08 Nisan 2012 15:17

Teşviğin faturasını kim ödeyecek?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan teşvik paketi, patronlar dünyasında büyük memnuniyetler karşılandı. Sermayeye yapacağı yatırımın yüzde 116’sında ulaşan büyük teşvikler öngören paket emekçilere de daha fazla istihdam vaat ediyo

Teşviğin faturasını kim ödeyecek?
Paylaş
Arif Koşar

İktisatçı Doktor Gaye Yılmaz ile teşvik paketini, bu paketin emekçileri nasıl etkileyeceğini, bölgesel gelir dağılımındaki eşitsizliği, kısacası teşvik paketi ve emekçileri konuşuyoruz.

Başbakan Erdoğan teşvik paketinin tanıtım toplantısında, paketin özellikle yüksek seyir izleyen cari açığı kapatmak üzere planlandığını ifade etti. Teşvik denilince de yatırımcıya destek akla geliyor. Teşvik paketi sizce böyle özetlenebilir mi?
Birincil hedefin o olduğu açık ama tek başına onunla kalmıyor. Önce cari açık ve teşvik arasındaki ilişkiyi biraz daha görünür hale getirmek gerekir. Üretim sürecinde hammaddeler, yardımcı maddeler, üretim araçları gibi birçok girdi kullanılıyor. Bu girdiler ne kadar çok yurtdışından ithal ediliyorsa ülkenin dış borcu o kadar artıyor. Cari açık ve dış ticaret dengesi de bu nedenle bozuluyor. Özellikle yabancı yatırımcı çekmek isteyen ülkeler için bir eksi puan cari açığın büyük oluşu.
Yeni pakette, şimdiye kadar ithalatla üretmeye çalıştığımız üretim girdilerini kendimiz imal etmeye çalışacağız, bunu ben üreteceğim diyene teşvik verilecek.

Yabancı sermaye dahil mi?
Dahil. Mesela ilk ben bunu MİGA ve acele kamulaştırma yasalarında okudum. MİGA 3 Kasım 2011’de revize edildi. Pakette şöyle deniyor: Bölgesel, genel, stratejik ve sektörel olarak 4 ayaktan oluşan paketle Türkiye hem yerli hem de yabancı sermaye için cazip hale getiriliyor. Şimdi cari açık zaten yabancı yatırımcının Türkiye’de yaptığı yatırımlardan kaynaklanmıyor, doğrudan ithalatla ilgili. Aynı teşvik yabancı sermaye için de geçerli.
Cari açığın azaltılması hedefi paketin yalnızca bir boyutu. Önemlidir ama sadece bir boyutudur. Diğer boyutlara mutlaka bakılması gerekir. Mesela satır aralarında bölgesel asgari ücreti görüyoruz. Biliyorsunuz uzun süredir tartışılıyor, gelir mi gelmez mi diye. Haftalardır teşvik paketi üzerine yapılan açıklamalarda, sektörel taban ücret diye bir kavrama yer veriliyordu. Yani tek bir asgari ücret olmayacak sektörlere göre değişecek. Mesela, “tekstil ve sağlıkta taban ücret aynı olmayacak” diye bakanlar açıklamalarında ifade ettiler.
3 Kasım 2011 Çok Taraflı Yatırımları Garanti “Ajansı adı verilen MİGA revize edildi. Buna göre sonsuz ve sınırsız yatırım güvencesi, yatırımların önünü tıkayan her şeyin ortadan kaldırılması, yatırım ikliminin iyileştirilmesi anlaşmanın bir parçası haline geldi. Şöyle bir örnek vereyim; gayri ticari riskler de, hükümetlerin kaldırmak zorunda olduğu riskler kategorisine dahil edildi.

Teşvik paketinin neoliberal bir çerçeveye sahip olduğu açık. Yani, sermayenin önündeki engeller kalktığında, teşvikle önü açıldığında yatırımların artacağı, böylece istihdam ve toplumsal refahın da yükseleceği öngörülüyor. Teşvik paketinin gelir dağılımına etkisi nasıl olacaktır, yani bir refah artışı öngörülebilir mi?
Böyle otomatik bir ilişki kesinlikle yok. Ama teşvik verildiğinde sermaye birikimi kesinlikle hızlanır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ama birikim hızlanması işçi sınıfının refahının artacağı anlamına gelmez. Bunun da çok açık nedenleri var. Bunun için önümüzde taşeronlaştırma var, bunun için esnek çalışma yaygınlaştırılıyor, bunun için özel istihdam büroları getiriliyor. Sermaye birikimini hızlandırmayı amaçlayan adımlar, işçi sınıfının kazanılmış haklarını geriletiyor. Dolayısıyla teşvik açısından, işsiz olan bir birey için en kötü koşullarda olsa da çalışmak önemli. Ama burada bahsettiğimiz güvencesizlik artık ölümle eşdeğer. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, artık böyle bir kavram kullanmak bile istemiyorum. Çünkü böyle bir şey yok, yalan. Dolayısıyla işçilerin refahı artıyor mu, zenginleşiyorlar mı? Olmaz, olursa sermaye birikimi olmaz. Sermaye birikimi paylaşılmaz, paylaşılırsa sermaye birikimi olmaz.

Sigorta primleri işveren payının devlet tarafından ödenmesi, gelir vergisi indirimleri, KDV iadesi, yatırım yeri tahsisi, gelir vergisi stopajı desteği ve daha başka teşvik kalemleri. Devletin sermayeye aktaracağı bu kaynaklar ve teşvik için gözden çıkartığı vergiler nasıl telafi edilecek?
Teşvik miktarı çok büyük seviyelere ulaşıyor. Bütçeye ek ödenek konulacaktır bununla ilgili. Bunun karşılığında emekçiler neyi kaybedek diye baktığımızda, bütün bütçeler gelirler ve giderlerden oluşur. Giderler öngörülmeyecek bir biçimde büyüyorsa, gelirler sabit kalıyorsa, o zaman giderler içinde bazı kalemleri kısmak gerekecek. Hangi giderler olabilir bunlar? Eğitime, sağlığa, ulaştırmaya ayrılan bütçeyi kısmak. Yani, halkın yararlandığı, şimdiye kadar kamusal hizmet olarak görmeye çalıştığımız, ticarileştirilmesinde yüzde 50’ye yakın yol alınmış ama hala tam piyasalaşmamış kamusal hizmetler yönelik bir saldırı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kaynağı yaratacak başka bir alan yok. Diğer yandan sermayeden alınmayan vergiler, emekçilerden alınacak daha fazla vergiyle telafi edilecektir.
(İstanbul/EVRENSEL)


İŞÇİLER ‘FEDAKARLIK’ YAPACAK

Peki ya istihdam artışı?

İstihdamı arttıracaklar, buna inanıyorum. Çünkü Ulusal İstihdam Stratejisinde işin paylaşımı gibi yeni tezler ve girişimler var. Bu ilk anda iyi bir şey gibi gözüküyor. 8 saatlik çalışma yerine 4’er saat iki işçinin çalışması. Çalışma süresi yarı yarıya düşerken, örneğin ücretiniz yüzde 60 düşüyor.
“İşsizlik var. Bu işsizliği azaltacağız ama bunu işçiler üzerinden yapacağız” diyorlar. İşçiler fedekarlık yapacak. Yani üretilen değerlerin işsizlere iş yaratma gibi bir şey düşünülmüyor, düşünülemez de.  

İŞ AMA NASIL BİR İŞ?

Öyleyse, “istihdam artar mı azalır mı” tartışmasından çok nasıl bir istihdam tartışması yapıyorsunuz.
Kesinlikle. İşsizliğin bizden daha az olduğu ülkeler var. Ama onlarda da işçilerin ne koşullarda çalıştığı, taşeronlaştırmanın, kiralık işçiliğin ne kadar yaygınlaştığına bakılmalı. İş ama nasıl bir iş. Ölümüne çalışmak gibi bir şey bu. Varolan ekmeğinizi işsiz arkadaşınızla paylaşmak zorunda bırakılmak. Bunu dayanışma için ve örgütlü bir şekilde yapabilirsiniz, bu bambaşka bir şey. Ama buna üretilen değerin en büyük kısmına el koyanlar tarafından zorlanıyorsunuz.


BÖLGESEL EŞİTSİZLİĞİ ÇÖZMEZ

Teşvik paketinde bölgesel eşitsizlik konusuna özel bir yer veriliyor. Paket, sizce bölgesel eşitsizliğin ortadan kaldırılmasına bir katkı sunabilir mi?
Bölgeler arası eşitsizlik sermayeler arasındaki eşitsizlik değil. Gelir dağılımı açısından bir eşitsizlik olarak görüyorum. Paketin bir katkısı olmayacaktır. Çünkü işsizler iş bulabilir. Ama bu gelirlerinde bir artışa tekabül etmeyeceği için, hala düşük ücret ve ağır çalışma koşullarında çalıştıkları için yoksullaşma devam edecek. Bu nedenle bölgesel eşitsizliğin giderilmesine katkıda bulunmayacaktır.
Ama Kürt sorunuyla da bağlantılı olduğunu düşünüyorum teşvik paketinin. Öncelik bir konumu var bölgenin teşviklerde. Hükümetin, BDP ve PKK ile savaşını ekonomik alanda sürdürme isteğini gösteriyor.

ÖNCEKİ HABER

Metal işçisi sendikal demokrasi istiyor

SONRAKİ HABER

Yeni Kıbrıs Partisi 11. Kurultayı toplandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...