11 Aralık 2015 11:01

Mersin Üniversitesi'nde barış için mücadele tartışıldı

Paylaş

Eğitim Sen Mersin Üniversitesi Temsilciliği, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında 10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin anısına “İnsan Hakları ve Barış” konulu panel düzenledi. 
Panele Ankara katliamında yaşamını yitiren gençlerin aileleri, akademisyenler, STK ve Parti temsilcileri ve yüzlerce öğrenci katıldı. Moderatörlüğünü Araştırma Görevlisi Esin Gülsen’in  yürüttüğü panele Avukat, İnsan Hakları Aktivisti Eşber Yağmurdereli, Barış Bloku Eş Sözcüsü Nuray Sancar, Gazeteci Yazar Metin Yeğin, Mersin Üniversitesi Akademisyenleri Çetin Veysal ve Ayşe Devrim Başterzi konuşmacı olarak katıldı. Panelin açılış konuşmasını Eşber Yağmurdereli yaparken etkinlik Ankara’da yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. 

‘AMA O ÇAĞ ŞİMDİ ÇOK UZAKLARDA KALDI’ 

Barış kavramını hangi anlamda kullanırsanız kullanın içeriği kapsamı ile bakıldığında bazen savaşların bile barış için yapıldığı anlayışının doğduğunu söyleyen Eşber Yağmurdereli, barışın gerçek anlamını kavrayabilmek için insanlığın binlerce yıldır, barış konusunda insan hakları konusunda verdiği mücadeleye dikkat çekti.  İnsan hakları mücadelesinin barış mücadelesinin son birkaç yıl içerisinde ortaya çıkmış bir uzantısı olduğunun altını çizen Yağmurdereli, barışın, insanlık yeryüzünde var olduğu andan itibaren özgür yaşama mücadelesi verdiğini belirtti. İnsanın barışa olan ihtiyacını M.Ö dokuzuncu yüzyılda Hezideos’un yazdığı bir şiirle örnekleyen Yağmurdereli, “Ne güzeldi bir zamanlar bir altın çağ vardı. O altın çağda komşu komşusuyla iyi geçinirdi. Hiç kimse kapısını kilitlemek zorunda kalmazdı. Ama o çağ şimdi çok uzaklarda kaldı. Artık o altın çağ yok” 

İlk sözü alan Psikiyatri bölümünden Doç. Ayşe Devrim Başterzi savaşın dili bile değiştirdiği ve üniversitelerin bile askeri terimlerle işleri tarif ettiğini belirtirken bizim üniversitede bile strateji, hedef ve hareket planı terimlerine sıkça rastlarınır. Savaşta gerçekler gizlenir. Halkın güven duygusu sarsılır, güvenlik öne çıkar. Barış ve toplumsal onarım için Hakikat yani ne yaşandığına dair hakikatin kamusal bilgi haline gelmesigerekir. İkincisi ; adalet yani sorumluluğu olanların yargılanması. Üçüncüsü; tazmin yani hayatta kalanların, zarar görenlerin tazmini ve yeni gelen yönetin tarafından tanınması vs. dödüncüsü uzlaşmadır ve ancak ilk üçü gerçekleştikten sonra olur. Son olarakta insan hakları bunların olmadığı yerde bir barış be toplumsal onarımdan bahsedemeyiz dedi. 

‘BARIŞ İÇİN BİZ NE YAPTIK?’

Ardından söz alan Gazeteci Yazar Metin Yeğin “Barışın ne aşamada olduğu önemli değil, barış için biz ne yaptık” diye sordu. Guatemala da 30 bin kişinin ölüp bir buçuk milyon kişinin göç ettikten sonra kağıt üzerinde bir barış imzalandığını belirterek,  “Barış sadece o mu” diye bir soru soran Yeğin, esas şeyin bu süreçte hiçbir şeyin net olmadığı muğlak bir süreç yaşandığı olarak ifade etti. Dünyada barış görüşmelerinin yapıldı pek çok yerde her görüşme sonrası tutanak tutulduğunu ve bir tarafta devlet yöneticilerinin diğer tarafta gerilla temsilcilerinin imzasının olduğunu belirten Yeğin “ama bizde ne bir belge nede bilgi var. bir kısım görüşme var ama ne konuşulur, ne kararlar alınır kimse bilmedi. Oysa kolombiya’da biz bunları konuştuk diye imza atan tarafların temsilcileri birde geri dönüp kendi tarafında bu konuşulanları tartışıyordu. Yani Kolombiyalı gerillalar birde geri dönüp halka durum budur şunu yapıyoruz diyordu ve halkın katılımı ve desteğini sağlıyordu. Hiçbir gerilla gücühalk desteği olmadan devam edemez. Burjuvazide barış istemek zorunda kalmadığı sürece barışı istemez ve buda barışı geciktiren en büyük nedenlerden birisidir. 

‘POLİTİKALAR KURGULANIP MUHALİF SESLER SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYOR’

Ankara Katliamı’nın ardından Fransa’da büyük bir katliam yaşandığını bu katliamın hemen ertesinde kendisinin de orada bulunduğunu oradaki insanların Charlie Hebdo katliamını yaşadıklarını ama bu son katliama bir anlam biçemediklerini neden bize yapıldı biz şimdi ne yaptık diye soran halkın duygusunu aktaran Barış Bloku Eş Sözcüsü Nuray Sancar, dünyayı yöneten süper güçlerin dünyanın artık kendilerine dar geldiği düşüncesinde olduklarını, bu nedenle de yeni kaynaklar ve sömürü için politikalar kurgulayıp muhalif sesleri susturmaya çalıştıklarını ve dünyayı yeniden şekillendirmeye çalıştıklarını ifade etti. Sancar, halklara da dar dünyada Tunus, Mısırla başlayan halk ayaklanmalarının bir şekilde bastırılsa da diktatör rejimleri alt üst olmuş ve Arap ülkeleri ve Ortadoğu’da bu kabına sığmamanın içinden bir Rojava çıkmıştır. En geniş temsiliyeti, demokratik anayasası ile Rojava’da halklar birlikte yönetme tecrübelerini ortaya koyuyor.  Bu durum uluslararası gelişmelerle de birleşince AKP yöneticilerinin Emevi camiinde namaz kılma hayallerini de geçersiz hale getirmiştir. Gelinen noktada savaşın faturasını ister içerdeki ister dışarıdaki olsun halkın emekçilerin ödediği belirten Nuray Sancar üniversite yönetiminin kendisi ve Eşber Yağmurdereli’nin konuşmasına izin vermediğini hatırlatarak burada bir fili durum yarattık ve konuştuk işte barış mücadelesi buralardan başlıyor. Çünkü sesinizi kısmak isterler. Sizi susturmak isterler. Gerçekler bilinmesin ve duyulmasın isterler konuşmak, anlatmakta barış mücadelesinin bir parçasıdır derken buraya toplanan sizlerin kalabalık olması ve insiyafli olmak bugün sesimizi kısmak isteyenlerin engelledi dedi.
Konuşmaların ardından panel soru cevap bölümü ile devam ederken, Murat Meriç’in “Barışın Şarkılı Tarihi” adlı müzik dinletisiyle son buldu.

ÜNİVERSİTE YÖNETİMİ EŞBER YAĞMURDERELİ VE NURAY SANCAR'IN KONUŞMASINI İSTEMEDİ

Panele konuşmacı olarak çağrılan Nuray Sancar ve Eşber Yağmurdereli’nin üniversite yönetimi tarafından neden konuşturulmak istenmediğini sorduğumuz Eğitimsen Şube sekreteri Mehmet Gıcır “ rektörlük önce siz bu konuşmacıları geç bildirdiniz onun için konuşamazlar dese de sonradan yapılan görüşmelerde asıl nedenin geç bildirme vb. nedenler olmadığı açığa çıkıyor kaldı ki geç bildirilse ne olacak sonuçta üniversite temsilciliği salon tahsisi için başvuruyor ve salon tahsis ediliyor. Anlaşılan o ki, üniversite yönetimi sendikamızın barış konusunda çalışma yürütmesinden ve barışın konuşulmasından rahatsız olmuş. Oysa ki akademi her şeyin özgürce tartışıldığı yerdir. Eğer akademi barış gibi insanlığın en önemli sorununu tartışmayı engellemeye çalışıyorsa yada kimle tartışılacağını belirlemeye çalışıyorsa orada özgür üniversiteden değil ancak devlet yada hükümet üniversitesinden bahsedilir. Buda bilimin baştan reddi anlamına gelir ki o zaman üniversite olmaz dedi. (Mersin/EVRENSEL)

 

ÖNCEKİ HABER

‘Mustang’ filmi Altın Küre’ye aday gösterildi

SONRAKİ HABER

‘Rüzgarın Hatıraları’ galasını Maltepe’de yaptı: Tüm mezarsızların hatıralarına

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa