26 Kasım 2015 17:31

Rektörün tövbesi öğrenciyi görene kadar

Nasıl anlatsam okulun ilk haftası kantinde çay içiyorsun, vizeler-finaller çok geride kalmış ve ufukta da gözükmüyor, dönüp arkadaşlarına ya bu sene ortalamamı kesin yükselteceğim diyorsun! Ha işte rektörünki de tam bu hesap! Uzun süre okula gelmeyince özlem ve anılar ağır basmış olacak ki “Her şey gönlünüzce olsun çocuklar” demiş bulundu

Paylaş

Cihan TOSUN
Anadolu Üniversitesi

Meseleyi anlatmadan önce müjdeyi vermem şart; rektörümüzü bulduk! Hatta kendileriyle görüştük de! Sağlığı yerindeymiş başına bir hal falan gelmemiş. Ankara’da çok önemli işleri varmış! Okuyanlar bilir geçen hafta bizim okulun ahvalini yazmıştık, size anlattığımız gibi bir bir rektöre de anlattık neler yaşadığımızı, malum kendileri yoktu ve okulda neler yaşandığını bilemezdi. İyi niyetliydik konuştuk, görseniz gözleriniz yaşarırdı, rektörümüz yaşananlardan dolayı çok üzgündü…
PEKİ SEN NEREDEYDİN?
-‘Nazar boncuğu’ olsun bunlar. Ben yoktum yaşananlar hiç hoş değil. Biz size bir şey olsun istemeyiz, ayrıca yaptıklarınızda ne var ki? Demokratik hakkınız. Bundan sonra afişinize de bildirinize de kimseler karışamaz ‘aşıraya’ kaçmadıkça… Hatta “Diktatör Erdoğan” söylemine de müdahale etmeyeceğiz malum mahkeme kararları var hakaret içermesin yeter demişti ve dergimizin bir önceki sayısının kapağını pek beğenmişti. Çaylar, çorbalar güler yüz olunca buzlar eridi haliyle. Ha sanmayın ki iki tatlı dile ikna olduk ama insan inanmak istiyor anlarsınız ya… İşler 3-4 gün yolunda gitti havalar sıcak, okul kalabalık ÖGB ve polis ortalarda yok… Güzeldi işte anlayın. Ta ki 17 Kasım’a kadar… 17 Kasım’da biz çok ‘aşırı’ bir şey yaptık; 25 Kasım için pankart hazırlıyorduk ve yerler boya oluyordu! Bir düşünün boyaların kaldırım taşlarına sıçrayışını, küçük küçük renkli lekelerden bahsediyorum ve kimse bunu umursamıyordu! Sonra mavi üniformaları ve biber gazları ile onlar belirdi! Bu aşırılığa tahammül edilemezdi ve polis mutlaka müdahale etmeliydi! Gerisi bilindik gaz, jop, dayak ve gözaltı falan… Hani bir arkadaşını uzun süre görmemişsindir, hiç arayıp sormamıştır kırgınsındır, kızgınsındır ama dayanamaz koşar sarılırsın ya. Heh işte hocamızla aramızda olan bu… Biz derslere giremeyip her gün polisle boğuşurken, yemekhanede iki kap yemek yiyemezken,  demokratik haklarımızı kullanamazken; sen neredeydin? Okuldan, öğrencilerinden daha mühim olan işin neydi diye soramadık. Anlarsınız ya heycanlıydık, rektörümüzü bulmuştuk!
ÖZLEM AĞIR BASMIŞ OLACAK Kİ...
Gelgelilim zat-ı ailelerinin ruh haline. Nasıl anlatsam okulun ilk haftası kantinde çay içiyorsun, vizeler-finaller çok geride kalmış ve ufukta da gözükmüyor, dönüp arkadaşlarına ya bu sene ortalamamı kesin yükselteceğim diyorsun! Ha işte rektörünki de tam bu hesap! Uzun süre okula gelmeyince özlem ve anılar ağır basmış olacak ki “Her şey gönlünüzce olsun çocuklar” demiş bulundu, haliye 3-5 güne de unuttu!
Neyse ne rektörle görüştük onca çabayla, gördük ki bize faydası yok! Peki nasıl dağıtacağız bu karabulutları? Nasıl olacak bu işler?
GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR
Önce kendimizden ve kendi gücümüzden başkasına umut bağlamaktan vazgeçeceğiz. Yök kalkacak, polis gidecek eyvallah ama nasıl? İşte bunu iyice düşünmeliyiz. Umudumuzu kimsenin iyi niyetine, rektöre ya da başka birine her neyse ya da taş binalara bağlamamalıyız. Biz nasıl bir üniversite istiyoruz bunu önümüze koyalım önce. Sonra ilk elden elini taşın altına koyacak kim varsa küçük hesaplardan arınarak yan yana gelelim. Gerekirse yemekhanede hergün polisle dövüşürüz ama biz sadece polisle dövüşmek için okula gelmiyoruz. Evet sorunun kaynağı onlar muhakkak, rektör polisi aramasa polis okula gelmese hatta memleket böyle olmasa… Bunların hiçbirinin hesabı bizden  sorulamaz ama yaşanan bu! Biz bu okulun öğrencileriyiz dönüp sınıflarımıza bunları anlatalım. Biz sadece yapılana itiraz etmek için burada değiliz, biz istersek buralar bambaşka olur dönüp bunu anlatalım. Hakkı verilmiyorsa okuldaki laboratuvarlardan sinema salonlarına, dersliklere, okuldaki taşeron işçilerine hakkını biz verelim. Okulda sorunları çözen, her anlamda odak olmadıkça konuştuğumuz tüm siyaset; polis kalkanlarında, rektörlük kapısında eriyor… Velhasıl kelam ihtiyacımız olan şey dersliklerde, kantinlerde, kulüplerde bizi bekliyor. Bizim polisi rektörü beklememize lüzum yok!
Not: Rektörlükle görüştükten sonra gözaltına alınan arkadaşımız; “Rektörün ikram ettiği çikolatadan 2 tane aldım. Mesele buysa birini geri getireyim, polis çağırmasın.” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Arkdaşlar; acil bir toplantı yapmamız lazım!

SONRAKİ HABER

Erdoğan, Can Dündar için 'Bedelini ağır ödeyecek' demişti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa