22 Kasım 2015 06:23

‘Paris ruhu’, Viyana ruhu, Antalya ruhu vesaire...

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Viyana Konferansı, Paris Katliamı ve G20 Zirvesi... 

Sadece üç güne sığan bu üç kritik gündem, artık bir düğüm haline gelmiş bulunan Suriye meselesi kadar, uluslararası “terörizm” ve mültecilerin geleceği hakkında da kritik kararların alınmasına yol açtı.
Şöyle bir zihin jimnastiği yapalım...

Suriye’deki “vekalet savaşı”nın perde arkasındakiler, Viyana’da sağladıkları konsensüsle G20 Zirvesine gelselerdi eğer (Yani varsayalım ki bu arada Paris Katliamı gerçekleşmemiş olsaydı); bu “ılımlı” havada alınacak kararlar acaba 65 milyon zavallı mülteciyi bir nebze olsun rahatlatmaz mıydı? 

Hiç sanmıyorum! Çünkü “dünyanın zenginleri büyümeden insanlık rahat nefes alamaz” diyen G20, mültecileri ya bir yük olarak görüyor ya da ucuz ve kaçak iş gücü!   

İşte size Antalya’da G20 Zirvesinden enstantaneler;

* Küresel ısınma ve Mülteciler Üzerine Çalışma Yemeği’nde Turizm ve otelcilik  işçileri tarafından yapılan “senkronize servis”, yağlı göbekleri biraz daha neşelendirmek için sergileniyor! O sırada hangi denizde kaç çocuk boğulmuş, kayıt altına bile alınamıyor. 

* İşçiler bu haldeyken onları temsil ettiğini söyleyen Türk-İş, Hak-İş ve DİSK temsilcileri Labour 20 zirvesinde canhıraş ter döküyor. Ne için peki? Küresel kapitalizmin kalkınması ve “sürdürülebilir” olması için!

* Yetti mi efendim yetmedi... L20’dekiler yerinde duramıyor ve G20’ye sitem ediyor; “Sizin kalkınmanız için mülteciler küresel bir fırsat, bunu niye görmüyorsunuz?” Öyle bir rezalet ki hem de ne rezalet!

* Memleketin Cumhurbaşkanı’ndan en zengin burjuvasına kadar herkes “vahşi kapitalizme” giydiriyor. Güzel, lakin fakirleri isyan ettirmeyecek “ılımlı bir kapitalizm”den öteye kimse bir şey önermiyor.  
Uzatmayalım; daha fazla bilgi almak isteyenler G20 sonuç bildirgesine şöyle bir üstünkörü baksınlar yeter.
Gelelim kanlı Paris saldırısına...

Biraz önce bir fikir jimnastiği yürüterek olmasını farz etmediğimiz Paris saldırısı maalesef oldu ve 7 ayrı saldırıda IŞİD yüzlerce insanın kanını döktü. Peki, tam da Viyana ile Antalya arasında diplomatik trafik yoğunlaşmışken, gündeme bomba gibi düşen Paris Katliamı, yoksul emekçi katmanları ve mültecileri nasıl etkiledi? Ardı sıra yaşananlara, yapılan açıklamalara, peş peşe gerçekleşen operasyonlara ve çıkarılan yasalara bakınca durumun tam bir felaket olduğunu söylemek gerek.   

HOLLANDE’A DAR GELEN RUH

Charle Hebdo baskınından sonra liderlerin boy gösterdiği Paris’te milyonlar toplanmıştı, hatırlayalım...  Birleşen kitlelerin gücüne ve sokaklardan yükselen “demokrasi ve kardeşlik” sloganlarına bakan Fransız egemen sınıfları; el mahkum koro halinde bir “Paris Ruhu” şarkısı tutturmuşlardı. Öyle ya; her ne olursa olsun cihadist terör saldırıları Fransa’yı ve Fransa şahsında Avrupa’yı 11 Eylül çizgisine çekemeyecekti, çekmemeliydi!   

Fakat takvim yaprakları 13 Kasım’ı gösterdiğinde çanlar bu kez “Paris ruhu” için çaldı! IŞİD terörü karşısında şiddet volümünü son ses açan Fransua Hollande, 11 Eylül’deki George W. Bush’un kötü bir kopyasından başka bir şey değildi artık.  

Peki, demokrasi ve hoşgörü ile anılan “Paris ruhu” neden Hollande’a dar geldi ve neden Fransız burjuvazisi bir çöp parçası gibi fırlatılıp atılan bu kutsal gömleğin yerine 2001 model ABD yapımı bir “Yankee” gömleği giydi? 

“Yeni düşman” konsepti, medya bombardımanıyla birlikte Rakka’ya yağdırılan “Paris’ten Sevgilerle” imzalı bombalar, “Terörizme Karşı Anayasal Destek” talebi, “vatandaşlık” tanımının Fransa gibi demokrasinin beşiği sayılan bir ülkede bile tartışmaya açılması, Patagonya için değil ama Fransa için çıkarılan “3 Aylık Olağanüstü Hal” kararı, Schengen serbest dolaşım uygulaması için tozlu rafların hazırlanması... Bütün bunlar ne gösteriyor? Evet, bütün bunlar iddia edilenin aksine, Avrupa emperyalizminin, “IŞİD’e karşı önlemlerin çok ötesinde hesaplara sahip olduğunu gösteriyor.

Yoksul emekçi sınıfların tepesinde sallanan Demokles’in kılıcının ucunda şimdi “terörizme karşı mücadele” bayrağı dalgalanıyor. Mültecilere gelince... Zavallı milyonlar “uluslararası terörizm” ile kirli demografik pazarlıkların kıskacında şimdi kamplara sürülüyor, dikenli tellere takılıyor ya da potansiyel teröristler olarak birer birer damgalanıyor. 

VE TÜRKİYE...

Yeni Osmanlı ruhuyla şaha kalkan (kalktığını sanan) memleketimin insanı, statlarda hem de binler halinde, IŞİD saldırılarında ölenlerin anısına saygı duymayı ıslıklıyor! Islıklara “Ya Allah Bismillah Allahuekber” sloganları karışıyor. Güzelim memleketin geldiği, getirildiği durum bu, ne yazık...
Hal bu iken; memleketi yönetenler koro halinde “Batı”ya şöyle sitem ediyor; “Mültecilerle terörizmi karıştırmamak lazım”!

Güzel... Peki, 5. yılında ve hâlâ Suriye’deki iç savaşın açık bir tarafı iseniz eğer, mültecilerle terörizmi sizin karıştırmamanız ne mümkün? 

Mülteci nüfus “Esed”i devirecek demografik bir silah olarak görüldükçe, mülteci kampların cihatçı örgütlerin arka bahçesi haline getirilmesine göz yumuldukça ve “Ensar”lık propagandası cihatçılıkla kol kola yürüdükçe; “mültecilerle terörizmi birbirinden ayırma” çağrıları boş sözlerin ötesine geçmiyor. Hele de mülteciler için transit bir ülke olarak anılan Türkiye uluslararası arenada mülteci pazarlığı ile anılıyorsa...  Ve hele de transit ülke olma pazarlığının yanına “cihatçı otobanı pazarlığı”nın eklenmeye başlandığı konuşuluyorsa.. 

Dolayısıyla terörizm ile pazarlıklar arasına sıkışmışlık; sadece Avrupa’daki mültecileri değil ne yazık ki bizim topraklarımıza sığınan mültecileri de giderek daha fazla nefes alamaz hale getiriyor. Bu nedenle ve gerçekten de; “Senin teröristin kötü benimki iyi mantığını artık terk etmek” gerekiyor.

Ne Viyana ruhu, ne Antalya ruhu ne de G20 ile harmanlanmış Yeni Osmanlı ruhu... 

İçerde barış, dışarıda barış, komşu ülkelerle barış; tam demokratikleşme ve kapitalizme karşı mücadele... Başka çıkış yok! 

ÖNCEKİ HABER

Haydi çocukluk yapmaya!

SONRAKİ HABER

‘Biz başka alem isteriz’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...