. Medya var olduğundan beri başta hangi iktidar varsa yayın organlarını elinde tuttu. Çünkü kendi fikrini halka empoze etmenin en etkili yoludur medya.” diyor.


HOCAM PARDON AMA...
Daha işin öğrenme aşamasında bize baskı uygulamaya başladıklarını söylemek abartı olmaz. E tabi bizi geleceğe hazırladıklarını düşününce baskısız hazırlamaları mümkün olmayacak. Ama bırakın da ödevlerimizi istediğimiz gibi yapalım be kardeşim. Haber toplama ve yazma diye bir dersimiz var. bırak istediğimiz gibi toplayıp yazalım haberimizi. Ödev verdiklerinde siyasi haber yapmayın politik olmasın gibi şeyler söylüyorlar. Hocam pardon da aç bir gazetelere bek politik olmayan haber mi var? At siyasi haberleri. Geriye kalan haberleri toparla ve yaz. Yaz ki geç sınıfı. Yahu hani özgürdük üniversitede? Neden Nesime okul radyosunda yapmak istediği kadın programını yapamıyor? Cevabını röportajımızın her satırında verdik...

ÖNCEKİ HABER

'Meşhur' adalet

SONRAKİ HABER

Hukuk öğrencileri barışa ‘Elçi’ olmaya devam edecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...