26 Kasım 2015 00:51

Mirabal Kızkardeşler Müze Evi: Kelebeklerin bahçesinde kanat sesleri

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün simgesi, 25 Kasım 1960’ta Trujillo diktatörlüğü tarafından öldürülen Dominikli Mirabal Kızkardeşler; Minerva, Maria Teresa ve Patria Mirabal’in yaşadıkları ve bugün müzeye dönüştürülen evlerini 13 ülkeden kadınlarla birlikte ziyaret ettik...

Paylaş

Elif GÖRGÜ
Santo Domingo

Başını Karayip denizinin en turkuaz noktasında sudan çıkarmış, okyanusu izleyen melez bir deniz kızı Dominik... Küba’nın karşısında on milyon nüfuslu küçük bir ada... Çok sıcak, çok yoksul, çok dertli ama çok neşeli; çok dans eden, çok kahkahalı da aynı zamanda... Boyundan büyük mücadeleleri kısa tarihinin koltuk altlarına sıkıştırmış; kitap sayfalarında unutulamayacak kadar önemli olanlar duvarlarına taşmış, el emeği göz nuru resimler olarak sokak duvarlarını renklendiriyor. En çok İspanya’dan bağımsızlık savaşının “babaları”nın portreleri var, bir de diktatörlüğe karşı devrimci mücade veren “kız kardeşleri”nin…Yani Mirabal Kız Kardeşlerin…

25 Kasım 1960. Darbe ile iktidara gelip, 30 yıldan fazla diktatörlükle ülkeyi yöneten ‘tek adam’ın, Rafael Turijillo’nun sonunu getiren üç genç devrimci kadının; Patria, Minerva ve Maria Teresa Maribal’in öldürüldüğü tarih… Ama onları ölümlerinin yasıyla değil direnişlerinin canlılığı ile hatırlıyor Dominikli kadınlar… Üç kadının “siyasi lideri” olan Minerva’nın örgüt içindeki kod adının “mariposa/kelebek” olması nedeniyle de “Kelebekler” diyorlar… Bu yüzden kardeşlerin yaşadıkları eve giden yolun adı “Kelebek Yolu”…

Latin Amerika Kadın Buluşması için kıtanın dört bir yanından Dominik’e gelmiş yüzlerce kadınla geçiyoruz Kelebek Yolu’ndan; yolun duvarları rengarenk kadın figürleriyle renklendirilmiş… Kadınlar sık sık “Mirabal Kardeşlerin mücadelesi örnektir, enternasyonaldir” sloganı atıyorlar. Bu kalabalığa kuşkulu gözlerle bakan yerel halk, Mirabal adını duyunca rahatlıyor, kuşkunun yerini gülümsemeler, alkışlar alıyor.

MİRABAL KARDEŞLER EYALETİ

Mirabal ailesinin, başkent Santo Domingo’ya birkaç saat uzaklıktaki -ki burada her yer birbirine en fazla bir kaç saat uzaklıkta- Salcedo kentinin Ojo de Agua (su gözü) köyündeki evleri, bir müzeye dönüştürülmüş. Salcedo’nun bağlı olduğu eyaletin adı da birkaç yıl önce “Mirabal Kız Kardeşler” olarak değiştirilmiş.
Dev ağaçlarla, rengarenk çiçeklerle, özenle yerleştirilmiş taşlar ve küçük havuzlarla bezeli kocaman bir bahçenin ortasında Mirabal ailesinin evi. Bahçeye ilk ve en çok emeği verenin Minerva Mirabal olduğu söyleniyor. “Şu çiçekleri o dikmişti, şu ağaca o bakmıştı” diye anlatılıyor dolaşılırken… Evin içinde de aynı özen var. Genç kadınların odasında kıyafetleri, fotoğrafları, dikiş makinaları ve takıları dizilmiş… Üç kardeşin en küçüğü, diktatörün adamları tarafından sopalarla dövülerek öldürüldüğünde sadece 25 yaşında olan Maria Teresa’nın odası acıtıyor en çok… Kim bilir annesinin ne özenle taradığı, sevdiklerinin teline dokunmaya kıyamadığı upuzun kapkara saçları bir cam fanusun içinde artık… Dört kız kardeşin o dönem hayatta kalan en büyükleri, Dede Mirabal, gömülmeden önce kendi elleriyle kesmiş kız kardeşinin saçlarını ve saklamış…

Mirabal Kardeşlerin ve Minerva’nın, kendisinden üç yıl sonra kurşuna dizilerek öldürülen eşi Manolo Tavarez’in anıt mezarları da bu evin bahçesinde… Mezar taşlarının üzerine, kaynağı hiç kurumayan mütevazi bir su, şırıltısız, ince ince akıyor… Biraz ileride diktatörlük döneminde öldürülen yoldaşlarının toprağa tutturulmuş fotoğrafları ile karşılıklı bakışıyor mezarlar… 

Aynı zamanda bir mezarlık olan bu bahçeye rengini ölüm sessizliği değil, kelebek kanatlarının hışırtısına dolanmış kadın kahkahaları veriyor o gün. Belki yine gençliğinde Minerva’nın suladığı dev bir ağacın çevresindeki çimenlere dağılmış, başka başka ülkelerin benzer mücadelelerini veren kadınları, sohbet ediyor, gülüyor, zaman zaman da Mirabal Kardeşlerin bahçedeki büstlerinin kulaklarına mücadele sözleri fısıldıyorlar…

Kelebeklerin ömürlerinin kısa olduğunu iddia edenler, kadın mücadelesinin kulaktan kulağa, kanattan kanata, renkten renge ve elden ele nasıl bir emekle hayatta tutulup büyütüldüğünü bilmiyorlar. 

 

 

ÖNCEKİ HABER

HDP'li vekiller: Akrepler yine Nusaybin’i dize getiremeyecek!

SONRAKİ HABER

Bir işçinin mektubu: Seçimler ve fabrikadaki bölünmeler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa