05 Aralık 2015 12:06

Makine gibi çalışmanı bekliyorlar

Denizli, tekstil fabrikalarının çok yoğun olduğu bir yer. Kadınların da en çok çalıştığı alan tekstil oluyor haliyle. Elvan da bir fabrikada tekstil işçisi...

Paylaş

Ayşegül UÇAR

Denizli, tekstil fabrikalarının çok yoğun olduğu bir yer. Kadınların da en çok çalıştığı alan tekstil oluyor haliyle. Elvan da bir fabrikada tekstil işçisi... Onunla çalışma ve yaşam koşullarını konuşuyoruz. “Çok zor” diye başlıyor anlatmaya, “Günde 10 saat çalışıyoruz en az. Mesaiye bırakılıyoruz ve seçme hakkımız yok. Bazen 16 saate kadar çalışıyoruz.” 
Bu kadar uzun saatler çalışırken ailesine vakit ayırabiliyor mu diye merak ediyoruz. Acı bir gülümseme oturuyor yüzüne: “Sabah oğlumun kahvaltısını hazırlayıp çıkıyorum evden. Mesaiye kalırsam eve gelip uyuyorum. Eşim de sitem ediyor ‘Yine mi mesai’ diye. Ben istedim, ben kaldım mesaiye diyorum. Yoksa göndermeyecek işe; mecbur idare ediyorsun. Eve gelince yorgunluğumu belli etmemeye çalışıyorum. ‘Mesaiye kalmam’ dersen işten çıkarırlar, çalışmak da zorundasın hayatı idame ettirmek için. Oğlum da beni özlüyor, onunla ilgilenemiyorum. Bazen yanıma gelip oynamak istiyor ama yorgunluktan, baş ağrısından yapamıyorsun. Ben işe başladığımdan beri akşam yemeklerini de kendileri hazırlayıp yiyorlar. Sadece iki gün mesaiye kalmıyoruz. O günlerde görebiliyoruz birbirimizi evde...” 
Pazar günlerinin nasıl geçtiğini soruyoruz. “İnan sadece evde kalıp uyumak istiyorsun ama maalesef. Ev işleriyle uğraşmaktan, çarşıya gidip alışveriş yapmaktan fabrikadakinden daha çok yorgun düşüyorum. Sadece pazar günüm var. Arkadaşım kalmadı hiç fabrika dışından. Vaktin olmuyor onlara. Bazen anneme gidebiliyorum. Aileme vakit ayırmaya çalışıyorum ama ev işlerinden zaman kalmadığı oluyor” diyor. 

İKİ BANT VAR, DURAMAZSIN
Günde 10 bazen 16 saat mesai yaptığı fabrikadaki koşulları şöyle özetliyor Elvan. “Senden malın zorluğuna göre saatte farklı sayılar çıkarmanı istiyorlar. Ortalama 120 mal yetiştiriyorsun. Saat sekize kadar çalışıyorsun. Sabahki enerjin kalmıyor o saate. Nevresim olunca da üst üste atarken kolların ağrıyor iyice zaten. Makine gibi çalışmanı bekliyorlar senden. Bazen hasta oluyorsun ya da hastan oluyor, aile sorunun olduğunda da çalışmana yansıtmamak zorundasın. Devamlı dinç olman gerek. Ustalar sana bağırıyor, iki tane bant var, durmaman gerek. İşi yetiştiremezsen yemek arasında, çay molasında da çalışıyorsun. Ben 400 kişilik bir fabrikada çalışıyorum ve büyük fabrikalardan korkuyorum. Orada konuşmanın yasak olduğu, işe başlarken telefonların toplandığı ya da kapatıldığı yerler var. Fabrikada arkadaşların olmasa hiç çalışamazsın, biz birbirimizi kollamaya çalışıyoruz, çekilmez…”

İŞSİZ KALMAYI GÖZE ALAMIYORUZ
15 yaşındayken, annesiyle birlikte çalışmaya başlamış fabrikada. “İlk işe başladığım gün ayaklarım uyuşmuştu. Hareket ettiremiyorum diye ayağımı sallıyorum ve ustalardan biri gelip ‘Niye oynaşıyorsun, sadece işine bakacaksın!’ diyor. Ustaların tutumu hep aynı, 50 yaşında da olsan öyle. Böyle birçok örnek var.”
Asgari ücretin 1300 olacağı açıklaması sevindirmiş Elvan ve elbette fabrikadaki diğer işçileri. “Fabrikada birçok işçi umutsuzdu, bazıları da inanıyordu. Ben 1300’e çıkacağını düşünenlerdenim.  Ama bekliyoruz…” diyor ama ekliyor: “Asgari ücret çıksa da çıkmasa da bizim için çok fazla değişen bir şey olmuyor. Şimdiki koşullar olmaya devam edecekse biz daha rahat yaşarız o parayla ama hayat pahalılığı sürekli artıyor. Asgari ücretin ne kadar olduğunu tam bilmeyen ya da daha altına çalışmayı kabul eden işçiler tanıyorum. Hiçbirimiz de işsiz kalmayı göze alamıyoruz. Daha önce zam istediği için fabrikadan güvenlikçilerden bazılarını işten atmışlardı...” Metal direnişini hatırlatıyoruz; “Bir patlak verme noktası var. Ama Denizli’de çok zor; gerek insanların yapısı, gerek koşullar... Kimse yanaşmaz” diyor. 

ÖNCEKİ HABER

Antep’te Ekoloji Meclisi kuruldu

SONRAKİ HABER

İskeleden düşen inşaat işçisi yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...