26 Kasım 2015 17:34

Koç gibi sorun: kapitalizm

Ortaya çıkan tartışmalar daha da beter. Meseleyi ‘kapitalizmin alternatifi olmadığından’ artan orantılı vergiyle sağlanacak olan ‘sosyal adalete’ bağlayan da var, ‘milyarderler de eşitsizliği gördü’ ifadesini kullanan da. Eşitsizliği yüzlerce milyonluk yalılarından görmemiş olsalar gerek bundan önce. Kapitalizmi ‘insanileştirmek’ 1950’li yıllarda çok işe yaramış olsa gerek ki aynı sistem içerisinde bugün yine bu noktadayız.

Paylaş

Çağıl Çağan ADIGÜZEL
Kocaeli

G20 öncesi, en büyük sermayedarların katıldığı B20 toplantısında Ali Koç’un çıkıp “gerçek sorun kapitalizmdir” diye konuşması bir süredir gündemde. Koç’un sözleri, özellikle sınıfı reddeden, sınıf uzlaşmacı kesimlerde büyük bir tartışma konusu oldu. Kapitalizmi ‘insancıllaştırma’ yanlılarına gün doğdu. Koç, konuşmasında küreselleşmenin insanı odağına almadığından tutup sistemin gerçek yükünü işçilerin çektiğine kadar bir çok noktayı dile getirdi. Ve öyle bir dille yaptı ki, sorunun yaratıcısı ve sürdürücüsü olan kendisini ve saz arkadaşlarını tamamen aklamış gibi konuştu. Suç aslında kapitalizmin geldiği boyuttaydı. Kapitalizm, Koç’un çocuklarının da geleceğini karartıyordu. Nasıl? Koç ve diğer patronlar  kapitalist değil mi? Kapitalizmi ve sömürüsünü devam ettirip, ceplerini doldurmuyorlar mı?
SİZ VE BİZ BAŞKA DÜNYALARIN İNSANLARIYIZ
Sınıflı toplumun ortaya çıkışından bu yana, sömüren sınıf, sınıf ayrımının olmadığını, ezen ve ezilenin birbirine muhtaç olduğunu dile getirip, emekçileri kendine yedeklemeye çalışmıştır. Suçu ‘sisteme’ atmak ve kendisini de zarar görüyormuş gibi göstermek bunun başlıca yollarından biridir. Koç’un ve fabrikalarında 3 kuruş ücret için sağlığından, canından olan işçilerin kaderi ortak mıdır? Vatan gazetesinin pazar ekinde atılan başlığa göre patronlar 40’ından sonra ‘sosyalist’ mi oluyor? Tabii ki hayır.
KOÇ’UN GERÇEK YÜZÜNÜ EN İYİ İŞÇİLER BİLİR
İşçilerin büyük sömürüye maruz kaldığını söyleyen Koç’un tavrına bakalım. Onu fabrikalarında hak  arayan işçileri polis zoruyla dışarı atarken görmüştük. Metal Direnişi esnasında işçilerin talep ettiği saat ücretlerine zammı vermemek adına neler yaptığını iyi biliyoruz. Fabrikaları, işçileri öğütmeye devam ederken yapılan bu konuşma “bak biz aynı gemideyiz” mesajıdır. Sistem dışı ve işçiyle ortak sorunlar yaşayan sömürenler ve onlara bunu yaşatan ‘dışarlıklı’ bir kapitalizm işine geliyor Koç gibilerinin. Sorunu yaratan da “işte her kimse”.
YUVARLAYAN MI YUVARLANAN MI?
Bir yandan da konuşmada sorun ortaklaştırma çabasının en büyük örneğini görüyoruz.
Çocukları‘MIZIN’ geleceğinden endişeli olduğunu söylüyor Koç. Yani çocuklarımızın geleceğinin ortak olduğunu utanmadan iddia ediyor. Bir kaç soru yöneltmek gerek bu noktada. Hiç bilmediği görmediği toprakta, anlamadığı bilmediği kendi düşmanı olmayan aslında kendisi gibi gariban, emekçileri vurmaya giderken ölecek mi kendi çocukları acaba? Fabrikalarında üç kuruş para için kolunu, bacağını, canını kaybedecek mi çocukları? Manavın önünden geçerken canları çekmesin de istemesinler diye gözlerini kapatacak mı çocuklarının Ali Koç? Bahsettiği gelir uçurumunun uçuruma yuvarlanan kısmı mı olacak çocukları? Yoksa yuvarlayan mı?
1950’Lİ YILLARIN YÖNTEMİ ARTIK SÖKMEZ!
Ortaya çıkan tartışmalar daha da beter. Meseleyi ‘kapitalizmin alternatifi olmadığından’ artan orantılı vergiyle sağlanacak olan ‘sosyal adalete’ bağlayan da var, ‘milyarderler de eşitsizliği gördü’ ifadesini kullanan da. Eşitsizliği yüzlerce milyonluk yalılarından görmemiş olsalar gerek bundan önce. Kapitalizmi ‘insanileştirmek’ 1950’li yıllarda çok işe yaramış olsa gerek ki aynı sistem içerisinde bugün yine bu noktadayız.
TÜSİAD HAYIR KURUMU MU?
Ali Koç’un ‘insani vicdanının’ ona bu ifadeleri kullandırdığını dile getiren de mevcut..  Sorunun çözümü ise ‘Ali Bey’in bu tartışmayı TÜSİAD’da başlatması’na bağlanmış. Ekonomik elitlerin meseleyi düşünmeye başlamış olmasında fayda görenler de var. TÜSİAD’I hayır kurumu, ‘elitleri’ de meseleyi çözecek mecralar olarak görmek bu olsa gerek!
ANTOGONİST BİR ÇELİŞKİ: EMEK SERMAYE ÇELİŞKİSİ
Servetlerinden feragat edip, gelir uçurumunu daraltacaklarını (ne de olsa insani vicdana sahipler!) ve bu şekilde kapitalizmin sorunlarının yok olacağını düşünen, patronu ve işçileri, emekçileri aynı kefede gören, kurtuluşlarının birbirine bağlı olduğunu iddia eden kesimlerin konuyu ele alışı bu yönde. Çözümün hiç bir noktasında sömürülenlerin ihtiyaçlarını görmüyorlar. Sınıf farkını, kapitalizmin temel çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisini reddetmenin düşünceyi sürüklediği nokta bu! Çözümün “iyi patronlar”la uzlaşmış bir işçi sınıfı olduğunu iddia ediyorlar adeta.
ALİ KOÇ ENDİŞELENMELİ
Ali Koç çocuklarının geleceğinden endişeli, öyle de olmalı! Çünkü onlar kendisi gibi yaşayamayacak. Biz  emeğimizin üstünde, sömürüldüğümüz bir dünyada yaşatmayacağız Koç’un çocuklarını. Evet sorun kapitalizm; yani Koç ve benzerleri! Çözecek olan da bizleriz. Biz, o gelir uçurumunun dibinde olanlar, hepimiz.


GEMİYİ YAPANLAR DÜMENE GEÇECEK!
Emeğini satarak geçinen işçi sınıfının ürettiği artı-değer sermayeyi var eder. İşçinin emeği sonucu oluşan sermayeden yüksek vergi alıp bunu yeniden işçilere dağıtmak ve bunun kapitalizme çözüm olacağını düşünmek aymazlıktır. Sermaye işçinin emek gücüne muhtaçtır. İşçinin doğrudan sömürüsüdür patronları yaratan. İşçi insanca yaşayabileceği ücreti, emeğinin karşılığını alacak olursa patronlar batar. Iki sınıfın da mutlu bir şekilde bu sistemde bir arada yaşaması saçmalıktan başka bir şey değildir. Sorunu çözecek olan tek şey üretim araçlarının mülkiyetinin emekçilerde olmasıdır. Üretimin ‘sorun olan’ sistemle değil, sosyalist sistemle yapılmasıdır. Gemiyi yaratanlar gemiyi kullanmalıdır, çalanlar değil. Sorunun ne olduğunu ve kimin yarattığını biliyoruz. Çözümü nerede arayacağımızı da! Ne reformlarla oyalanacağız, ne de Koç’larla uzlaşmaya varacağız!

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan, Can Dündar için 'Bedelini ağır ödeyecek' demişti

SONRAKİ HABER

Dünyanın pratiği: çocuk işçiliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...