24 Kasım 2015 00:57

Molenbeek neden ‘terör merkezi’ oldu?

Paris Katliamı’ndan sonra neredeyse bütün Avrupa ülkelerinde güvenlik alarmı verildi. Katillerin Belçika’dan Paris’e gittiğinin tespit edilmesi özellikle başkent Brüksel’i etkiledi. Peki katillerin Brüksel’in yoksul göçmen semti Molenbeekli olması bir tesadüf mü?

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR
Köln

13 Kasım gecesi Paris’te gerçekleşen ve 130 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın etkisinin en fazla hissedildiği kentlerin başında Paris’ten sonra Avrupa Birliği’nin başkenti sayılan Brüksel geliyor. Brüksel’de, katliamın üzerinden bir hafta geçtikten sonra adı konulmamış olağanüstü hal ilan edildi. 21 Kasım günü, kentte en az iki canlı bombanın dolaştığını gerekçe gösteren polis yoğun güvenlik önlemleri aldı. Tren seferleri iptal edilirken, Belçika’da oynanması planlanan birinci ve ikinci lig maçlarının çoğu iptal edildi.
Belçika polisinin açıklamasına göre, Paris Katliamı’nı işleyenler arasında yer alan ve olay yerinden sağ kaçmayı başaran Salah Abdeslam halen Brüksel’de. Hal böyle olunca kentte korku ve güvenlik had safhada. Belçika Başbakanı Charles Michel, teröristlerin Paris’tekine benzer bir eylemi de Belçika’da planladığını ileri sürerek, ciddi bir tehdidin olduğunu, bu nedenle de alarm derecesini 4’e çıkardıklarını duyurdu. Bunun üzerine 21 Kasım Cumartesi’den düne kadar bütün toplu taşıma araçlarının sefere çıkması durduruldu. Bu süre daha sonra uzatıldı. Okullar tatil, konserler iptal edildi.

Kent merkezlerinde, tren istasyonlarında, havaalanlarında yoğun kontroller yapıldı. Sadece polis değil, askerler de göreve çağrıldı.
Paris katliamıyla bağlantılı yürütülen soruşturma çerçevesinde 9 kişi gözaltına alındı. Göçmenlerin yoğun yaşadığı Molenbeek semtinin tren istasyonunda gözaltına alınanların yedisinin Paris saldırganlarından Bilal Hadfi ile doğrudan bağlantılı olduğu açıkladı. Geri kalan iki kişinin de saldırılarla bağlantılı olduğundan şüpheleniliyor. 20 yaşındaki Bilal Hadfi’nin Stade de France’a yönelik saldırıyı düzenleyen üç intihar bombacısından biri olduğu açıklanmıştı.

MOLENBEEK: YOKSUL GÖÇMEN GETTOSU

Paris Katliamı’ndan sonra özelikle Avrupa basınında Brüksel’in Molenbeek (Değirmen Deresi) semti yeniden dikkatleri üzerine çekti. Zira saldırıyı gerçekleştirenlerin dördü; katliamın planlayıcısı Abdelhamid Abaaoud ile birlikte Hadfi Bilal, Salah Abdeslam ve Brahim Abdeslam Molenbeek’te doğup büyümüştü. Diğerlerinin de yolu bu semte düşmüştü. Fransız vatandaşı olanlar da bir süre burada kalmış. Katliam sırasında kullanılan iki otomobil de Belçika’daki kiralanmıştı.

2004’te Madrid’de bombalı saldırıda bulunanlar, geçen yıl Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıyı düzenleyenler, Brüksel’de sinagoga girerek dört kişiyi öldürenler ve Almanya-Fransa seferini yapan hızlı trende cinayet işlemeye hazırlanırken derdest edilen teröristler ya Molenbeek’te doğup büyümüş ya da bir süre bu semtte kalmıştı.

Hal böyle olunca, Molanbeek, Avrupa’da büyük terör saldırılarını gerçekleştirenlerin çıktığı ya da uğradığı bir semt olarak anılmaya başlandı. Geçen hafta dünyanın pek çok ülkesinden gazeteciler semte adeta kamp kurarak, Molenbeek’in neden ve nasıl radikal İslamcıların merkezi haline geldiğini haberleştirmeye çalıştılar. Bu nedenle teröristlerin Molenbeek’ten çıktığına dair pek çok şey yazılıyor, ancak bu semtin hangi sosyal sorunlarla karşı karşıya olduğu, semtin gençlerinin hangi sorunlar yaşadığı, gençlerin neden İslamcı terör örgütlerinin peşine takılıp radikalleştiği üzerinde pek durulmuyor. Halbuki, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta.
Çoğunlukla Kuzey Afrika’daki Magrip ülkelerinden gelen göçmen emekçilerin yaşadığı bir semt olan Molenbeek, tam anlamıyla “getto”ya çevrilmiş. 91 bin insanın yaşadığı semtte, resmi rakamlara göre “yabancılar”ın oranı yüzde 28.3. Ancak, Belçika vatandaşı olan göçmenler de buna eklendiğinde sayı çok daha yukarıya çıkıyor. Bir araştırmaya göre Molenbeek’te yaşayan göçmenlerin yüzde 40’ı Müslüman. Ancak bu oran bazı sokaklarda yüzde 80’e kadar çıkıyor. Molenbeek’deki nüfus dağılımı bir bakıma Belçika’nın sömürgecilik tarihiyle bağlantılı. 19. yüzyıldan beri semtte Afrika’dan getirilen göçmenler yaşıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Belçika ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak için ağır sanayide çalışmak için Magrip ülkelerinden işçiler getirdi. Getirilenlerin çoğu yine bu semte yerleştirildi. Yine Türkiye’den getirilen çok sayıda göçmen de bu semte yaşıyor. Halen de her ne kadar Fas’tan gelen göçmenler ağırlıkta olsa gözle görülebilecek sayıda Türkiye kökenli göçmenler de semtte yaşıyor.
1967 yılında Belçika’ya gelen Suudi Arabistan Kralı Faysal, bir binayı satın alarak cami haline getirmişti. Kral ayrıca, Suudi Arabistan tarzı İslam’ı yaymak amacıyla ülkeye elçiler ve paralar gönderilmiş.

İŞSİZLİK YÜZDE 30’ÜN ÜZERİNDE

Son rakamlara göre semtte işsizlik yüzde 30’un üzerinde. Gençler arasındaki işsizlik ise yüzde 40’tan fazla. Molenbeek’te doğup büyüyen ve bir okula giden gençlerin meslek eğitim yeri ya da bir iş bulmaları oldukça zor. Bu nedenle Molenbeekli olmak göçmen gençler için var olan şans eşitsizliğini daha da artırıyor. Artan sosyal sorunlar 1990’lı yıllarda göçmen gençleri arasında sosyal  harekete dönüşmüştü. Pek çok gösteri düzenlenmiş, polis gösterilere sert saldırılarda bulunmuştu.
Çoğunlukla göçmenler tarafından açılan dükkanların yoğunlukta olduğu semtte gençleri gidip gelecekleri sosyal alanlar oldukça sınırlı. Gençlik merkezlerinden çok camiler göze çarpıyor. Resmi rakamlara göre Brüksel’de toplan 80 cami bulunuyor. Koca kentte Katolik ve Protestanlara ait 150’şer kilisenin olduğu göz önüne alındığında cami sayısının nüfusa oranlandığında ne kadar yüksek olduğu anlaşılıyor. Belediye yıllardır ilçede radikal dincilere katılan gençlerin sayısının fazla olduğunu tespit ettiği halde bunu engellemek için ciddi bir adım atmamış. Bir belediye yetkilisi dinle hiç alakası olmayan gençlerin kısa sürede radikal dinci örgütlerin tuzağına düştüğüne işaret ediyor.

KİMLİK SORUNUNUN ROLÜ BÜYÜK

Die Welt gazetesinde yer alan bir haber izlenimde ise bir yerel yönetici Molenbeek’teki gençlerin hızlı şekilde radikalleşmesinin nedenin tek başına işsizlik olmadığını, kimlik sorununun da önemli şekilde rol oynadığını ifade ediyor. İzlenen ayrımcı politikalar gençleri bir süre sonra daha fazla radikal İslam’a yönlendiriyor.
Molenbeek’in sosyal yüzü bu semtteki gençlerin neden radikal dinci örgütlerin pençesine kolay düştüğünü gösteriyor. Sosyal sorunlar, ayrımcılık, İslam düşmanlığıyla özdeşleşmiş ırkçılık ve gericilik, gençler arasında bir yere ait olma, kendisini savunma duygusunu güçlendiriyor ve bu da  bir arayışa neden oluyor. Katillerin eski arkadaşları ve yakınları tarafından televizyon ve gazetelere yapılan açıklamalarda, bunların dinle, İslam’la ilgisinin bu denli radikal olmadığını, hatta bir kısmının uyuşturucu, içki kullandığı da ifade ediliyor. Bu kriminal olaylardan ötürü cezaevine düşmüş sonra radikal dincilerle bağlantıya geçenlerin sayısı hiç de az değil. Bu nedenle bugün kendi yaşlarındaki gençleri gözünü kırpmadan din adına katledenler, birer katil olarak doğmadılar, içinde yaşadıkları sosyal, kültürel sorunlar onları bu hale getirdi. Bunda içinde yaşadığımız bu sistemin payı büyük.

AB UÇAK YOLCULARININ İSMİNİ ÖNCEDEN BİLDİRECEK

13 Kasım’da Paris’te IŞİD’in düzenlediği saldırılar ardından Avrupa Birliği (AB) bir dizi tedbire gidiyor. Brüksel’de bir araya gelen AB İçişleri Bakanları, Fransa’nın da ısrarı ile yolcuların isimlerini kaydetme sistemine gitmeyi kabul etti. 2011 yılında devreye konulan sisteme göre, AB sınırlarına hava yoluyla gelen yolculuğu yapanlar kayıt altına alınacak. Böylece söz konusu kişiler AB sınırına ulaşmadan, güvenlik kontrolünden geçmiş olacak. Tehlikeli kişiler de tespit edilebilecek.
Ayrıca IŞİD saflarına katılmak için Suriye ve Irak’a giden AB vatandaşları da fişlenecek. Söz konusu bilgilere ise çok sınırlı sayıda insan ulaşabilecek.
Avrupa Parlamentosu Sivil Özgürlükler Komisyonu, 15 Temmuz’da önerilen yasayı engellemişti.  AP yolcuların verilerin işlenişi, bilgi alışverişi konusunda bazı garantiler istiyor.
AP, “Bu verilerin sadece uluslararası suçları ve terörist saldırıları tespit etmek, araştırmak ve hukuki yollarla takip etmek” amacıyla kullanılması gerektiğini de belirtti. Yasanın hayata geçirilmesi için AB üyesi ülkelerin yerelde de onaylaması gerekiyor. AB, ABD, Kanada ve Avustralya’daki uygulamaların benzerini uyguluyor. 15 üye ülkede yasa onaylanmış olsa bile bütün üye ülkelerde onaylanması bekleniyor.

ALMANYA’DA ÖZEL BİRİM

Öte yandan Almanya’da terör olaylarına anında müdahale edebilecek yeni ve özel bir birliğin yıl sonunda göreve hazır olacağı açıklandı. İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere yaptığı açıklamada, Paris’te Charlie Hebdo dergisine gerçekleştirilen saldırılarının ardından hükümetin bir dizi önlem aldığını, önlemlerden biri olan yeni antiterör birliğinin yıl sonuna kadar göreve başlayacağını söyledi.
Charlie Hebdo saldırısı sonrasında Alman Özel Kuvvetler Birliği GSG9’un koordineli ve uzun süreli terör saldırıları karşısında sürekli kullanımının güç olduğunun fark edildiğini kaydeden de Maiziere, bu nedenle terör olaylarına anında müdahale edebilecek güçlü bir polis birliği kurulmasına karar verildiğini dile getirdi. De Maiziere, yeni kurulan birliğin norma polis gücü ile GSG9 arasında olacağını ve normal şartlarda polis gücü olarak görevini sürdüreceği, gerektiğinde de terör olaylarına müdahale edeceğini söyledi. Alman İçişleri Bakanı, önümüzdeki yıl içerisinde yeni antiterör birliklerinin göreve katılmayı sürdüreceğini de vurguladı.

ÖNCEKİ HABER

Ege'nin iki yakası bir arada

SONRAKİ HABER

Bahariye Halı işçileri: Sözleşme görüşmelerini biz yürüteceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...