08 Aralık 2015 00:57

İş güvencesi kamu emekçisinin son kalesi

Hükümetin kamu emekçilerinin iş güvencesini tartışmaya açmasını gazetemize değerlendiren KESK Hukuk ve TİS Uzmanı Özgür Yılmaz, halihazırda sınırlanmış da olsa iş güvencesinin kamu emekçilerinin son kalesi olduğunu belirtti.

Paylaş

Birkan BULUT
Ankara

1 Kasım seçimlerinin hemen sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun yaptığı açıklamalarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik yapılacağı sinyalleri verildi. Konu son olarak memur konfederasyonları ile 30 Kasım 2015 tarihinde yapılan Kamu Personeli Danışma Kurulu (KPDK) toplantısında tekrar gündeme geldi. Kamu emekçilerinin iş güvencesi ne anlama geliyor? Kamu emekçilerinin iş güvencesi kaldırılacak mı? Kaldırılırsa sonuçları ne olur? KESK Hukuk ve TİS Uzmanı Özgür Yılmaz,  kamu emekçilerinin iş güvencesinin farklı boyutlarını, hükümetin 657 sayılı Yasa’da yapmayı planladığı değişiklikleri ve sonuçlarını Evrensel’e değerlendirdi.  

Önce Cumhurbaşkanı, ardından Başbakan ‘paralel yapıyla mücadele’ gerekçesiyle 657 sayılı Yasa’da değişiklik yapılarak memurların işten çıkarılmasının kolaylaştırılmasını gündeme getirdi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu tür açıklamalar yeni değil. Hükümetin en yetkili isimleri kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alan, ‘Kapağı devlete atan memur yatıyor’, ‘Memuru işten çıkarmak imkansız oysa görevini yapmayan memurlar da özel sektör çalışanları gibi kolayca işten çıkarılmalı’ gibi açıklamaları zaten yıllardır yapıyor.
Bu açıklamalarla toplumda kamu emekçilerinin işten çıkarılmasının çok zor hatta imkansız olduğu gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Oysa mevcut durumda sadece, kamu idaresinin kamu emekçilerini keyfi bir şekilde işten çıkarmasını kısmen sınırlayan düzenlemeler var.  Yani kamu emekçilerinin kayıtsız koşulsuz bir iş güvencesi diye bir durum kesinlikle söz konusu değil. Bunu görmek için 657 sayılı Yasa’nın disiplin hükümlerini düzenleyen 124. ve 125. maddelerine bakmak yeterli. Üstelik bu maddelerde hangi durumlarda memuriyete son verileceği 2011 yılında yürürlüğe giren 6111 sayılı Torba Yasa ile yapılan eklemlerle genişletildi. Kaldı ki disiplin cezalarının da deyim yerindeyse kişiye göre uygulandığı, özellikle KESK’e bağlı sendikaların üyesi kamu emekçileri söz konusu olduğunda bu cezaların nasıl çığırından çıkarıldığı, sendikasının kararı ile yapılan basın açıklamasına katılanlara bile memuriyetten men cezaları verildiği de herkesin malumu.
Diğer taraftan Türkiye’de yıllardır hayata geçirilen torba yasalarla, kanun hükmünde kararnamelerle hatta yasal-meşru dayanağı olmayan fiili uygulamalarla kamu alanında yaşanan dönüşüm sonucunda kamu emekçilerinin iş güvencesinin daha da sınırlandığı bir tablo ile karşı karşıyayız.

ZİNCİRİN HALKALARI KOPTU

Kamu emekçilerinin iş güvencesi nasıl sınırlandı, bunu biraz açabilir misiniz?
Güvence kavramı, adı üzerinde bir insanın geleceğe güvenle bakmasını sağlayacak tüm unsurları barındırır. Bu unsurları iş, ücret-gelir, istihdam, sosyal güvenlik-emeklilik, sendikal hak ve özgürlükler gibi temel başlıklar halinde sınırlamak mümkün. Yani en yalın haliyle güvence bir zincirse bu unsurlar da o zincirin halklarıdır. Bu halkalarda yaşanan yıpranma veya kopmaların zincirin bütünlüğüne yansıyarak çalışanın güvencesini tehdit etmesi kaçınılmazdır.  
Bu yönüyle baktığımızda Türkiye’de kamu emekçilerinin güvence zincirindeki güvenlik-emeklilik halkası 5510 sayılı SSGSS Yasası’nda özellikle 2008 yılında yapılan değişiklikler sonucunda ciddi bir şekilde yıpratıldı. Bu değişikliklerle emeklilik yaşı hem kadınlarda hem erkeklerde 65 yaşına, prim ödeme gün sayısı ise 7 bin 200 güne çıkarıldı. Buna karşın emekli aylığı bağlama oranları kademeli olarak düşürüldü. Buna göre 2016 yılından sonra emekli olanların çalışırken aldıkları maaşın yarısı kadar emekli maaşı alabileceği yönünde düzenleme yapıldı.
Yine sadece enflasyon oranlarına hatta 2014 yılında olduğu gibi bazen bu oranların altında maaş artışlarına bağlanan tırnak içinde toplusözleşmelerle güvence zincirinin ücret-gelir güvencesi halkası da zedelendi. Taşeron, sözleşmeli, geçici, vekil gibi çalışma biçimlerinin kamuda gittikçe yaygınlaştırılması sonucunda güvenceli istihdam halkasının ne hale getirildiği de ortada. Tüm bunlara ek olarak 6111 sayılı Torba Yasa’yla bireysel performans, esnek çalışma, ödünç memurluk gibi uygulamalar da kamu emekçilerinin çalışma hayatına girdi. Böylesine kuşatılmış bir çalışma hayatında gerçek anlamda bir iş güvencesinden söz etmek zaten mümkün değil.

AMAÇ KAMU HİZMETLERİNİN TASFİYESİ

Hükümet, sizin tabirinizle kamu emekçilerinin ‘sınırlı iş güvencesini’ neden kaldırmak istiyor?
Tartışmaların arkasındaki büyük resme baktığımızda asıl hedefin kamu hizmetleri alanını mümkün olduğunca piyasaya açarak toptan tasfiye etmek olduğunu görüyoruz.  
Milyonlarca vatandaşın yararlandığı, kapsam alanı geniş kamu hizmetleri alanı en başından beri özel sektörün iştahını kabartmıştır. Bunun için 30-35 yıldır dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan yeni liberal politikalara paralel olarak, vatandaşlardan toplanan vergilerle devlet tarafından yerine getirildiği için özel sektöre göre bedeli daha düşük olan kamu hizmetleri alanının sadece yargı, emniyet, vergi alanları ile sınırlanması gerektiği savunuluyor. Yani geriye kalan başta eğitim ve sağlık olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin tamamen özel sektöre devredilmesi hedefleniyor. Türkiye bu hedefe ulaşma konusunda ciddi yol alınan ülkeler arasında. Ancak sürecin tamamlanması için bahsettiğimiz çekirdek alan dışında kalan kamu hizmetlerini veren kamu emekçilerinin sınırlı iş güvencesi bir engel olarak görülüyor. Bunun için kamu emekçileri ile toplumun diğer kesimlerini karşı karşıya getirecek her yol mübah görülüyor. Örneğin OECD ortalamasının nerdeyse yarısı kadar kamu emekçisi istihdam edilmesine rağmen yani Türkiye’deki bir kamu emekçisi OECD ortalamasına göre iki kamu emekçisinin işini yapmasına rağmen kamu emekçilerinin sayısının fazla olduğu söylenebiliyor. Kamu emekçileri nerdeyse kamu alanında yaşanan tüm sorunların sebebi gibi gösteriliyor.

KAMU EMEKÇİLERİNİN İŞ GÜVENCESİ KALDIRILABİLİR Mİ?

Peki sizce kamu emekçilerinin iş güvencesi kaldırılabilir mi? Kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılmasının ne gibi sonuçları olur?
Öncelikle hiçbir hükümetin aileleri ile birlikte en az on milyonu kapsayan bir kesimi temsil eden kamu emekçilerine ‘Sizin iş güvencenizi kaldıracağız’ demesi beklenmez. Bunun için AKP Hükümeti kamu emekçilerini doğrudan karşısına almak yerine toplumun diğer kesimleri ile karşı karşıya getirmeyi tercih ediyor. Nitekim hem geçtiğimiz hafta açıklanan 64. Hükümet programına hem de çalışma hayatı literatürümüze ‘çıpalama’ kavramını sokan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının yaptığı açıklamalara baktığımızda verimlilik, kalite, uluslararası rekabet için kamuda bir reform yapma konusunda kararlılık dikkati çekiyor.
Bir taraftan hükümet tarafından açıklanan herhangi bir yasa taslağı, tasarısı olmadığı söyleniyor ama diğer taraftan iş güvencesinin kaldırılacağı yönünde basına yansıyan haberler de yalanlanmıyor. İş güvencesinden taviz vermeyeceğini ya da iş güvencesinin kırmızı çizgileri olduğunu açıklayan sendikalara-konfederasyonlara cevaben Çalışma Bakanı “Türkiye’deki bu büyük reformu sadece iş güvencesine çıpalamak ve onun üzerinden bir tartışma açmak haksızlık olur düşüncesindeyiz” diyor.
Bakan bir taraftan AKP hükümetlerinin insan onuruna aykırı hiçbir düzenlemenin içinde olamayacağını söylüyor. Diğer taraftan basında haftalardır iş güvencelerinin kaldırılacağı yönünde haberler yapılan kamu emekçilerini rahatlatacak tek bir cümle bile kurmuyor. Tam tersine her ne kadar ‘çıpalama’ kavramına sığınsa da ‘kamu alanında yapmaya kararlı olduğumuz reformun kapsamı çok daha geniş, bunun için sadece iş güvencesine takılıp kalmayın’ diyor aslında. Bu reformu ‘milli irade’ istediği için hayata geçirmek zorunda olduklarını da eklemeyi ihmal etmiyor.

CEVABINI MÜCADELE BELİRLER

Tüm bunlardan sonra kamu emekçilerinin iş güvencesi kaldırılabilir mi sorusunun cevabı kamu emekçilerinin bir bütün olarak bunun karşısında durup duramayacağına ve toplumun diğer kesimleri ile kendilerini karşı karşıya getiren algı operasyonunu saf dışı bırakıp bırakamayacaklarına bağlı diyebiliriz. Bugüne kadar 1997 ve 2003 yıllarında kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmak için hamleler yapıldı. Farklı konfederasyonlara bağlı sendikalara üye olsalar da ortak bir tutum geliştirmeyi başaran kamu emekçileri bu iki hamleyi de savmayı başardı. Bunu yine başarmalarının önünde bir engel yok. Yeter ki halka iş güvencelerinin kaldırılmasının kamu hizmetleri alanının küçültülmesi planın bir parçası olduğunu, kamu hizmetleri alanı daha da daraltılırsa bundan en çok bu hizmetlerden yararlananların zarar göreceğini anlatabilsinler. İş güvencesinin ortadan kaldırılmasının sendika, konfederasyon ayrımı gözetmeksizin tüm kamu emekçileri için en önemli tehdit olduğunu görebilsinler. Bunun için Hükümetin iş güvencelerinin ortadan kaldırılmasına karşılık başka konularda vereceği ‘müjdelere’, tavizlere, pazarlıklara karşı uyanık olabilsinler. Çünkü sınırlanmış da olsa iş güvencesi kamu emekçilerinin elinde kalan son kaledir. Bu kale yıkılırsa altında sadece sendikalar, konfederasyonlar kalmaz.

ÖNCEKİ HABER

Açlıktan kurtaran ‘istikrar’ değil!

SONRAKİ HABER

Aslan: Munzur Su’da örgütlü güce karşı tutum alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...