26 Kasım 2015 17:44

'Biz bu karanlık yolun sonunda doğacak güneşi görüyoruz!

Bazı aksiyon filmlerinin bomba imha sahnelerinde filmin kahramanı bombanın patlamasını engellemek için ‘kırmızı kabloyu mu keseyim yoksa mavi kabloyu mu?’ ikilemine düşer. Çoğunlukla da doğru kabloyu kesip insanları kurtarır. Bugün emperyalist kapitalizm kendi yarattığı bomba da sahte bir insanlığı kurtarıcı misyonunu kendine yükleyip, ‘kırmızı kablo mu, mavi kablo mu?’ ikileminde gibi davranıyor.

Paylaş

Deniz ORTAKÇI
Ankara

‘Hayat denilen kavgaya girdik
Çelik adımlarla yürüyoruz
Biz bu karanlık yolun sonunda
Doğacak güneşi görüyoruz.’

Geçen evde oturup arkadaşlarla Yılmaz Güney’in Duvar filmi izledik. Kaçıncı izleyişimdi bilmiyorum, ama siyasi mahkumların hapishane avlusunda koşu yaparken söyledikleri Avusturya İşçi Marşı bu kez dikkatimi daha fazla çekmişti. Paris’te yaşanan katliamdan birkaç gün sonraydı. Ne tesadüftür ki Duvar filmi de Yılmaz Güney’e yönelik baskılardan dolayı Paris’te bir manastırın hapishane haline getirilmesiyle çekilmişti.
Paris’te 1983 yılında bir film setinde yankılanan ve bugün miting alanlarında hep birlikte haykırdığımız bu sözler Viyana işçilerinin 1927 yılında gerçekleştirdiği Temmuz ayaklanmasına dayanıyor. İşçiler hakları için greve gittiklerinde faşist çetelerin saldırılarıyla ve devlet terörüyle karşılaştılar. Asker ve polisin işçilere ateş açması sonucu 89 işçi hayatını kaybetti. Fritz Bruegel tarafından yazılan ‘Die Arbeitervon Wien ( Avusturya İşçileri )’ işte bu olayın ardından dilden dile söylenir oldu. 1930’lu yıllarda Avusturyalı işçilerin faşizme karşı mücadeleleri sırasında Viyana meydanlarından yayılan bu marş dünyanın her köşesinde sosyalistlerin, halkların, işçi ve emekçilerin mücadelesinde rota oldu.
‘G20 KERE BELANIZI
BULUN’

Avusturya İşçi Marşı’nda anlatılan bugün aynı gerçeklikle karşımızda duruyor. Büyük emperyalist devletler ve onun her türden işbirlikçileri ‘dünyanın bütün nimetlerini yağmalarken, halklara ölüm ve yoksulluktan başka bir şey getirmeme’ misyonunu en üst düzeyde sürdürmeye devam ediyor. Emperyalistlerin Sovyetlere karşı vakti zamanında Ortadoğu ve Arabistan’da örgütleyip bugünlere getirdiği cihatçı çeteler ‘emperyalizmin de mirasını taşıdığı kara bayraklarıyla’ bize, tüm dünya halklarına daha fazla ölüm getirir oldu. Yaptıkları kanlı eylemlerle Nijerya’dan Ukrayna’ya, Paris’ten Ankara’ya yüzlerce insanı katlettiler. Dünyanın bu derece yaşanamaz hale gelmesinin ‘baş aktörleri’ de geçtiğimiz hafta ‘paylaşım stratejilerini’ yeniden tartışmak üzere ‘G20 zirvesi vesilesiyle’ bir araya geldiler. Dünyadaki servetin %85’ine yakınını elinde tutan bu güçlerin ‘teröre karşı ortak tutum’ konusundaki –doğası gereği- iki yüzlü, riyakar ve sahte söylemleri demokrasi mücadelesi veren kesimleri öfkelendirecek cinstendi. Sanki işlerin bu hale gelmesinde hiç payları yokmuş gibi utanmazca davrananlar ‘G20 kere belalarını bulsunlar.’
‘KIRMIZI KABLO MU
MAVİ KABLO MU?’

Bazı aksiyon filmlerinin bomba imha sahnelerinde filmin kahramanı bombanın patlamasını engellemek için ‘kırmızı kabloyu mu keseyim yoksa mavi kabloyu mu?’ ikilemine düşer. Çoğunlukla da doğru kabloyu kesip insanları kurtarır. Bugün emperyalist kapitalizm kendi yarattığı bomba da sahte bir insanlığı kurtarıcı misyonunu kendine yükleyip, ‘kırmızı kablo mu, mavi kablo mu?’ ikileminde gibi davranıyor. Ancak bugün gelinen durumda emperyalistlerin kestiği ‘her kablo’ halklara sefaletten başka bir şey getirmemiştir, getirmeyecektir. Özellikle de G20 zirvelerine katılacak kadar paylaşım ve bölüşümde söz sahibi olanların ‘Kapitalizm aslında hiç olmamalıydı. Eşitsizliğin giderilmesi için kapitalizmin ortadan kalkması gerek’ demeleri arsızlığın başka bir ifadesi. Yakında ABD’den ve çeşitli emperyalist devletlerden de ‘emperyalizm hiç olmamalıydı aslında.’ gibi ifadeler duyarsak hiç şaşırmayalım.
GELECEĞİMİZ İÇİN
ANTİ-EMPERYALİST
MÜCADELEYE

Kendileri üzerlerinde oturdukları servetin tadını çıkarıp, işçi ve emekçilerin kanı üzerinden iktidarını sağlayanlar, biz gençlerin geleceğinden de her gün daha fazla şey çalarak büyüyor. Genç işsizlik Türkiye ve Dünya genelinde hiç olmadığı kadar yüksek noktalara geldi. Eğitim her kademede giderek özelleştirilip, paralı hale getiriliyor. Yaşamımızın her alanında anti-demokratik uygulamaların bini bir para olmuş durumda. Ama bu karanlığın bizi yutmasına izin vermeyeceğiz. Bugün ve geleceğimiz için haykırdığımız her talebimizin bir ucunu da anti-emperyalist bir mücadeleyle daha güçlü şekilde birleştirmek zorundayız. Elbet Avusturya İşçi Marşı’nda, Enternasyonal’de, diğer marşlarımızda, halk türkülerimizde özlemi tüten dünyamızı da mutlak kuracağız.


ANKARA, BEYRUT, PARİS:
AYNI ACI, AYNI SORUMLULUKLAR, AYNI MÜCADELE

BİZ, Türkiye, Lübnan ve Fransa’dan komünist ve ilerici gençlik örgütleri olarak şunu ilan ediyoruz: Hepimiz, halklarımızı ve gençlerimizi hedef alan bombalardan derinden etkilendik, üzüntülüyüz. İlk düşündüklerimiz, katliamın kurbanları ve onların aileleri. Terörizm, savaşmamız gereken ölümcül bir ideolojidir. Ankara, Beyrut ve Paris’te işlenen suçların faili faşistlerdir.
Tüm dünyayı sarsan şiddet, bu şehirlerin kalbinde yoğunlaştı. İçimiz üzüntü ve endişeyle doluyor. Kalabalık sokaklar, barış mitingleri, bir barın terası, bir stadyumun hemen yakını, bir konser salonu hayatın bittiği yerler olmamalı. Katliamların kurbanlarının çoğunlukla gençler olduğu gerçeği, bu olayları daha da üzücü yapıyor.
Şiddetin ve bizim dayanışmamızın yanında, mevcut uluslararası durumda uluslararası güçlerin ve onların tekellerinin rollerini unutmuyoruz. Emperyalizmin dünyanın her yanına, özellikle Ortadoğu’ya savaşlar yaydığı, kanlı bedelleri ödeyenlerin ise her zaman halklar olduğu gün be gün daha da doğrulanıyor. Açıktır ki, ülkelerimizde yaşananlar, yakın geçmişte bölgeye dönük müdahalelerden, istikrarsızlaştırmalardan, Filistin’in işgali, Suriye’deki Irak’taki, Afganistan’daki savaşlardan ve işgalden ayrıştırılamaz.
Ne bombalamalar, askeri müdahaleler, politik müdahaleler; ne de eşi benzeri görülmemiş ve gayri meşru güvenlik mekanizmaları, halkların durumuna adil ve etkili bir çare olamaz. Toplumun sahte ve manipüle edilmiş etnik-mezhepsel kutuplaşmalarını, karşıtlıklarını ve emperyalist müdahaleleri sonlandırmanın yalnızca emekçi sınıfların önderliğinde ve halkların kardeşçe mücadelesiyle mümkün olduğunu biliyoruz.
Yalnızca bu yolla bölgede haklara ve halkların iradesine dayanan bir politik çözüm kurabiliriz.

Emek Gençliği – Türkiye
Komünist Gençlik – Türkiye
Fransız Komünist Gençlik Hareketi (MJCF) – Fransa
Lübnan Demokratik Gençlik Birliği (ULDY) – Lübnan

ÖNCEKİ HABER

Dünyanın pratiği: çocuk işçiliği

SONRAKİ HABER

Gençliğin AKP'cesi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...